Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2005 00:00
20 Temmuz 1970 günü Paris’e ayak bastığımda cebimde birkaç yüz frank ve bir telefon numarası vardı.Bu numarayı, Ankara’da TRT
Haber Merkezi’nde bana hem ağabeylik hem de hocalık yapan Hüsamettin Ünsal vermişti.Bu, UNESCO’da çok önemli bir görevde bulunan Hıfzı Topuz’un telefonuydu.* * *Paris’in Ile Saint Louis adasının rıhtım sokaklarından birinin adı ‘Quai de Bethune’dur.Sokağın başındaki binaların birinin ikinci katı Hıfzı Ağabey’in evidir.Genç bir üniversite öğrencisi olarak o evde çok ünlü insanlarla tanıştım.Düşünce yapımı etkileyen sohbetlere tanık oldum.Hıfzı Ağabey’den hem kültür, hem siyaset, hem de gusto konusunda büyük hayat dersleri aldım.Şarap kültürü ilk olarak o evde hayatıma girdi.Daha sonra hepsi Türkiye’nin kültür hayatında yer edinen birçok insan, Seine Nehri kıyısındaki bu güzel evden geçti.Quai de Bethune hepimizin hayatında ölünceye kadar unutulmayacak anıların yazıldığı mahalle oldu.Gazeteciliğe başladıktan sonra Hıfzı Ağabey’le ilişkilerimiz seyreldi.Hıfzı Ağabey duygusal bir insandı.Haklı olarak bu ilişkinin bizim tarafımızdan sürdürülmesini bekledi.Ama benim ihmalkár yanım, ihtirasla başladığım yeni işimin uğraşılarıyla suç ortaklığı yapınca Quai de Bethune bir süre hayatımdan çekildi.Asla unutmadım; ama ara sıra hatırlamalarım, o hatıralara vefa sınırını aşamadı.Ve bir gün buna, postada veya başka bir yerde kaybolmuş bir kitap da eklenince, kendimi bir anda, ihmal ettiğim Quai de Bethune’deki evin kapısının önünde buldum.Hıfzı Ağabey beni evden kovdu.Nasıl mı? İşte onun da hikáyesi.* * *Hıfzı Topuz, UNESCO’dan emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşti.Son 20 yılda birbirinden güzel kitaplar yazdı.Bu kitaplardan biri de Türk Basın Tarihi’ydi.Bu kitapta bir sayfayı bana ayırmıştı. Üstelik biri eşimle, öteki de rahmetli Abidin Dino’yla olmak üzere iki fotoğrafımı yayımlamıştı.Şimdi elimde onun son kitabı duruyor (*).125’inci sayfasında Paris’teki evine gelen eski dostlarını sayıyor.Kimler yok ki?Kaya Ardıç, Erdinç Tokgöz, Korkmaz Alemdar, Raşit Kaya, Asuman Ulusan, Ahmet Taner Kışlalı, Halil Nadaroğlu, Oğuz Adanır ve başkaları.Adeta 1970’li yıllarda yapılmış bir sınıf yoklaması.Herkes ‘Burada’ diye elini kaldırıyor.Orada olmayan bir tek hayta var, o da benim.Okulu mu ekmiş?Hayır.Belli ki sınıftan atılmış.Ya yaramazlıktan, ya haytalıktan.Ya da devamsızlıktan, ne bileyim belki de vefasızlıktan...* * *Anlayacağınız Hıfzı Ağabey son kitabında beni evine almamış.Sonradan öğrendim ki, o kitabı bana göndermiş. Haklı olarak benden bir telefon beklemiş. Gelmeyince alınmış.Yine de ağabeyliğini yapmış.Evde yokum; ama kitabın son sayfasında Nokta Dergisi’ni hazırlayan kadro içinde varım.Kimbilir belki de basit bir unutkanlıktan ibarettir.Onun duygusallığının bittiği yerde bizim alınganlığımız başlıyor da olabilir.Ağabey kardeş ilişkileri böyledir. Çabuk kırılır, çabuk tamir edilir. Gönderdiği kitap elime ulaşmamıştı. Ben de arayıp karşılığını vermemişim.Hafifletici bir sebep olur mu? Olmaz.O nedenle Quai de Bethune’daki büyük hocamızın elini öpüp bizi affetmesini dilemekten başka çarem yok.El öptürmekten hazzetmediği için, izin verirse yanaklarından öperim. Böylece, hiç olmazsa kitabın ikinci baskısında eve yeniden kabul edilmeyi ümit edebilirim.* * *Quai de Bethune’daki evde şimdi Hıfzı Ağabey’in oğlu Kerem oturuyor.Geçen sonbahar o sokağa gidip dolaştım.Köşedeki kafede oturdum. Bir kadeh Bordeaux içtim.Aradan 30 yıl geçmiş.Ama tard edildiğim o sınıf hálá gönlümün ve hatıralarımın en güzel köşelerinden birinde duruyor.Allah, bize o güzel yılları yaşatan bu büyük kültür insanına daha uzun ve sağlıklı yıllar nasip etsin. * Hıfzı Topuz: ‘Elveda Afrika, Hoşça kal Paris.’ Remzi Kitabevi
button