<B> Mine KILIÇ</B>
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 17, 2004 00:25
Mehmet Aksoy, dünyanın yaşayan en önemli heykeltıraşlarından biri. Hatay-Yayladağlı doğumlu. Memur bir babanın, terzi bir annenin yedi çocuğundan en büyüğü. Sanat aşkı, ilkokul öğretmeni sayesinde kalbine düşmüş. Hedefini yedi yaşında koymuş ve hep onun peşinden gitmiş. Uluslararası ödülleri, kişisel sergileri ve bugüne kadar yonttuğu dört bin ton taş var. İstanbul Cumhuriyet Köyü’ndeki ‘Böcek Evi’nde 50 heykeli ile yaşıyor. Evini, çok yakında müze haline getirecek ve gelecek nesillere heykel aşkını aşılayacak.
Hatay’ın Yayladağ ilçesinde memur bir babanın yedi çocuğundan biriydi. İlkokul öğretmeni Nazmiye Hanım yaptığı kuş resmini görünce gözlerine inanamadı, ‘Bu çocuk sanatçı olmalı’ dedi.
Mehmet Aksoy hedefini ilkokulda koydu. Resimle başladı, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde heykele döndü. Londra ve Berlin’de devlet bursu ile okudu. Yurtdışında ve Türkiye’de açtığı 10 kişisel serginin en büyüğü geçtiğimiz yıl İş Bankası Kuleleri’nde düzenlenen ‘Çekicin Rüzgarında 40 Yıl’ oldu. Geçen yıla kadar Aksoy’un adını ‘Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in heykeline tükürdüğü sanatçı’ olarak duyanlar bu sergi sayesinde 40 yıllık emeğini tanıma şansını elde ettiler.
Aksoy kendisini ‘heykel aşığı’ olarak tanımlasa da aslında gazeteci Aydın Engin tarafından kaleme alınan biyografisinin kapağındaki tanımlama ona daha uygun: Heykel oburu. Aynı anda bir sürü heykeli yapabilen, birini yaparken, ondan sonraki onlarcasını düşünebilen, bugüne kadar yaklaşık dört bin ton taş yontan, 2000’de yerleşik düzene geçene kadar tonlarca heykelle birlikte gezen bir obur.
‘Heykelinden ödün’ vermeyip, işin içine para sokmayınca yıllarca sürünen ama bundan mutluluk duyan bir sanatçı. Geçtiğimiz günlerde 65 yaşına bastı. Doğumgününde Cumhuriyet Köyü’ndeki evinin bahçesine bir çınar ağacı dikti. Evinin adı ‘Böcek Ev’, çünkü böceğe benziyor. Aynı zamanda atölye. Böcek ev yakında müze olacak. Halen içinde 50 civarında heykel var.
Bu röportaj ‘hemşehri’ kontenjanından gerçekleşti. Aksoy için (benim gibi) Hataylılar’ın ayrı bir önemi var. İşte Böcek Ev’deki röportaj.
Yaratıcılık nasıl bir süreç?
- Sanat üretim süreçi farklıdır. Bir şey aklınıza geldiğinde, başka bir şey de gelebiliyor. O nedenle ev-atölye bütünlüğünü, heykelleri, taşları karşımda görmeyi istedim.
İLHAM BİR ANDA GELMEZ Heykelleri sipariş üzerine mi, canınız istediği için mi yapıyorsunuz?
- Beni asıl harekete geçiren şey, hayat.. Kendi hayatım ve etrafımda olan şeyler, toplumsal olaylar. Benim sanatımın içeriğinde bunlar var. Onlara ne kadar yakın olursam o kadar yoğunlaşabiliyorum. İlham öyle yukarda bekliyor da bir anda geliyor diye bir şey yok.
Heykellerin ne kadarı sipariş geliyor? - Sipariş hala çok zor. Türkiye’de heykel toplumsal hayata katılmış değil. İnsanlar heykele pek ilgi duymuyor. Bu çok doğal. Çünkü çocukluklarında, okullarında büyürken heykel görmüyorlar. İnsanlar milletvekili, belediye başkanı oluyorlar ama heykelin ne olduğunu bilmiyorlar. İşin tuhafı kafalarına göre heykel yaptırmak istiyorlar.
İZİNSİZ HEYKEL YAPILMAMALI Atatürk heykeli mantığına karşınız. Neden? - Atatürk heykellerinin, daha doğrusu sanat eseri değeri taşımayan tüm heykellerin kaldırılmasını istiyorum. ‘Şehirlerde ve yapılarda sanat kurulu’ adında bir kurul olmalı. Heykel kararları bu kurumdan geçmeli. Bir belediye başkanı, vali, jandarma komutanı ya da bir başka kişi bir yere heykel diktirmemeli. Heykel yenecek, içecek faydacıl bir durum değildir. Göze hitap eder. Marul gibi yenmez.
Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek heykelinize tükürdü. Dava ne oldu?
- Tazminat kazandık ama parayı daha alamadık. 25 milyar lira civarında bir para. Gökçek her türlü zorluğu çıkarıyor. İcraya vereceğiz. Parayı ödeyecek.
Hemşehriliğe çok önem veriyorsunuz. Antakya’da ya da Yayladağı’nda adınızın verildiği bir sokak var mı?
- Antakya’da Vali Göbeği denen yere bir kompozisyon teklif etmiştim. Barışı öne çıkaran bir heykel yapayım dedim. Önceki belediye başkanı İris Şentürk de gördü. Ama teklif ondan önceki başkana yapıldığı için ben bir anda onun adamı oldum. Beni es geçtiler. Bir yıl sonra projemi geri aldım. Sonra bir baktım ki Vali Göbeği’ne bir şey yapılmış. Yamalı bohça gibi bir şey. Tam bir rezalet.
Küstürdüler mi sizi?
- Ne küseceğim, insan memleketine küser mi? Yapacağım nasıl olsa. Onlar yaptırmasa da yapacağım. Hiç takmam.
SEVMEK VE ÇALIŞMAK ŞART Başarının tanımını yapar mısınız?
Benim heykel aşkım devam ediyor. Para kazanmadığım zaman da devam ediyordu. Şimdi bir artısı para düşünmeden malzeme alıyorum. Eskiden tarlada bayırda taş görüp onları alıp, hatta çalıp götürürdüm. Heykel aşkı bende hastalık halinde. Bence bu işin var olma problemiyle ilgisi var. Ben heykelle var oluyorum ve mutlu oluyorum. Bundan para da kazanıyorsam çok daha mutlu oluyorum. Başarının sırrı yaptığın işi sevmek ve çalışmak. Ben çok yetenekliyim, nasıl olsa yaparım deyip, yatıp, ilham beklersen olmuyor. İlham çalışmanın içinde. Her yaptığım heykel yeni bir heykeli doğuruyor. Bunda ısrarlı olmak biraz da başarının yolu. Israrlı olacaksın, çalışacaksın, bir konuda yoğunlaşacaksın.
Bu her konuda geçerli. İnsan kendi konusunda yoğunlaşmalı, ısrarcı olmalı ve var olmalı.
Fransız Sokağı’na tepkiGençler sordu
Aksoy yanıtladı
Sıfırdan zirveye çıkmayı başarmış biri olarak kariyer edinmek isteyen insanların nelere dikkat etmesini tavsiye edersiniz?
Hasan Ekici
ekici_hasan@yahoo.com
AKSOY: Çok çalışmak ve yaptığı işi sevmek gerekiyor. İnsanlar işlerine olan sorumluluklarını unutmamalılar. Üretemezlerse var olmayacaklarını bilmeliler.
Sosyal bilgiler öğretmenliğinde okuyorum. Çarpık eğitim sistemi akademik nosyon sahibi olmamızı engelliyor. Adeta aşılmaz setler çekiyor. Atamalarımız neredeyse yapılmıyor. Bu yaştan sonra başka alanlara yönelmem çok zor. Bu dar imkanlar arasında neler yapabilirim?
Abdullah Tokuş
apohan2003@yahoo.com
AKSOY: Başka alanlara yönelmeniz zor görünüyorsa, işinizi en iyi şekilde yapmaya çalışmanızı öneriyorum. Henüz öğrencisiniz, bu nedenle başka alanlara yönelme konusunda cesaretinizi kırmamanız gerekiyor.
Sizce eserleriniz (heykelleriniz) sizin ruhunuzu mu yoksa kendi ruhlarını mı taşıyor?
Melek Erener
an_angeltr@yahoo.com
AKSOY: Heykellerim benim ruhumu taşıyor. Sanat, kişiliğin, hayata bakışın, sevincin, kızgınlıkların yansımasıdır. O zaman heykellerin ruhu olur. Ruh eserleri yaratan kişiden gelir. Heykele verilen ruh sanatçının ruhudur.
Bulunduğunuz noktaya gelmek için üçkağıtçılık yaptınız mı? Yapmadıysanız, Türkiye şartlarında bunu nasıl başardınız?
Nizam M. Yazıcıoğlu
mailto:nmyazicioglu@fren-disk.com.tr
AKSOY: Heykelin ticaret metası haline gelmemesi için elimden geleni yaptım. Para için heykelimden taviz vermedim. Sevmediğim heykeli para kazanmak için yapmadım ve bundan dolayı gurur duyuyorum.