Hilmi Yavuz'un enfiye macerası

Güncelleme Tarihi:

Hilmi Yavuzun enfiye macerası
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2001 00:00



Haberin Devamı

Bir enfiye çek, aksırıver, genzin açılsın Halkın yüzüne burnunun envarı saçılsın.

Murassa bir enfiye kutusu. Enfiye, Hilmi Yavuz'un verdiği bilgiye göre, Arapça olup burun anlamına gelen enf kelimesinden türetilmiş. İşin ilginç yanı, Araplar enfiye sözcüğü yerine, Türkçe'den alınma ‘‘burnoti’’yi (burun otu) kullanıyorlarmış! İki ulus arasında bir kelime değiştokuşu...

Yılda dört kez yayımlanan P Dergisi, son sayısında ‘‘altın’’ konusunu işliyor. Murassa enfiye kutuları, Osmanlı altın işlemeciliği sanatının en zarif örnekleri arasında. Bu arada Hilmi Yavuz da, enfes bir deneme yazmış dergiye: Bir enfiye denemesi!

Şair, yazar, felsefeci Hilmi Yavuz, enfiye meselesini bütün yönleriyle derinlemesine incelerken, kendisinin sigarayı nasıl bıraktığını, yerine nasıl enfiyeyi koyduğunu da anlatıyor. İşte bir özet:

Sigarayı 14 Aralık 1980 gecesi sabaha karşı bıraktım. O gece geç saatlere kadar evde dostlarımızı ağırlamış, konuklar gittikten sonra, salona çöken kesif sigara dumanını farkedince, pencereleri ardına kadar açıp yatak odasına geçmiştik.

Hemen uyumuşum. Sabaha karşı, birdenbire, soluk almakta güçlük duygusuyla uyandım. Biri gırtlağımı sıkıyor gibiydi sanki. Yataktan fırlayıp, pencereyi açtım. Bir süre hırıltılı ve garip sesler çıkararak solumaya çalıştım. Sonra yavaş yavaş, düzenli bir biçimde solumaya çalıştım. Çok korkmuştum. Ölüme benzer bir deneyimdi bu...

Ve sigara içmeyi bıraktım...

Sigara bırakılabilir, ama asıl sorun, onun yerine neyin konulacağı, eski deyişle, ne ile ikame edileceğidir. Bu sorun üzerine epey düşündüğümü söylemeliyim: Sonunda sigara içme alışkanlığının biri psikolojik, öteki fizyolojik iki yönü olduğundan yola çıkarak şöyle bir kuram geliştirdim: Bu iki alışkanlığın, zorunlu olarak birlikte tatmin edilmeleri söz konusu olmayabilirdi. Öyleyse, psikolojik alışkanlığı sigarayı yakmadan ve ‘‘içer gibi’’ yaparak, ama sigara içmenin bütün ritüellerini eksiksiz yerine getirerek doyurabilirdim. Fizyolojik alışkanlıksa, kanda belli oranda nikotin bulunmasıyla ilişkili olduğuna göre, bunu, tütünün başka yollardan kana karışmasını sağlayarak doyurmak mümkündü...

Enfiye, işte tam da bu bağlamda gündeme geldi.

Elime bir sigara alıyor, onu yakmadan, ama sanki yanıyor da duman çıkarıyormuş gibi içime çekip üflüyor, külü varmış gibi silkeliyordum. Bu arada da, burnuma sık sık enfiye çekmekteydim. Böylece, toz tütünden başka bir şey olmayan enfiye, burundaki kılcal damarlar aracılığıyla kana karışmakta, dolayısıyla, nikotin gereksinmesi de karşılanmış olmaktaydı.

Varsayımım doğrulandı ve bu ikili sistem yetkin bir biçimde işlemeye başladı. Elinde tuttuğu yanmayan sigarayı içiyormuş gibi yapmak, biraz da deyiş yerindeyse ‘‘mahallenin delisi’’ olmaktır. Hele bu arada, bir de kibrit kutusu büyüklüğünde bir kutudan sağ elinizin baş ve şahadet parmaklarıyla bir tutam toz alıp hızla burnunuza çekiyor iseniz, insanların sizi, zararsız bir kaçık değil, ama tehlikeli bir zırdeli gibi görmeleri olasılığı artar. Ama olsundu: -ben sigara içmiyordum ya, önemli olan da buydu elbet!

İki işlevi vardır enfiyenin. Aksırıp ferahlamanızı sağlar ya da tütün içmenin yerini tutarak keyiflendirir. Mükeyyifat'dan sayılması, bundan dolayıdır. Enfiye, dövülüp toz haline getirilmiş tütündür ve bütün tozlar gibi genize kaçtığında aksırtır. Aksırmanınsa, Müslümanlarca pek makbul sayılmadığını biliyoruz. Mantık'ut -Tayr adlı o çok ünlü tasavvufi alegorik öyküyü yazmış olan Nişapur'lu Feridüddin-i Attar, Pendnamesi'nde, aksırma'nın ‘‘şeytan işi’’ olduğunu yazmıştır. Attar'a göre, ‘‘dört hassa şeytan işidir: Bunları ancak Tanrı'ya aykın olanlar bilirler.’’ Attar'ın ‘‘şeytan işi‘‘ olduğunu söylediği bu ‘‘dört hassa’’nın başında aksırmak ya da hapşırmak geliyor. Burun kanaması, esnemek ve kusmak'sa, ‘‘şeytan işi’’ olan öteki ‘‘hassa’’lar...

Ben Feridüddin-i Attar'ın bu öğüdüne uymadım ve enfiye çektiğim sürece bol bol da hapşırdım. Burada enfiye çekme işleminin, olmazsa olmaz'ı mendilden sözetmenin tam sırası. Enfiye tiryakileri büyük boyutta ve koyu renkli mendil kullanırlar. Nedeni şu: Hapşırdıktan sonra burunda birikip sümkürülen müzahrefat, açık renk mendillerde kahverengi lekeler bırakır. Lekenin görünmemesini sağlamanın yolu da koyu renk mendil kullanmaktan geçer elbet... Çankırılı Ahmet Talat Onay, nekre Muhsin Bey'in bir dostuna enfiye ikram ederken şu beyti söylediğini aktarır:

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!