Güncelleme Tarihi:
Kısa bir süre önce “Sonsuz Ol” adlı yeni albümünüzü çıkardınız, nasıl gidiyor, memnun musunuz?
- Albüm nisan ayında çıktı. Aslına bakarsan kısa bir zaman oldu ama çok uzun bir zaman geçmiş gibi geliyor. Tüketim o kadar hızlı ki, eskiden üç ay çok kısa bir zamandı, şimdi ise “Yeni çalışma var mı?” diye soruyorlar. Tabii ki hep bir çalışma içerisindeyiz. Tiraj konusunda rakamlar eskisi gibi değil artık. Ama albümden dolayı mutluyum.
Üç ayda ne kadar sattı albüm?
- Şu anda 30 binde. Ama ikinci baskıda. Satış olarak ilk 10’da, bu da mutlu ediyor tabii. Bu arada bir remiks albümüm çıkacak.
O nasıl bir çalışma olacak?
- Sevdiğimiz DJ arkadaşlarımız kendilerine göre şarkılarımı seçtiler ve remiks versiyonlarını yaptılar. Daha önce Ozan Doğulu ile yaptığımız “Sen Mutlu Ol”u da ekledik bu çalışmaya. Müzik yolculuğumdaki eski yeni bütün remiksler bu albümde olacak.
Siz biraz tersten gitmişsiniz. Genelde albümden önce remikslerin de yer aldığı single yaparlar...
- Biz tersini yapalım diye uğraşmadık. Sürekli üretmeye, bir şeyler paylaşmaya çalışıyorum ve artık albüm çıkarma zamanım gelmişti.
Yüzde hesabı yaparsak, hayatınızın ne kadarı stüdyolarda geçiyor?
- Stüdyoya albüm için giriyoruz. Şu anda sahne için prova yapıyoruz ama yine stüdyodayız. Hayatımın yüzde 1000’i müzik diyebilirim. Hayatımı müziğe adamışım ben. Sanırım doktor ya da öğretmen olsaydım da aynı olurdum. Çünkü ben bir şey yapıyorsam, yeteneklerimi ve gücümü en son seviyesine kadar zorlarım.
Peki, o stüdyo aşamalarını seviyor musunuz?
- Çok büyük keyif alıyorum. Müzik dipsiz bir kuyu, sınırı yok. O sınırsızlığın içinde sürekli bir şeyler aramak beni çok mutlu ediyor. O arayışlarda gelişiyorsun, sesin ve yorumculuğun gelişiyor. Evde şarkı söylemek başka, stüdyoda başka, sahnede başka...
ARKADAŞ ORTAMINDA ŞARKI SÖYLEMEM
Arkadaş ortamında şarkı söyler misiniz?
- Hiç söylemem. Bazen, çok nadir, enerjim yüksek olduğunda beni zorlayacak bir Türk sanat müziği eseri söylerim ama arkadaş ortamında “Haydi Ziynet bir şarkı söyle” derlerse söyleyemem.
Utangaçlıktan mı?
- Bilmem... Binlerce kişiye şarkı söyleyebilirim ama iki kişiye gelince bir dururum. Düşünün artık ruh halimizi.
Hiç “Ben normal değilim” dediğiniz oluyor mu?
- Kim normal? Hangimiz normal? Hep bir sorgulama durumu var benim hayatımda. Son zamanlarda da sorgulamalarım arttı. Enteresan bir dönem yaşıyorum. Sadece ben değil, hepimiz yaşıyoruz. Hep derlerdi ya “2012 kehanetlerle dolu” diye, bilmiyorum farkında mısınız ama oluyorlar. O işaretler oluyor. Ben bunun farkındayım. Belli başlı sınavlar veriyoruz, bir geçiş yaşıyoruz. Bunun içinde kim, neye göre normal?
Sanatçıların inişli çıkışlı ruh halleri olduğu söylenir, öyle midir sizde de durum?
- Olmaz mı! Ben derinlerde boğulmayı değil, kaybolmayı seviyorum. Eğer depresif haldeysem, gerçekten depresfimdir. Karanlığı sevmiyorum ama eğer karanlıktaysam en zifiridir o. Bir şarkı sözü, bir melodi, seni alıp bir yerlere götürebilir ama beni en dibe vurur. Tabii her zaman aydınlığı seçerim...
LOPEZ’İN TAVRI ÇOK GEREKSİZDİ
Gelelim konserlere... Kıbrıs’ta Yunan şarkıcı Angela Dimitriou ile sahneye çıkacaktınız, neden iptal oldu o konser?
- Uzay çağında yaşıyoruz ama hâlâ Kıbrıs’a ambargo var, dünya tanımıyor. Müzik evrensel bir dildir, dili, dini, ırkı yoktur ama maalesef lobiler kulisler oluşturup bir sanatçının bir ülkeye gitmesini engelleyebiliyor. Utanç verici bir durum bu...
Jennifer Lopez’i de engellemişlerdi, siz olsanız ne yapardınız?
- Ben giderdim... Angela Dimitriou’yu bir nebze haklı bulabilirim, çünkü orada yaşıyor. Ama Jennifer Lopez’in tavrı çok gereksizdi, sonuçta bir dünya starı. Ne olacaktı ki çıksa?
8 Eylül’de İstanbul Küçükçiftlik Park’taki konserinizde yer alacak mı Dimitriou?
- Benim hayalim bu... İstanbul’daki sahne, benim müzikal yolculuğumu anlatacak. Ben Türk müziği eğitimi aldım ama kariyerimde bir Grek dönemi var. Sonra Akdenizli’yim, Akdenizli olmayı, sıcaklığı, flamenkoyu seviyorum. Konserde bu da olacak. Yunan dönemi uzun solukluydu, ben de madem Angela Dimitriou’yla Kıbrıs’ta buluşamadık, İstanbul’a davet edelim dedim.
Başka kimler konuk olacak sahnenize?
- Yunan klarnet virtüözü Vassilis Saleas ile İspanyol flamenko dansçısı Manuel Reina da konuklarım olacak.
Nasıl bir konsept olacak peki?
- Loca da olacak ama kimse oturmayacak o gece, herkes dans edecek. Sadece bir şarkı için Makedonya’dan nefesliler geliyor. Her duyguya, her tavra uyacak güzel bir repertuvar hazırladık. Yüzde 100 eğlence vaat ediyorum o gece...
2 AYDIR 8 EYLÜL’E HAZIRLANIYORUZ
Bu Akdeniz havasında konser fikri nasıl oluştu?
- Hep vardı zaten. Ben sahnemde çok renkliliği seviyorum. Bir de insanlar eğlendiği zaman eğleniyorum. Sahnede egoist değilim.
Ne kadar süredir bu konsere hazırlanıyorsunuz?
- İki ay diyebilirim. Hâlâ bir şarkıdan başka bir şarkıya geçişi çalışıyoruz mesela.
Sahnede renkliliği sevdiğinizi söylediniz, günlük hayatınızda nasılsınız?
- Bir günüm bir günüme uymaz. Bir saatim bile diğerine uymayabilir. Diplerim de diptir. Eskiden manik depresif hallerim daha uzun sürerdi, şimdi onu yönetmeyi biliyorum. Artık daha netim, siyahla beyaz gibi.
“Sahnede şarkı söylemek farklı” dediniz, bu farkı kelimelere dökebiliyor musunuz?
- Yaşamayan ne derece anlayabilir bilmiyorum ama sahnede olmak benim için bir ibadet gibi...
KONSERDEN ÖNCE DUA EDER MELEKLERİMİ ÇAĞIRIRIM
Ben sahne arkasını da merak ediyorum, genelde gizlenir...
- Merak etme! (Gülüyor) Çok agresif oluyorum sahne arkasında, geriliyorum.
Özel istekleriniz oluyor mu?
- Madde benim için en son planda. Orada üç bornoz olsa ne olacak? Pırlanta koysan, onu bile görmem. Sadece dua edecek vakit aralığı istiyorum ben. Bilmediğim dualar olursa, telefondan o duaları bulup ezberliyorum, meleklerimi çağırıyorum. Bir de Türk kahvesi olmazsa olmazım. Makyaj yapılırken Türk kahvesi içmeyi seviyorum.
Saç ve makyajınıza çok takılır mısınız?
- Yok, hiç takılmam. Geçen hafta Emel Sayın’ın konserine gittiğimde Yıldırım Mayruk, “İlk defa bu kadar az makyajlı sanatçı görüyorum” dedi. Ben son beş dakika kala hazırlanırım, saatler öncesinden giyinip beklemeyi sevmem. Adrenalin, koşuşturma seviyorum galiba.
Bu konserdeki kıyafetlerinizi kim hazırladı?
- Cengiz Abazoğlu... Beş kıyafet giyeceğim. O da çok heyecanla yaklaştı sağ olsun. Ölçülerimi aldı, Paris’teki atölyesinde çalışacak, kumaşları da oradan alacak. Bir masal diyarı gibi olacak o akşam. Ben de herkesi rüyama davet ediyorum.
O ALKIŞLARI HAK EDİYORUM
Müzik sektörüne girdiğinizden bu yana nasıl değişimler yaşadınız?
- Nasıl desem... Zamanla öğreniyorsun, tecrübe kazanıyorsun. Akışın içindesin, değişimi yaşıyorsun. Edindiğin tecrübelerden kendi hayatına bir yol çizmen gerekiyor, ben de onu yaptığımı düşünüyorum. Hayat sana gül bahçesi sunmuyor. Sunsa bile gülleri koparırken dikenleriyle yaralanabiliyorsun. Müzik sektöründe de hayallerin yüksekse yakalamak için uğraşıyorsun.
Sizin hayallerinizin ne kadarını gerçeğe dönüştürdü müzik sektörü?
- Her zaman şunu söyleyebilirim ki; hayaller başka yerde, şu andaki durumumuz başka yerde... Biz çok duygusal bir milletiz, alkışlıyoruz. Ben de o alkışı hak ettiğimi bildiğim için mutluyum. Sevgi çok önemli bir şey. Elbette sevmeyenim de vardır. İçinde yaşadığım şartları kabul ederek yürüyorum zaten, ayağım yere basıyor. Hayalperestim, idealistim ama bir yandan da realistim.