Yataş reklam filmindeki 24 günlük kedi ölünce, bütün oklar Sinan Çetin'e doğruldu. Çünkü filmin yönetmeni oydu. Gazetelerde yayınlanan haberlere göre beyaz kedicik; ihmal yüzünden kilitli kaldığı stüdyoda açlık ve susuzluktan ölmüştü. Sinan Çetin hakkındaki suçlamalar bundan ibaret de değildi. Sahibi olduğu Kafika kahvesinin işletmecileri, iddiaya göre etrafa huzursuzluk verdikleri gerekçesiyle sokak kedilerini çuvala doldurup başka bir yere götürüyorlardı. Ve ne oldu? Kedi düşmanı (hatta katili!) ilan edilen Sinan Çetin yüzünden yaşadığı Cihangir semti sakinleri resmen ikiye bölündü. Aşağıda tarafların bu konu üzerine yaptığı yorumları okuyacaksınız...
Ayhan Çarkın'dan sonra ilk röportajı sizinle yapmam biraz manidar oldu ama..
- Bence değil. Ne alakam varmış benim cinayetle...
Bu işler neden hep sizin başınıza geliyor?
- Hangi işler?
O reklam filminde kedinin başına neler geldiğini anlatın, bir de sizin ağzınızdan dinleyelim...
- Ben bilmiyordum ki neler olduğunu. Yataş filmindeki o kedi kayıptı. Gazeteden öldüğünü öğrendim. Setteki aksesuvarlarla, insanlarla, hayvanlarla, onlara ne olduğuyla, nereden gelip nereye gittikleriyle yönetmen ilgilenirse
film çekemez!
O KEDİ ile hatıralarım var
Peki gerçek ne?
- Benim resmimi koydular, kedinin katili bu dediler. Oysa bilen bilir, setteki oyunculara, ki kedi de benim bir oyuncum, çok özen gösteririm. İnsan, havyan farketmez. Çünkü iyi sonuç almak isterim. Benim setimdeki bir figüran bile kameranın karşısına geçtiğinde star olur. Ondan sonuç alacağım için başını okşarım, çay getirtirim. Bütün oyuncular kral muamelesi görür. Hele o oyuncu bir kediyse daha da ihtimam gösteririm. Dört kişi vardı sette onunla ilgilenen. Film çekiminden üç gün sonra bile o kedinin bizim çocuklarla oynadığını gördüm. Sonra kayboldu. Bu arada ne olmuşsa olmuş. Öldüğünü nereden çıkartıyorlar? Görmüşler mi? Saçma sapan bir durumla karşı karşıyayız. Haberden sonra kıyameti kopardım, bana o kediyi mutlaka bulun dedim. Doğal yollardan öldüğünü söylediler. Bizim setten Melih, kediyi almış eve götürmüş, ama 24 günlük kedi, cereyanda bile kalsa ölebilirmiş, nitekim ölmüş.
Çekim esnasında sürekli uyanık kalsın diye ilaç vermişsiniz...
- Böyle bir şeyin olup olmadığını bilemem ki ben. Kediyi getirin derim, getirirler. Kameranın önüne koyarlar. Alakam bu kadar. Kedi rolünü yapar, gider. Yalnız prodüksiyon ekibi bilir ki, ona iyi davranmaları lazım. Ben size bir şey söyleyeyim mi, bu kedi için ağıt yakanlar, bizden daha fazla üzülme hakkını nereden buluyorlar? O kedi benim oyuncum ya. Benim onunla hatıralarım var. Ben o kediyle onlardan daha çok şey yaşadım. Onlardan daha çok benim arkadaşım. Niye onlar benden daha çok üzülüyorlarmış!
Öldü diye...
- Öldü diyorlar ama ben öldüğünü görmedim. Açlıktan ve susuzluktan öldüğü tamamen iftira. Niye kitleyelim kediyi? Kesinlikle unutulmadı. Öyle olsa bile, bu durumla benim bir alakam yok.
Hiç mi sorumluluğunuz yok yani.
- Üzüntüm çok, sorumluluğum yok!
Söz konusu olan bir canlı varlık, küçük bir çocuk olsaydı, ne olacaktı?
- Ama olmadı... Sette prodüktör denilen bir adam var, bu iş için para alıyor, hesabın ona sorulması lazım. Yine de şükrediyorum, şöyle de yazabilirlerdi: Kediyi sivri kazığa oturttular, kafasına tiner damlata damlata işkenceyle öldürdüler...
KEDİCİ DEĞİL KÖPEKÇİYİM
Hayvanlarla aranız nasıl?
- İtiraf edeyim, iyi değildi. Çocuklarımla beraber büyürken hayvanlarla aram da düzeldi. Bir kedimiz var, önceleri dokunamazdım. Şimdi eve geldiğim zaman bacaklarıma sürtünüyor, yere yatıp ayaklarını havaya dikiyor, poposuyla oynayarak seksi hareketlerle kendisini sevdiriyor. Çocuklarımın kediyle kardeşleriymiş gibi oynamalarından o kadar etkilendim ki, artık aram iyi. Adı Mao...
Kedici misiniz köpekçi mi?
- Köpekçiyim. Onlarla daha iyi diyaloğum. İki köpeğimiz bir kedimiz var. Köpekler iki bir galip!
Kedi mi köpek mi tartışmasında münazaraya hangi taraftan katılmak istersiniz?
- Köpeklerin tarafında. Ama hayatımın daha mühim meseleleri var. Ayrıca insan, kedi de sevmeyebilir, köpek de. Ben aslında insanların hayvanlardan daha kötü, daha zalim olduğuna inanıyorum. Sonuç olarak bir kediyi savunmak için yaratıcı bir yönetmeni karalamaktan hiç çekinmiyorlar. Onlar için hüzünlü televizyon programları yapan, neşeli reklam filmleri çeken ve Türk sinemasının üç beş tane en iyi filmine imza atan bir yönetmeni hiç acımadan çatır çatır yemeye çalışıyorlar. Hiçbir kedi onlar kadar zalim ve kötü olamaz...
Neden ben diye ağlıyor musunuz!
- Yoo, neden benim başıma geldiğini biliyorum. Geçen pazar bir baktım, altı tane reklamım arka arkaya yayınlanıyor. İstikbal, Tarkanlı hazır kart, Total, eski Falım, Doğuşçay. Manken kızlar gibi beni çekemiyorlar demek istemiyorum ama çok çalışıyorum ve işimi iyi yapıyorum. Bütün bunlar insanların gözüne batıyor. Biz niye bu kadar çok film çekemiyoruz'dan tutun, bütün filmleri bu herif çekiyor şuna bir ceza versek'e kadar...
Haksızlığa uğradığınızı mı düşünüyorsunuz?
- Çok net olarak haksızlık yapılıyor. Allah belanızı versin diye e-mail atanlar, sizi çatır çatır kesmek, kafanızı koparmak lazım diye mesaj yollayanlar... Bu insanlar kedi sevdikleri kadar, sanat da seviyorlar güya. Peki nasıl bir ruh halidir ki, asmak kesmek gerektiğini düşünüyorlar! Esas sorulması gereken soru bu. Onlar beni yargılama hakkını nereden buluyorlar?
İyiliksever insanlar o kedileri alıp evlerinde baksalardı
Sahibi olduğunuz Kafika aracılığıyla, mahallenin kedilerini bir çuval içine toplayıp başka bir bölgeye sürgüne gönderdiğinize dair de bir suçlama var. Hadi cevap verin bakalım...
- Bu olay biraz komik. Bir gün evde oturuyorum, Hale Soygazi aradı. Sinan, seni uyarıyorum, gazeteciler geliyor, seni kedi katili ilan edecekler, hemen kaç dedi. Yani anlayacağınız bu kedi meselesi uzun zamandır başımda! Sonra öğrendim ki, bizim Kafika'yı işletenler,
yemek kokusu yüzünden kedilerin mutfağa dadanmasından şikayetçiymişler. Kedilere yemek vermekten bir hal olmuşlar, müşteriye hizmet edemez hale gelmişler. Mutafağın içine doluyormuş kediler... Kediler ve Kafika mutfağı arasındaki bu savaşta söylediğiniz şey gerçekleşmiş olabilir. Ya mutfaktan ya şirketten biri, birkaç kediyi çuvala koyup bir yerlere götürmüş olabilir. Yani bu dedikodu değil, gerçek olabilir. Ama ben bunun için ne yapabilirim? Mahallenin iyiliksever insanları o kedileri alıp evlerinde baksalardı... Biz şirketin bahçesinde beş tane besliyoruz, Kafika'da üç tanesine bakıyoruz. Ama 10 tanesi sorun yaratıyor. Orası bir işletme, kediler ayak altında dolaşırsa, kediseverler bile tekmeliyor sonunda...
CİHANGİR SAKİNİ ÜÇ ÜNLÜ KEDİSEVERTiyatro oyuncusu
Deniz Türkali
Sokak kedilerinin sokak çocuklarından ne farkı var
Cihangir'in kedileri bu semti yaşanılası kılıyor. Bir Suzan Ustan'ımız vardır mesela, her gece sokak kedi, köpeklerini besler. Gecenin bir yarısı, bütün o hayvancıklar kafalarını kaldırır, üçüncü kata bakarlar. Aynı şekilde bond çantalı başka bir mahalle sakinimiz daha vardır. Birdenbire çantasını açar, ve mamalar çıkar. İşte bunlar Cihangir'i Cihangir yapan şeyler. Kafika'cıların çuvallara kedilerimizi koyup, bu semtten ihraç ettiklerini ben de duydum. Kahveye gelenin gidenin ayağına dolanıyorlarmış, kedi sevmeyenin bahanesi çok tabii! Kedi sevmemeyi anlarım ama düşmanlık başka... Üstelik sokak kedilerinin, sokakta yaşayan tinerci, mendilci çocuklardan farkı yok. Ee onları da yok edelim o zaman! Reklam filmine gelince, o yavru kedinin ölmesi bana göre bir cinayet! Kişi değil önemli olan, bir zihniyet...
Şair yazar
Murathan Mungan
Bazı hayvanların ölüsü bazı insanların dirisi
Kar kadar beyaz olduğu için ‘‘Kış’’ adını taktığım, eski evimin arka bahçesine gelen, beslediğim mahalle kedilerinden biriydi. Çok güzeldi. Penceremin altına gelip, miyavlayarak beni çağırır, çok sevdiği kuru mamalardan isterdi. Bir ara görünmez oldu. Baktım diğerleri de yok. Beni durumdan ilk, üst sokağımda oturan Hale Soygazi haberdar etti. O sıralar Kafika diye bir kahve açan Sinan Çetin ekibinin, kedilerden rahatsız oldukları için, hepsini çuvallara koydurup götürdükleri söyleniyordu. Mahalleli ayağa kalktı tabii (...) Sinan Çetin'in muhasebe işlerine bakan birinin kendi başına yaptığı kişisel bir iş olarak anlatıldı. Özür dilendi. Konu kapandı. Bize kaçırdığımız filmleri vaat eden kahve, kedilerimizi kaçırdığıyla kalmıştı. Ben ‘‘Kış’’ımı kaybetmiştim, kendi adıma bir daha o kahveden adımımı içeri atmadım. ‘‘Kış’’ bana güzellikler yaşatmış, benim için özel bir kediydi. Bunca yıldır onca çırpınmasına karşın, bir tek filmiyle olsun bana hiçbir güzellik yaşatmamış olan Sinan Çetin ve ekibinden çok daha fazlasını yaşatmıştı (...) Hayvan severlerin en büyük özelliği sadık olmalarıdır ve bazı hayvanların ölüsünü, bazı insanların dirisine yeğ tutarlar.
(Milliyet Kültür Sanat Eki'nde
çıkan yazısından).
Çağdaş Market ve La Cave'ın sahibi
Esat Ayhan
Cihangir bir kedi cumhuriyetidir
Reklam filmindeki kedinin ölümünü Sinan Çetin'le ilişkilendirmek yanlış. Çekim esnasında Allah korusun, oyunculardan birinin başına kötü bir şey gelse, bunun sorumlusu da yönetmen mi olacaktı? Vallahi, Sinan Çetin'i severler sevmezler, bence işini çok iyi yapan biri. Başarılı insanları yıpratmak bu denli ucuz ve basit olmamalı. Onun kedilere ya da diğer hayvanlara kötü davrandığına inanmıyorum. Cihangir bir kedi cumhuriyetidir. Burada kimse onlara kötü muamele yapamaz, yapmaz. Yeni taşınanlar bile en az iki ay içinde mutlaka kedi sahibi olur. Darısı diğer semtlerin başına...
Yönetmen
Atıf Yılmaz
Sinan’ın haberi yoktur ama
Reklam filminde o yavru kedinin ölmesi korkunç bir şey. Kuşkusuz Sinan'ın haberi yoktur ama settekilerin o bilince sahip olması gerekirdi. Çuval hadisesini ben de duydum, çok üzüldüm...