Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 2004 00:00
Özellikle de farklı annelerin!Çok çok şeker bir kitabı yeni bitirdim. Bilgisayarın karşına geçtim ve bu kitabı, size de tavsiye etmeye karar verdim. Mine G. Kırıkkanat ve Donatella Piatti’nin Epsilon’dan çıkan yeni kitabı sözünü ettiğim: Carissime Sevgilim. İki kadının birbirine yazdığı mektuplardan oluşuyor. 143 sayfa. Cırt diye okunuyor. İnsan, okurken eğleniyor. Bu arada, içinde bu iki ‘cadı’nın birbirinden güzel fotoğrafları yer alıyor. Bana iyi geldi. Bayram şekeri gibi geldi...Söz konusu ikilinin, oğullarıyla ilgili meselelerini tartıştıkları mektuplar özellikle ilgimi çekti. Hoşuma giden bölümleri sizinle paylaşıyorum. Ve herkesin bayramını kutluyorum, özellikle de farklı annelerin!HAMİŞ: Feryal Pere de, bir giriş yazmış kitaba. Bu kadar az kelimeyle, iki kadın bu kadar iyi anlatılır! Şöyle bitiyor: ‘Dünyanın en önemli kitabını elinde tutmuyorsunuz. Ama dünyanın en sahici mektupları burada.’ Mektuplarda tartışılan meselelerin hepsine katılmasam da, sahici ve samimi olarak kaleme alındıklarına ben de inanıyorum...***‘Mine... O, beni çıldırtacak! Ne zaman bir konuda tartışacak olsak, ilk patlamadan hemen sonra, gözlerindeki nefreti okuyabiliyorum. Sonra birbirimize açılacağımız yerde, onun kapıyı vuruşu ve en kolay yolu, yani kaçmayı seçişi, beni öylece kaybolmuş, zayıf ve tamamen güçsüz bırakıyor. Sanki, ben de ondan nefret ediyorum o anda. Ve pişmanlığa, vicdan azabına, suçluluk duygusuna kapılıyorum.Çünkü klasik bir anne değilim...Çünkü Tanrı’nın istediği gibi bir anne değilim...Onun sahip olmak isteyeceği bir anne hiç değilim!İşte tam da bu esnada, senin o tatlı ve anlayışlı bakışını hatırladım. O gece, 4 kadın birlikte şaraptan hafifçe pembeleşmiş ve duygulara kapılmış, birbirimize hikayelerimizi anlatırken... Aşklarımızı, korkularımızı, çocuklarımızı... Elimi tutup gözlerimin içine bakarak, ‘onların’ söylemeseler de içten içe bizi sevdiklerine, belki bizim istediğimiz gibi değil, belki ihtiyacımız olan şekilde değil, ama gerçekten sevdiklerine, büyümek, olgunlaşmak ve yollarını bulmak gibi sorunlarla başa çıkmanın dışında, bir de bizim gibi farklı annelerle yaşamak zorunda olan çocuklarımızın sevgilerinin gerçek sevgi olduğuna beni ikna etmeye çalıştığında, seni gerçekten kendime yakın hissettim...Beni en çok çileden çıkaran ve sinirlendiren nedir biliyor musun? İşin özünde bu çocuk benden çıktı, onu yalnız başıma kendi değerlerimle ben büyüttüm. Oysa, o benden böylesine farklı olmayı başardı... Ve nedense ‘erkek’...Neyse, benim o geceki ısrarlı perişanlığım karşısında tükenen sabrının ifadesi olan şu cümleyi hatırlıyor ve kendimi gülmekten alamıyorum: ‘Donatella, aman be... Bizi fazla sevip de i... mi olsunlar!’Şimdi ne yapacağım biliyor musun? Biraz hava almak için dışarı çıkacağım ve o anahtarlarını almayı unuttuğu için kapıda kalacak... Böylece öğrenecek... Ciao.Yine ben! Her ne kadar hak etmiş olsa da, onu kapıda bırakamadım! Anahtarlarını pas pasın altına koydum ve kapıya bir mesaj iliştirdim. Yine de benden sonra geldi. Televizyonun karşısında uyuyormuş gibi yaptım. Yavaşça yaklaştı ve kıkırdayarak kulağıma eğilip fısıldadı: ‘Beni kandıramazsın... Bir çekirge kadar uyanıksın... Hadi.... Kalk... Seni affediyorum...’Şu saçmalığı görüyor musun? Beni affediyormuş! Her zamanki gibi gülmeye başladım. Neyse ki, yakında İtalya’ya dönüyor ve ben ondan ‘kurtuluyorum.’ Tekrar öpüyorum seni.Donatella.’***‘Aslında oğullarımız bize tapıyorlar Donatella...Eğer boyun eğselerdi, bu sevgi onlar ezerdi.Erkek olmak için, birisine baş kaldırmaya, kendi kimliklerini kanıtlamaya, başka bir deyişle ‘horozlanmaya’ ihtiyaçları var. Eğer yetim olmasalardı, babalarına kafa tutacaklardı. Ama işte biz varız onlar için, hem ana hem babayız, bilek taşıyız, incecik bileklerimizde taşıdık, taşıyoruz, taşıyacağız onları son soluğumuza kadar; kırmadan, düşürmeden bugünlere getirdik, artık kendi kanatlarıyla da uçmak istiyorlar, gagalıyorlar ellerimizi...Onlar aslında iyi çocuklar ve ne mutlu bize ki, ‘kadınsever’ oldular. Şöyle bir bak etrafına: Yalnız anneler tarafından büyütülmüş yetim erkeklerin geniş geneli eşcinsel, en azından aseksüel değil mi?Benim çok eşcinsel arkadaşım var ve eşcinsel arkadaşlarımı diğerlerinden daha duygulu, daha ilginç, daha insan buluyorum. Ancak oğlumun eşcinsel olmasını istemezdim.Çünkü onlar çok acı çekiyorlar.Herkese her şeyi ödeten yaşam, eşcinsellere diğerlerinden daha çok ödetiyor. Herkes bizim gibi değil, onları aşağılıyor, alay ediyor eşcinsellikle.Kendi içlerindeki mücadele de cabası.Unutma ki, i...., bütün dillerde bir küfür!Donatella’cığım, güzel ve çekici annelerin çocukları, eğer o anneleri kendi kafalarının içinde ezmeyi başaramazlarsa, duydukları hayranlık ve tabii aşk dolayısıyla, karşılarındaki tek örneği, yani anneyi taklit etmek zorunda kalırlar.İşte kimi zaman eşcinsellik, bu ezici hayranlığın, taklidin bir sonucudur.Ve sen de, ben de biliyoruz ki, boyumuzdan büyük oğullarımıza rağmen, ikimiz de güzel ve çekici sayılırız. Dolayısıyla, senin oğlun sana bağırmak, seni paylamak, sana ders vermek ve dırdır etmek için her ağzını açıp gözünü yumduğunda, içinden bayram et: O seni bitiriyor, zararlı etkinden kurtarıyor benliğini...İnan bana, yakışıklı ve sağlıklı erkekler yetiştirdik, aşık olacakları kadınlar memnun kalacaklar onlardan. Eh bu övünç bile yeter bize! Seni özlemle kucaklıyorum. Ciao Donatella.
button