Hiçbir şey değişmedi

Güncelleme Tarihi:

Hiçbir şey değişmedi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2006 00:00

1985’ten beri Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olan Prof. Dehen Altıner işyerinde psikolojik taciz kurbanı. Söylediğine göre, idari anlamda üstü olan Dekan Prof. Dr. Mürşit Pekin’in baskısıyla öğrencileri laboratuvarlardan kovuluyor, araştırmalarına ödenek sağlanmıyor, çay ocağının yanında sunta çevrili odaya sürülüyor, asistanlarına kadro verilmiyor ve hayatları karartılıyor.

Altıner 17 yıldır dişini sıkıyordu, mücadeleyle profesörlük unvanını bile almıştı. Ama 3 yıl önce bir bölüm toplantısında Dekan Pekin’in "haykırarak onu odadan kovması" bardağı taşıran son damla oldu. Manevi tazminat davası açtı, Pekin’in "Kişilik haklarına saldırıda bulunduğu, küçük düşürdüğü, itibarını zedelediğini" kanıtladı. Dekan Prof. Dr. Pekin’in mahkûmiyeti Yargıtay’da onandı. Türkiye’de ilk kez rastlanan işyerinde psikolojik taciz (mobbing) davasının taraflarıyla konuştuk. Prof. Dr. Altıner "60 yaşındayım. 17 sene her gece eşimle işyerimdeki sorunların etkisini yaşadık. Hiç değilse yasal olarak yapılanı belgelemiş oldum" diyor.

15 YIL ÖNCE DOÇENTLİK KADROSU KAÇIRILMIŞTI

Mobbing kurbanı bir profesörüm ve bunu 17 yıldır yaşıyorum. Olayı 15 yıl önce Nokta Dergisi’nde Ahmet Altan yazmıştı: Oy çokluğuyla kazandığım doçentlik kadrom, dönemin dekanı Turay Yardımcı ve yardımcısı Mürşit Pekin tarafından elimden alınmaya çalışılmıştı. Dava açtım, sonuçlanmadan kadromu verdiler. Bu çok klasik bir durumdur üniversitede. Önünü kesmek istediğiniz kişiden önce kadro kaçırılır, engellenemezse onun yetiştirdiklerine kadro verilmez. Bu koşullarda profesör olmam bile bir mucizeydi. Çünkü jürilerde ne kulisler döner. Tüm bunları aşmış olmam bana mücadelemde güç verdi.

ASİSTANLARIMIN YANINDABENİ TOPLANTIDAN KOVDU

15 Aralık 2003’te Eczacılık Fakültesi’ndeki bir bölüm toplantısında araştırma görevlisi ihtiyacımızı, idareden aldığım belgelerle kanıtladım. Doktora öğrencilerim için araştırma görevlisi ve yardımcı doçent kadrosu talep ettim. Sakin sakin konuşurken Dekan Pekin’in sesi kötüleşmeye başladı. "Hakkaniyetten yanayım ama bunu istismar edeni indiririm" dedi. İndiririm ne demek? Tepki göstermeden dinlemeyi sürdürdüm. Biyokimya Bilim Dalı Başkanı Turay Yardımcı "Sabrına hayranım Mürşit" deyince ipler koptu. Pekin avazı çıktığınca bağırmaya başladı, tehdit ve hakaret savurdu. Asistanlarımın önünde "Kovuyorum seni, çık dışarı. Bundan sonra benim bulunduğum hiçbir yerde bulunmayacaksın" dedi. Bu olaydan sonra karşılaşmak istemedim, fakültede rahat dolaşamaz oldum. O günden beri bütün toplantılarda sus pus oturuyorum.

BU DAVA BÜTÜN KURBANLARA YARAYACAK

Kanunlarda mobbingle ilgili bir madde yok. Bu nedenle manevi tazminat davası açtım. Avukatlar, üniversitede kadro ve intihal sorunları dışında prestij için açılan ilk dava olduğunu söylediler. İfademi verdiğim ve karar duruşmasında adliyedeki tüm avukatlar izlemek için salona doldu. Sonucun üniversitede işime yaramayacağını biliyordum. Yaramadı da. Yani mobbing devam ediyor. Tek amacım prestij ve örnek teşkil etmesiydi.

İZOLE YAŞIYORUM BİRÇOK KİŞİ SELAM VERMİYOR

Dekan astlarıma baskı yaptığı için hepsi bana karşı tavır takındı. Asistanlarımı odasına çağırıp ne kadar agresif olduğumu anlatıyormuş. Yıllardır okulda izoleyim, birçok kişi selam vermiyor. Mobbing’in en önemli parçası bu: Astlarınızı size karşı yönlendiriyor. Şimdi fakültede mobbing yaşanmadığını anlatan bir kağıt dolaştırıp baskıyla imza topluyormuş.

ODA, LABORATUVAR, PARA YOKMUTFAĞIMDA DA ÇALIŞABİLİRDİM

Profesör unvanıyla, çay ocağından suntayla ayrılmış odada, 5 yardımcı doçent, bir doçentle çalışıyorum. Gürültüde sınav kağıtlarını okuyorum. Diğer profesörlerin odaları nispeten daha büyük ve sessiz bir yerde. En ağırıma giden bu. Konsantre olamıyorum, bilimsel yaşamım durmuş durumda. Derslerimi evde hazırlıyorum. Dekan Pekin, laboratuvarda çalışma yapmak isteyen asistanlarımı "Burası Turay Hanım’ın laboratuvarıdır" diyerek kovaladı. Bu nedenle birçok makalem diğer üniversitelerden akademisyenlerle ortak çalışma. Hiçbirine bölümden maddi destek almadım. Kendi bulduğum kaynaklarla yaptım. Bu şartlar altında, mutfağımda da araştırma yapabilirdim.

ÖĞRENCİM, KORKUYORUM HOCAMDİYEREK ORTADAN KAYBOLDU

Bugüne kadar yetiştirdiğim, master ve doktorasına katıldığım hiç kimse bölümümüzde kadroya alınmadı. Mesela, çok çalışkan bir öğrencim 5-6 yıl, hiç ücret talep etmeden çalıştı. Hiçbir eksik bulamasınlar diye, birkaç doktora değerinde son derece kapsamlı bir çalışma hazırlattım. Fakat yine kadro vermediler. Beklemesini önerdim. "Başıma geleceklerden korkuyorum hocam" dedi. Artık üniversite lafını bile duymak istemiyor, neredeyse meslek değiştirdi. Öyle bir hale geldim ki, birlikte çalışmak isteyen öğrencilere "Benimle çalışma, hayatın kayar" diyorum. Şu anda tek öğrencim var, öyle eziyet ediyorlar ki sanıyorum doktorası bitince o da kaçacak.

MOBBING, BATI’YA ÖZGÜ DEĞİL TÜRKİYE’DE DAHA YAYGIN

Psikolojik tacizi başlatana zorba, hedef aldığına kurban, tanıklara ise izleyici deniyor. Zamanla izleyiciler de kurban için bir zorbaya dönüşebiliyor. Sessiz kalıyor ya da yağcılık yapıp zorbayı destekliyorlar. Herkes mobbing kurbanı olabilir. Cinsiyet fark etmez. Zorbanın amacı kurbanı bezdirip istifa ettirmek. Farklı kurumlardaki arkadaşlara bu olayı anlattığımda, sanki şuur altına ittikleri olaylar su yüzüne çıkıyor. "Aaa, öyleyse bana yapılan da mobbing" diyorlar. İnsan mobbing yapılıp yapılmadığını fark etmez mi? Sadece Batı’ya özgü sanılıyor, oysa Türkiye’de daha yaygın.

TOPLANAN İMZALAR HAKLILIĞIMIN KANITI

Prof. Dr. Altıner’in beni mobbing’le suçlamasını anlamıyorum. İddia geçerli değildir. Kanıtı haberlere üzülen arkadaşlarımın topladığı imzalar. 75 kişilik fakültenin 62 üyesi bildirisinde şunu söylüyor: "İddialar, fakültemizin öğretim üyesi Prof. Dr. Dehen Altıner’in kişisel duygu ve düşüncelerini yansıtmakta olup, dekanımız Mürşit Pekin ve fakültemizle ilgili kamuoyunda yanlış düşüncelerin oluşmasına neden olabilecek ifadeler taşımaktadır. İddialara katılmadığımızı, aksine fakültemizde özgür, adil ve bilimsel bir çalışma ortamının bulunduğunu belirtiriz." Dehen Hanım’ın bahsettiği oda meselesine gelince; imkanlarımız gereği herkes suntalarla çevrili odalarda oturur. Söz konusu davada da temyiz için Yargıtay’a başvurma süresini geçirdiğimiz için hakkımızı kullanamadık. Yani avukat hatası. Dehen Hanım, izole edilmekten ve kimsenin ona selam vermemesinden bahsediyor. Bu arkadaşlarıyla onun arasındadır. Sebebi kendi tutumu olabilir. Ben ona karşı nötr vaziyetteyim. Örneğin sicil raporuna herkese verdiğimin aynısını, 100 puan verdim. Bu nötr olduğumun bir kanıtıdır.

DEHEN HANIM’IN DURUMU BAŞTAN AŞAĞI MOBBİNG’DİR

Prof. Dr. Pınar Tınaz (Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölüm Bşk. İşyerinde Psikolojik Taciz/Mobbing adlı kitabın yazarı): Dehen Hanım’la olaydan sonra tanıştım. Dava dosyasını inceledim, odasını gördüm, hakikaten dehşet verici. Bu durum baştan aşağı mobbing. Bu konuda kanun yok ama kişilik haklarına saldırıya karşı yasalar mevcut. Ancak, mobbing yapan kişi bunu inkar ettiğinde, mevcut yasa gereği mağdurun kanıtlaması gerekiyor. Bu zor bir şey. Çünkü surata atılan yumruk gibi iz bırakmıyor. Dehen Hanım’ın, buna karşın mobbing’i kanıtlaması önemli başarı.

Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Kadir Erdin

YÖK SİSTEMİ GEREĞİ DEKANA TAVIR ALAN CEZALANDIRILIR


YÖK sistemi yöneticiye aşırı yetki verir. Akademisyenler de yöneticiye yakın olma, arkasında durma çabasındadır. Prof. Dr. Altıner’e karşı imza toplama bunun tipik örneği. Ben de dekan olsam, taciz yapsam, karşı olanlar dahi "Böyle bir şey yapmamıştır" yazısını imzalar. Çünkü YÖK sisteminde dekanın herhangi bir talebinin geri çevrilmesi, tavır alınması akla gelmeyecek biçimde cezalandırılır. Cezaların etkisi ve boyutu dışarıdan kavranamaz ve kanıtlanamaz. Şimdi imza toplayan arkadaşlarımız keşke yargı sürecinde mahkemeye gidip dekanlarını korusaydı. Çünkü şu anda bu imzaların hiçbir anlamı yok. Yargı kararı her şeyin üstünde!

DÜNYADAN MOBBING ÖRNEKLERİ

36 yaşındaki Helen Green, İngiltere’deki Deutsche Bank’ta sekreterlik yapıyordu. Biri amiri, dört kadın tarafından dört yıl aşağılandı. Yanına geldiklerinde burunlarını tutuyor, "Burası çok kötü kokuyor, senin yüzünden" diyorlardı. Birkaç kez üstüne ahududu attılar. Sinir krizi geçirip işten ayrılan Green dava açtı. Bankadan 800 bin sterlin tazminat aldı.

Anneannesi Auschwitz’de öldürülen Tullet&Tokyo Liberty çalışanı Laurent Weinberger aylarca işyerinde anti-semitik konuşmalara muhatap oldu. Hatta Nazi üniforması giymeye zorlandı. Dava açtı. 100 bin sterlin tazminat kazandı.

Güvenlik şirketi Schroder’in analisti İngiliz Julie Bower, mahkemeye başvurdu. Patronunun "Kanserdi, hep sorun çıkardı, şimdi de hamile" dediğini, bu nedenle işten ayrıldığını söyledi. 1.4 milyon sterlin tazminat kazandı.

69 yaşındaki Prof. Jerry Becker, 27 yıldır ABD’nin Carbondale Üniversitesi’nde matematik dersi veriyordu. Okula en çok bağış toplayan, performans değerlendirmelerinde en yüksek puanı alan kişiydi. 2003 Kasımı’nda ondan şikayetçi 15 kişi, işyerinde toksik etki yaptığını anlatan 12 sayfalık bir metin hazırladı, uzaklaştırılmasını talep etti. Becker, tüm iddiaları çürütse de odası ücra bir köşeye taşındı. "Başarının Kıskançlığı: Başarılı Profesörlere Mobbing" adlı kitabın yazarı Kenneth Westhues olayı şöyle yorumluyor: "Üniversite hocalarının mobbing kurbanı olmasındaki en önemli sebep, diğerlerinden daha parlak ve başarılı olması."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!