Sinem VURAL
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2007 00:00
Kurumlara yönetim ve bireysel gelişim eğitimleri veren, sinema filmi ve dizi senaryoları ile gazete ve dergilerde klasik müzik eleştirileri yazan Mehmet Murat Somer, "Şampanya Üçlemesi" adını verdiği serinin ikinci kitabı "Podyum"u çıkardı.
Değindiği konuların, defile kulislerinde yaşananlara ışık tuttuğunu söyleyen Somer, "Kitabın sonunda herkes bir fiyatı olduğunu anlayacak" diyor.
n "Podyum", "Şampanya Üçlemesi"nin ikinci kitabı. Neden Holding’den sonra Podyum ve neden Şampanya Üçlemesi?
- "Şampanya Üçlemesi", yani Holding, Podyum ve Kulis, bir başarı neticesinde şampanya ile kutlama yapılan yerleri anlatıyor. Yani sırasıyla "Holding" iş dünyası ve bu dünyaya yön verenleri, "Podyum" moda dünyası ve mankenleri, "Kulis" de oyuncular, yönetmenler ve yazarlarla tiyatro sahnesi ve film setini okuyucuya aktarıyor. Benim kendi kurduğum bir İstanbul manzarası var. Her üç kitap da birbirinine ufak ilmeklerle bağlı ancak birbirinden bağımsız. Üç sektörün de 2000’lerdeki hál ve durumunu en iyi anlatan sektörler olduğunu düşünüyorum.
n Holding’ten Podyum dünyasına geçmenizi tetikleyen ne bu kitapta?
- Podyum, Holding’teki çok ufak bir oyundan açılıyor. Orada ölen ufak bir rolün hayatına gidiyoruz Podyum’da. Yan karakterler bu kitapta bir adım öne çıkıyor. Her kitap bir ölüm ile açılıyor.
n Rio de Janeiro’da yaşıyordunuz ama kitaplarınız İstanbul’u yansıtıyor... Hiç magazin izlemeyen biri bu detayları nasıl bilir?
- Kulaktan yayılan
haberler hem draje halinde, hem daha leziz, hem de daha şık geliyor bana. Şükür ki her yerde sağlam, kulağı delik kaynaklarım var. 3 sene öncesine kadar İstanbul’da yaşıyordum, sonra oraya yerleştim. Şimdi yılın önemli bir bölümünü İstanbul’da geçirmeyi düşünüyorum. Daha öncesinde moda, iş ve sinema dünyasından arkadaşlarım vardı.
n Romanın başında Merih Akalın, Güzide Duran başta olmak üzere bütün káğıt bebeklere teşekkür ediyorsunuz...
- Podyum’u, benim kişisel tarihimde bir nedenle etkili bulduğum, beşi yerli, beşi yabancı, 10 manken ve fotomodele ithaf ettim. Önce ’tüm kağıttan bebeklere’ diye düşünmüştüm ama sonra 10’luk bir liste daha doğru geldi. Her biri benim tarihimde farklı nedenlerle önemli isimler. Merih Akalın, bence podyumlarımızdan geçmiş en kişilikli, dramatik yüz. Herkes bir şekilde sarışın olma telaşındayken, kuzguni saçları, sert makyajı, kısa saçlarıyla farklıydı. Hayatta duruşunu da ayrıca takdir ediyorum.
Başak Gürsoy, mankenliğin ötesinde bir müessese. Pek çok yönden cesur bulduğum Güzide Duran, en son Best Model yarışması finalinde siyah kadifeli beyaz tuvaletiyle göz alıcıydı. Deniz Akkaya? Neden olmasın?
n Kitaptaki karakterler bana gerçek hayatta var olan bireyleri çağrıştırdı. Kitabın önsözündeki teşekkür kısmından ilham aldınız mı?
- Hiçbir karakterim birebir tek bir insana benzemiyor ancak magazin dünyasını az ama öz takip ettiğim kadarıyla kurmaca bir kitap yaptım. Okur karakterin bir hareketine bakarak "buna benziyor" diyebilir, bir sonraki hareketinde "hayır bu başkası" der. Dediğim gibi esinlendim ama birebir yazdığım bir karakter yok. Biri hariç! Karakter, yan rollerden birisi. Bunun tahminini de okuyucuya bırakıyorum.
n Bir ipucu alsak sizden...
- Üç kitapta da geçen bir karakter. Seri boyunca varlığı devam edecek.
Bir mankenin ölümü kime yararn Kim ne öğrenecek bu kitaptan?
- Bir defilenin hazırlanışı ve defile başlamadan kuliste bir mankenin uyuşturucu yüzünden ölmesi, etrafta dönen dolaplar... Ajanslar arasındaki çekişmeler de var. Bir mankenin ölümünden kimler ne fayda sağlar, kimler onun boşalttığı noktaya çıkmak için sahip olduklarını feda eder? Bu kitabın sonunda karakterler her kişinin bir fiyatı olduğunu anlıyorlar. Hepimizin bir fiyatı vardır aslında.