Hiç unutamadığım bir anı...

Güncelleme Tarihi:

Hiç unutamadığım bir anı...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 26, 2004 09:46

Kişisel gelişim yazmaktan gına geldi. Elalemin gelişimine kafa patlata patlata, benim kişisel gelişimim durdu! Kendimi düşünmek zorundayım. Ben de light şeyler yazmak istiyorum.

Zeynep Taneri’nin bana önerisini gerçekleştirmek ve ciddi yazarların yumuşatıcılı pazar yazılarından türetmek istiyorum. Bu nedenle hiç unutamadığım bir anımı anlatacağım sizlere bu hafta. Hiç unutamadığım diyorum çünkü, olay geçen hafta meydana geldi!

 

Tatlı bir huzur eşliğinde tatil hazırlıkları içindeyim. Cuma günü yola çıkacağız. Günlerden perşembe... Beğendiğim magazin portali ixtanbul.com sitesinden bir mail geldi:

 

“Bir marka uzmanı olarak Hülya Avşar’ın düşüşüyle ilgili röportaj yapmak istiyoruz. Kabul ederseniz sorularımızı göndereceğiz.”

 

Haydiii... Al başına iş. Dibine kadar magazinel bir konu. Biraz durakladım. Sonra da soruları istedim. İtiraf edeyim tam benlik, çok sağlam sorulardı. Keskin konuşuyorum ya... Sözümü sakınmamı gerektirecek hiçbirşeyim de yok. Her zaman olduğu gibi... Uçak korkusu yüzünden hiç denizaşırı uçamamış biri olarak, geçen ay bu korkumu yenmek için akrobasi uçağıyla uçmuşum zaten. Çekmece gölü’nün üstünde motoru durdurmuşuz, döne döne göle düşer gibi yapıp son dakika burnumuzu doğrultmuşuz. Aklınıza gelebilecek bilimum akrobasi hareketini yapmışız. Boeing’lere otobüs gözüyle bakan korkusuz biri olmuşum artık...

Ertuğrul Özkök’ün aslında magazinin ne kadar önemli bir konu olduğuyla ilgili sözleri geldi aklıma ve cevap verdim:

 

-        Hülya Avşar imajı, güneşe bırakılmış dondurma gibi hızla eriyor. Bence derhal emekli olmalı. Hemen şimdi. Yalnız bir dakika! Şu anda saat bir hayli geç olmuş. Yarın sabah erken kalksın ve show dünyasını bıraksın...

-        Bir toplumun bu kadar senedir, aynı kişiyle yatıp aynı kişiyle kalkmaktan sıkılması kadar doğal ne olabilir?

-        Yaratıcı insanlar birgün mutlaka tükenirler. Bu açıdan bakıldığında, sanatçının ölümü tanrının sanatçıya armağanıdır bence. Çünkü o, ne üretebildiğine bakmaksızın sonsuza kadar üretmeye devam edecektir.

 

Vesaire vesaire. Cevapladım soruları. Ertesi gün de yola çıktık zaten. Mine Kılıç’ın toplumu inceliyorum ayaklarıyla bi güzel keyfini çıkardığı beach’lerden birinde çilemi çekmeye verdim kendimi. Unuttum gitti röportajı.

 

1940’ların Hollywood filmlerinin bir teması vardır bilmem bilir misiniz:

Kendini olayların ortasında bulan adam!

 

Telefonum susmuyor. Bizim internet röportajı, başta Vatan gazetesi olmak üzere bir dolu yerde yayınlanmış. Benim yukarıdaki şu meşhur fotoğrafımla birlikte (Bu arada en kısa zamanda değişecek kendisi, gözüme lazer sıktılar, gözlüksüzüm artık)

 

buRAK Hülya’ya karşı durumu oluşmuş. Ben, Hülya Avşar hakkında basın toplantısı yapan biri gibiyim adeta. Bir TV’nin magazin programına telefonla bağlanırken buldum kendimi.

 

“Yahu insanlar aynı şeyi tüketmekten sıkılırlar. Hamburger’den bile sıkıldılar. Bakın bir bir kapanıyor Meşhur fest futcular.”

Vesaire vesaire...

 

Yalnız, tanınan magazincilerden biri bir yazı döşenmiş bana. Off... Beni hiç tanımıyormuşmuş. Şöhret olmaya çalışmamdan tutun, anti-hülyacıların tetikçiliğini yapmaya kadar... Döşenmiş de döşenmiş. Çok öfkelendim. Başlarım vejetaryenliğe. ben bu adamı çiğ çiğ yemek istiyorum dedim. Çok ağır bir cevap verecektim. Lakin, Reiki öfkelenme diyor. Dr. Usui yerimde olsaydı o da sinirlenirdi dedim ama dinletemedim sağduyuma. Derin nefesler aldım. Neyse geçti öfkem. Zaten okurları, benim hakkımda bilgilendirmişler kendisini. Çok saygın biridir falan denilince, o da durumun farkına varıp benden kendisine bir cevap yazmamı istemiş. Ben de medeni bir cevap verdim. Yayınladı ve tatlıya bağlandı olay.

 

Bu sefer Hülya Avşar bana cevap vermesin mi? Bir de ben Hülya’nın tahtına kim oturur dediklerinde Petek Dinçöz cevabını vermiştim. Aynı yoldan gittiği için... Petek Dinçöz de açıklamada bulunmuş üstüne. Ama yani “tevazu” dolu cevabına bakınca ne kadar doğru bir saptamada bulunduğumu, ne kadar zeki bir kadın olduğunu bir kere daha anlamış bulundum.

 

Bu yazın hit eseri “Şaka Gibi” gelişti olay. Şu anda Televole izlemekteyim. Geçtiğimiz günlerde Hülya Avşar’ın tahtına aday gösterilen sıfatıyla bahsediliyor Petek Dinçöz’den. Gösteren de yabancı değil... Benim yani!

 

Allah’ım sen nelere kadîrsin... Şu buRAK kuluna da magazin gündemini değiştirmeyi nasip ettin ya!

 

Son durum: Aynı site, marka uzmanı buRAK özDEMİR’le ünlüleri masaya yatırmaya devam edeceğiz diyor. Ha bir de Hülya Avşar’a beni programına çıkarması önerilmiş!

 

Yakında Pazar Keyfi’ni sunmam da istenebilir.

Canınızın sıkkın olduğu anlarda beni canlandırın kafanızda.

Pazar Keyfi’ni sunarken...

Eminim çok eğlenirsiniz.

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!