Güncelleme Tarihi:
Â
Â
aruk Peker: Ne diyorsun, kapağı beğendin mi?
Â
Vallahi ben beğendim, gayet hoş görünüyorsunuz... Siz nasıl buldunuz kendinizi?
Â
Ben de beğendim, çok güzel... Tepkileri korka korka bekledik, ama olumsuz tepki hiç gelmedi.
Â
Bu yaşa kadar formunuzu nasıl böyle koruyabildiniz?
Â
Ben sporcu kökenliyim. Babam da benim gibi spor kökenli... Galatasaray kaleciliği yaptı, basketbol oynadı... İlerleyen yaşında da gençliğinde oynadığı tenise devam etti. Ben yiyeceğimi, içeceğimi, yatacağım saati babamdan öğrendim. Gece 23.00 ile sabah 09.00 arasındaki saat, hücreleri yenilemek açısından önemlidir mesela, bunu Amerika’da okuduğum dönemde öğrenmiştim. Sonra Paris’e gittim ve fitness için bir salona yazıldım. Bir body’ci arkadaş geldi Amerika’lı; onunla koptuk! Dört yıl kırmızı et yemedim. Türkiye’ye döndüğümde bir fındık lahmacun yedim, midem şişti. Etin metabolizmaya yaptığını o zaman anladım.
Â
Â
Evet... Herkesin metabolizması, uyuma düzeni, yeme-içme durumu, vitamin ihtiyacı farklıdır. Ben altı yaşından beri ağır spor yapıyorum. Herkes sanıyor ki yemiyorum, içmiyorum, gezmiyorum. Ben içkimi de içiyorum, gece de çıkıyorum, zamparalığımı da yapıyorum aslında. Disipline olmuş beyinle vücut disipline olur ancak.
Â
Çekim hikayesine dönelim... Teklif geldiği anda "evet" mi dediniz?
Â
Evet... Bu çekimi bana 20 gün önce haber verdiler. Ben 6 kilo fazla ile geziniyordum, çekime kadar kurtuldum fazlalıklardan. Azar azar yiyorsun, günde iki antrenman ve bol su ile büyümeye değil, erimeye uğraşıyorsun. Şimdi biz bir enayi çıksın da "Bunlar photoshop’lu" desin diye bekliyoruz!
Â
Formunuz ve kondisyonunuzla gençlere meydan okur gibisiniz...
Â
25 yaşında çocuklarla basket oynuyorum, tutup bana "Abi o turnike kaçar mı" diyorlar. Oysa ben hepsinin babası yaşındayım, günde iki paket sigara içiyorum! O yüzden çocuğa "Senin yaşında olsaydım, İbrahim’in (Kutluay) yerine ben gider oynardım" diye cevap veriyorum.
Â
Muska taşıdığınızı söylediniz. Nedir bunun sebebi, neden korkuyorsunuz?
Â
Kıskançlık ve hasete karşı önlem diyelim... Eskiden inanmazdım, ama gerçek olduğu açık... Bana büyüler bile yaptırmışlardı zamanında...
Â
50 yaş iktidarından bahsedelim...
Â
Bahsedelim, ne iktidarı varsa bunun...
Â
Viagra kullandınız mı hiç?
Â
Yooo... Allah’a şükür onu televizyon ve dergiler dışında yakından görmedim bile... Allah ömür verirse sanıyorum ki çok sonra kullanırım. Şimdiye kadar hiç ihtiyaç duymadım. Önemli olan yaşlanmak değil, ihtiyarlamamak. Kimse zamanı geri döndüremez, bedenimizin tahribatını durduramaz, ama yavaşlatabilir. Gerçi bunu yavaşlatacağım diye, Tibet’teki bilmem ne rahibi gibi de yaşayamam. Neyse; Viagra beni hiç ilgilendirmedi. Ama öğrendim ki gençler yaşlılardan daha çok kullanıyormuş. Yaşarken acı çekmek bu...
Â
Erkeklik çok önemli...
Â
Öyle... Adam sigara içmek öldürür yazılı sigara ile cinselliği yok eder yazılı sigara arasında, sen öldürenini ver diyor... Aman erkeklik! Peki erkekliğin, yani seks için ne yapıyorsun? Kadın bedeni, anatomisi, hissiyatı, psikolojisi üzerine herhangi bir çalışman var mı? Bari kadın üzerine, mutlu etmek üzerine bir etüt yap, değil mi?
Â
Siz kaç yıldır etüttesiniz?
Â
Ben kendimi bildim bileli, sekse aklım yattığından beri etütteyim. Salt seks yaptığımız da, hissi seksler yaptığımız da oluyor tabii... Ama pek çok alan gibi zamparalıkta da bir ön araÅŸtırmamız yok. Anahtarsız tıklatıyoruz kapıyı, açılmazsa kırıyoruz. Bizim kütürümüzde bir rica, ardından yak, yık, kır, parçala var...Â
Â
 Başbakan torunusunuz... Dedeniz Recep Peker’le zaman geçirebildiniz mi?
Â
Hayır, o 1950 yılında vefat etti, ben 1956 yılında doğdum.
Â
Başbakan torunu olmanın hayatta hiç avantajlarını yaşadınız mı?
Â
Sinemaya ilk girdiğimde ismi malum birisi hakkımda "Aristokrat çocuğu" demiş. Recep Peker ne zaman aristokrat oldu? Asker adam, asker... Araştırmıyor bile... Birisine zarar vereceğiz ya, vur... Olmadı mı, belden aşağı vur ve homoseksüel de!
Â
Evet, geçmişte hakkınızda böyle iddialar da vardı...
Â
Biliyorum. Hıncal (Uluç) Ağabey, 1988 yılında bir yazı yazmıştı; "Ben bir kızı almışım kafede oturuyorum, yemek yiyeceğiz... Gözünün içine bakıyorum. O sırada Faruk giriyor içeri, kızın gözü kayıyor. Ben bunu gördüm, Faruk da yakışıklı adam tabii. Ben bunu nasıl engellerim? ’Yakışıklı adam ama öyleymiş’ derim, böylece kafasında onun ölmesini isterim" tarzında bir yazıydı. Zaten benim için denmedik hiçbir şey kalmadı ki! Ben evlenirken kayınpedere hakkımda neler söylemişler.
Â
Evlendiniz ama çocuğunuz olmadı değil mi?
Â
Hayır, önce karım istemedi, sonra da ben... Beş yıl evli kaldık, boşandık. Artık çocuk istiyorum ama şimdi de kadın yok.
Â
Eşinizle neden boşandınız?
Â
Bir olay anlatayım; 1956 model, tek kapı bir Chevrolet’imiz var. Haftada bir pasta cila yapıyorum. Ben bir gün kovaları, cilaları, fırçaları alıp çıktım. Garaja beş kez telefon etmiş orada mıyım diye. Döndüm eve, her yerim cila, kir, hem de tırnaklarımın içine kadar... Bana "Neredeydin" diye sordu. Küfrettiğin zaman da sen suçlu oluyorsun! Eve gelmişim sonra da, "Neredeydin" diye soruluyor. Güzel oldu mu? "Yarın beni al da çıkalım" dese ya... Kriminolojiye gidip tırnak içi cila testi mi yaptırayım?
Â
Hayranınız da çoktur sizin...
Â
Kompleksli kadınlarla dolu bir ülke burası. Ölse, bitse bakmıyor bana... Ben ne yaparsan yap görünmeyecek bir adam değilim. Boyum 1 metre 97 santim, bana bakmamak, görmemek gibi bir şansın yok. Bir kütle geliyor, bakarsın ister istemez. Ama abla "Ben bakmayacağım, havaya girer" diyor. Sen geçiyorsun, kız arkadaşına "Öff ne yakışıklı" diyor. Ne var bunu göstermeyecek yani... Baksan sen rahat edersin, ben de onore olur geçer giderim. Yabani değilim ki! Amerika’da kızlar laf atıyorlardı, ben de teşekkür edip dönüp gidiyordum.
Â
Bu kapaktan sonra beğenisini dile getiren hiçbir kadın olmadı mı?
Â
Birkaç abla mesaj attı, ucu açık. Bir tanesine "Gel, görüşelim" dediysem şerefsizim. Geçmişte bir hayranım "Ölüyorum, bitiyorum" diye mesaj attı. Bu işte bir iş var diyerek, yanıma bir istihbaratçı arkadaşı alıp gittim. O da bir şey olursa diye yan masada oturuyor. Kız biblo gibi çıktı, ama aptal! Ancak beş dakika çekilir, viski içersen yarım saat gider. Beni tanımıyorlar, beni ötekilerle karıştırıyorlar.
Â
Kaç kadınla beraber olmuşsunuzdur şimdiye kadar?
Â
Çookk....
Â
300-500?
Â
Benim bir kara kaplı defterim vardı gençken... Hafta Sonu dergisi o defter için para teklif etmişti. Birinci fasikül zamanımdı ve o rakam o zamandı. Çok eskidendi... Ama artık fasikül yok. Çünkü yanlış anlaşıldım. Ben yapıp yazıyorum sanıyorlardı. Niyet çok çocukçaydı aslında.
Â
Natürel seksiler, Perran Kutman ve Demet Akbağ
Â
Perran Kutman ve Demet Akbağ için seksi kadınlar demişsiniz...
Â
- Eski bir Brigitte Bardot ve Kim Basinger ile kıyaslamayacaksın onları. Onlar seksapelleri olan fakat bunu asla birinci plana çıkarmayan ve belki de kendilerini seksi bile görmeyen kadınlar. Ama seksapel varsa vardır. Bunu üzerine yapıştıramazsın. Göbeğini, bacağını, kalçanı açıp da seksi giyinirsen olmaz. Giydiğin seksi olur, sen değil... O iki kadında gizli, içerden gelen bir elektrik var. Onların ikisi de natürel seksi kadınlar...
Â
Kadına zulmetmek şeytana kılıç kuşandırmak gibi
Â
Benim evleneceğim kadın kesinlikle ev kadını olmayacak. Parasını kazanmalı, bana aşk, sevgi, ruhsal ve bedensel bağlantıdan başka hiçbir ihtiyacı olmamalı. Gerektiğinde benim popoma tekmeyi vurup gidebilmeli. Ekonomik özgürlüğü bulunmayan kadın, erkeğin oyuncağı oluyor. Ama intikamını da mutlaka alıyor... Bir de erkeğimiz "Vayy beni aldattın" diyor. Bu zaten kaçınılmaz sonuçtur ... Dikkatli dinle: "Kadına zulmetmek şeytana kılıç kuşandırmak gibidir"... Erkeğin en büyük kızgınlığı kadının onu boynuzlaması. Bunu yapan da yapmayan da var, ama düşünen çok.