Zeynep BİLGEHAN
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2011 00:00
Tahtasız ortamlar için taşınabilir batıl inanç tahtası Belasavar, bozulan televizyona fırlatıldıktan sonra tekrar ayağa dönen bumerang terlik Bunerang, acil durumlarda büyü bozan belasavar Destur Sprey... Her Türk’ün hayatında en az bir kere ihtiyaç duyabileceği bu ürünler, Rafineri Reklam Ajansı’nın eseri. Medicat dergisi için yaratıcılıklarını sınırsızca kullanan reklamcılar, asla yan yana gelmez diye düşüneceğimiz öğeleri ‘Tasarım Alaturka’ serisinde buluşturdu
Kreatif direktörler editör, reklamcılar muhabir olsa ortaya nasıl bir dergi çıkardı dersiniz? Pazarlama ve iletişim dergisi Mediacat her üç ayda bir yayınladığı tasarım ekiyle reklam ajanslarına bu imkanı sağlıyor. Tüm yaratıcılığını markalara adamış reklamcılar, gönüllerince belirledikleri içeriklerle nefes alma keyfi yaşıyor. ‘Tasarım’ üstbaşlığına sadık kalmak şartıyla tüm yaratıcılıklarını 48 sayfaya yayıyorlar. Okuyucular da her ekte farklı reklam ajanslarının elinden çıkmış sıra dışı eserleri görme fırsatı buluyor. Derginin son sayısının yazıişleri ekibi Rafineri Reklam Ajansı’ydı. Editörlüğü Rafineri Kreatif Direktörü Ayşe Bali’nin yaptığı ekin konusuysa: Alaturka Tasarım.
ALAFRANGA HAYATLARIN ÖZÜNDE ALATURKA VARDIRİlk duyduğunuzda ‘tasarım’ ve ‘alaturka’yı ayrı dünyaların terimleri olarak düşünebilirsiniz. Ayşe Bali’yi ilk heyecanlandıran da tam bu zıtlık olmuş: “Projeye katılan diğer ajansların yaptığı çok iyi işler vardı. Çıta o kadar yukarıdaydı ki, konu belirleme aşaması beni epey endişelendirdi. Birbiriyle uyumsuz görünen iki kavramı bir araya getirip beklenmedik üçüncü bir yere varabilme ihtimali beni heyecanlandırdı. Konu başlığımız olarak ‘Tasarım Alaturka’da karar kıldım. Tasarım, ilk bakışta alaturkaya yabancı bir alan ama alafranga ofislerde, alafranga hayatlar yaşamamıza rağmen, hepimizin özünde biraz alaturka var. Ayrıca dünyada olan biten her şeyden haberdar oldukça, dışarı değil içeri bakmak insana taze geliyor.”
Konu başlığı belirlendikten sonra ajansta çekirdek bir ekip kuruluyor; içerik için sayfalar dolusu fikir havada uçuşuyor. Ancak nihai karar kolay verilmiyor: “Ayrı telden çalan fikirleri sayfalara dağıtıp, araya bir-iki yazı veya röportaj serpiştirmek mümkündü ama bir türlü içimize sinmedi. Dergici olmadığımızdan konunun büyüklüğü altında ezilirmişiz gibi geldi. Projenin klasik bir dergiden çok, kendi içinde bütünlüğü olan kavramsal bir iş olmasını tercih ettik. Sonunda da alaturka malzemeden yola çıkan ürünler tasarlamaya ve derginin tüm içeriğini bunlarla oluşturmaya karar verdik.”
ORHAN BABA’YA GRİ İPLİK YAKIŞMAZ!
Yaratıcı süreçte, ekip her zaman muhatap oldukları profilin oldukça dışına çıkmış: “Ürünleri yaratırken işbirliği yaptığımız esnaf muhtemelen bir grup deliyle çalıştığını düşündü. Bugüne kadar kimsenin onlardan bumerang şeklinde ev terliği, araba kılıfı yapmak için dantel örtü veya akreple yelkovansız kol saati istediğini sanmıyorum. Ancak üretim aşamasında fikirlerimize katkıda bulundular. Örneğin Orhan Gencebay baskılı tişörtler için iplik almaya gittiğinde mefruşatçı, olayı o kadar sahiplendi ki biz koyu gri renkte iplik düşünürken ‘Koksoca Orhan Baba’yı gri saçlı göstermenize hayatta izin vermem’ diyerek bize kuzguni siyah iplikler satın aldırdı. Bunun dışında ‘Fontalaturka’ konseptinin yazı karakterlerinden biri olan ‘simit sans’ harflerini yaptırırken, arkadaşımız fırında beklerken meraklı mahalleli de etrafında toplandı. Çeşitli harflerden simit siparişlerinin ardı arkası kesilmedi. Simitçi, kendi logosunu bu harflerle yeniden yaptırmaya karar verdi.”
Her Türk’ün hayatında en az bir defa ihtiyaç duyabileceği ürünlerin büyük ilgi gördüğünü söylüyor Ayşe Bali: “Burada yaşayan insanlar olarak, alaturkanın dışında kalmak mümkün değil. Aramızda hiç Yeşilçam filmi izlememiş, maçlarda hep bir ağızdan küfretmemiş, aşk acısı çekerken Sezen Aksu şarkılarıyla hüzünlenmemiş, o şarkı sözlerini içselleştirmemiş veya göbek havalarıyla kıvırtmamış az insan vardır. ‘Muhabbet’ lafı da ‘efkar’ da alaturkadır. Bunun gibi bizi birbirimize yakınlaştıran binlerce detayı bir İsveçli’ye kolay kolay anlatamazsınız. Tıpkı tasarımlarımızın esprisini anlatamayacağınız gibi... Alaturka aslında toplumun tutkalı. Ürünlerin bu kadar sevilmesinin ardında da bu yatıyor. Bizi, bize taze bir şekilde anlatıyorlar.”
SERGİSİNİ AÇACAĞIZÜrünleri şimdilik www.tasarimalaturka.com adresinden görebiliyoruz. Ancak Bali, bununla kalmayacaklarının müjdesini veriyor: “Bu işin mutlaka sergisini açmak niyetindeyiz, birkaç galeriyle görüşüyoruz. Sergi için işi biraz daha da zenginleştireceğiz; bazı ürünlerin kullanımlarına dair kısa, eğlenceli
filmler çekeceğiz. Sonraki aşamada bazı ürünleri satışa sunabiliriz ama bu projeden Rafineri’ye gelir sağlamak gibi bir niyetimiz yok. Elde edilecek geliri bizi yine çok heyecanlandıran bir başka proje için; Sulukuleli kadınlar yararına kullanmak istiyoruz.”
ARABANIN ÜZERİNDE DANTEL ÖRDÜK
“Rafineri ekibi genelde fikirsel olarak yorulmaya alışıktır ama bu işin, üretimlerden dolayı ciddi bir fiziksel yoruculuğu da vardı. Dergi, çok kalabalık bir ekibin üç aya yayılmış yüzlerce saatlik emeğiyle ortaya çıktı. Üretim süreci hiç kolay değildi. Mesela, dantel araba örtüsü için metrelerce dantel alındı. Örtünün arabaya birebir oturması için dikimin arabanın üzerinde yapılması gerekti. Arkadaşlarımız, danteller ve yorgan iğneleriyle bütün bir pazar gününü kapalı bir otoparkta geçirdi. Otopark aydınlatması fotoselli olduğundan ikide bir sönen, harekete duyarlı ışığı tekrar yakmak arada hoplayıp zıplamaları gerekti...”
MURAT’I HER GÜN DAHA ÇOK ÖZLÜYORUZTasarım Alaturka’nın Ayşe Bali için duygusal bir anlamı da var. Derginin önsözünde, geçen Şubat’ta Brezilya’da bir
trafik kazasında yaşamını yitiren reklamcı Murat Çetintürk’ü şu sözlerle anıyor: “Bu ek, sevgili Murat’la birlikte kafa patlattığımız son iş olma özelliğini de taşıyor. Bu yüzden benim için çok değerli, o evlilik hazırlıklarıyla uğraşma peşindeyken, yakasına yapışıp, bu işin toplantılarına sürükleyip durdum onu da. Murat’ın fikirlerden hızla soğuma ve herkesi de soğutma konusunda inanılmaz bir becerisi vardı. Bu fikirden soğumadı neyse ki, değerli katkılarını da bizlerden esirgemedi. Belki biraz da bu yüzden onu kaybettikten sonra, hiçbir işe elimizi süremeyecek kadar perişanken, üzerinde ilk konuşabildiğimiz, ilk çalışabildiğimiz iş bu oldu. Murat ayrılmaz bir parçamızdı, onu her gün daha fazla özlüyoruz.”