Güncelleme Tarihi:
Ama arada bir oluyordu bu.
Her defasında içimiz kan ağlıyor, gözümüzden yaşlar çağlıyor, sonra da acıları içimize gömüp hayata devam ediyorduk.
Ateş düştüğü yeri yakıyordu ve heyhat yaşananlar unutuluyordu her defasında.
Ama bu son yaşananlar…
27 Nisan – 4 Mayıs 2009 tarihleri arasındaki şu son bir haftada olanlar…
Bu kadar çok acının üst üste yaşanması…
Hem de onlarca can kaybına neden olarak…
Ne yutulacak ne de unutulacak cinsten!
Dolayısıyla darmadağın ve altüst olan psikolojimiz şöyle dursun; ne şuur kaldı ne de huzur.
***
27 Nisan’da; teröristlere ait bir hücre evine düzenlenen, çıkan silâhlı çatışmada şehit olan bir başkomiser ve başından vurularak öldürülen bir sivil… Hücre evinde ölü ele geçirilen teröristin de olduğu Bostancı Operasyonu.
29 Nisan’da, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde terör örgütü PKK militanlarının yola döşedikleri mayın patlaması sonucunda şehit olan 9 askerimiz.
1 Mayıs’ta, Emek Bayramı olarak bilinen ama bayram ve dinlenme gününden çok hemen hemen her yıl rastladığımız olaylara tanık olduk yine. Bu kez sadece Taksim’de ve Mecidiyeköy’de deÄŸil, Dolapdere, Pangaltı’da da olaylar çıktı. Yine birçok yer yakıldı, yıkıldı. Göz yaÅŸartıcı gazlardan ve dumanlardan geriye kalanlar kimleri mutlu etti? Ele ne geçti? !Â
3 Mayıs’ta, aynı gün psikolojik, ekonomik, toplumsal nedenlerden dolayı intihar eden 12 kişi.
4 Mayıs’ta Mardin’deki bir düğünde yapılan kanlı baskında 44 kişinin hayatını kaybetmesi. Ki bu olayı; töre cinayeti ya da kan davasıyla izah edemeyiz. Bu, insanlık dışı bir vahşet!
Peki olayları bu boyuta getiren nedir?
Hiddet!
Åžiddet!
Cinnet!
Ve…
***
Geriye kalan;
Ağıtlar, acılar, gözyaşları…
Öksüz kalan 70 çocuk…
Yarım kalan hayatlar, kırık dökük umutlar, sorular sorular sorular…
Havada asılı kalan bir gelecek…
***
Karıncayı bile incitmememiz, birbirimizle iyi geçinmemiz, insanlara yardımcı olmamız gerektiğini bilirken tüm bunların yerine bu acı olayları yaşıyor olmamız gösteriyor ki, bir yerde yanlış yapıyoruz.
Psikologlar, siyasetçiler, eğitimciler… Bu yanlışı arayıp bulmanın zamanı gelmedi mi artık?
Bu acımasızlık, bu sevgisizlik niye?
Neden insanlar birbirini öldürüyor?
Tanrı ve adalet varsa bu kadar haksızlık niye?
Neler oluyor bize?
Terör – Töre.
Birbirine geçen iki acımasız gerçek!
Şu son yaşadıklarımız, bize korkuyu da getirdi.
Korkudan daha çok güvensizliği belki de.
Ve buna benzer adını koyamadığımız daha birçok şeyi…
Güven deyince; Mardin’deki kanlı baskını yapanlar, olayı, korucuların silahlarıyla gerçekleştirmişler. Bu da işin düşündürücü başka bir yönü değil mi?
İnsanları korusunlar diye görevlendirilen korucuların silahlarıyla gerçekleşen bu olaydan sonra devlete güvenmek mi dediniz!
Ama bu noktadan sonra beni ve birçok insanı asıl düşündüren ne biliyor musunuz?
Bu son yaşadığımız olayları da kanıksamamız!
Terör ve töre başta olmak üzere birçok şeyi kanıksaya kanıksaya bu hale gelmedik mi zaten? !