Nurcan AKAD
Oluşturulma Tarihi: Ocak 04, 2006 22:41
Dönüşüm maçtan birkaç saat önce, Meşale’de başlıyor. Bu sevimli restoranın masalarına oturmadan birkaç dakika öncesine kadar herhangi bir genel müdür, güngörmüş bir ailenin iyi eğitimli çocuğu, saygın bir öğretim üyesi, ciddi bir gazetenin ağır köşe yazarı vb. olan bu adamlar, birkaç saat içinde, en kibarından, birer "futbol insanı"na dönüşüyor.
Atletico Bilbao’nun Ali Sami Yen’e konuk olduğu ılık bir eylül gecesi, Hagi 93’üncü dakikada o nefis golünü ağlara göndermeseydi, bu yılbaşı ekinin konu kahramanları değil, sadece okuyucuları olacaktık.Numaralı tribünün 7’nci sırasındaki kemik kadro, işte o gün oluştu. Daha birlikte izlediğimiz maçlardaki uğurumun tesadüf olmadığına o gün iman eden Áli (Aaali okunur), "uğur testi" yaptığı "yancı"ları için hep yanında taşıdığı ekstra kartını, o sezon sonuna dek bana kullandırmaya ahdetti.*Bana gelince, bir anda ayaklarımın yerden kesildiği, önce havaya fırlatılıp, sıralara kapaklandığım gün diye hatırlarım daha çok 30 Eylül 1998 gecesini. Áli ve Kanat’ın gol "mutluluğu" ile ilk tanıştığım gün.Bu mutluluğun bedelini zaman zaman çok ağır ödemek zorunda kalacağımı, henüz nereden bilebilirdim?Düzenli spor yaptığıma, özellikle sırt ve bel kaslarımı sağlam tuttuğuma, o günden sonra şükrettiğim çok oldu. Çünkü Áli ve Kanat’ın, Orçun ve Levent’in, o sıralarda küçük bir ortaokul öğrencisi olan Selim’in maç sırasında metamorfoza uğradıkları çok kısa sürede ortaya çıktı. Her golde yuvalarından fırlamış gözleri, morarmış yüzleriyle, kollarını kabartıp birbirlerine hamle ettiklerinde, ne yazık ki altta kalan hep ben oldum.*Aslında, dönüşüm maçtan birkaç saat önce, Meşale’de başlıyordu. Galatasaraylıların maç öncesi toplandıkları, Gayrettepe’deki Sürmeli Oteli’nin karşısına konuşlanmış bu sevimli restoran, masalarına oturmadan ya da bahçeye ayak basmadan birkaç dakika öncesine kadar herhangi bir genel müdürü, güngörmüş bir ailenin iyi eğitimli çocuğu, bir saygın öğretim üyesi, sevimli çocukların sevgi dolu babası, güzel bir kadının kibar kocası, ciddi bir gazetenin ağır köşe yazarı vb. olan bir takım adamları, birkaç saat içinde, nasıl söyleyeyim; en kibarından, birer "futbol insanı"na dönüştürüyordu. Kanat ve Áli için biraz daha ileri gidip, Tolkien’i okuyanlar ya da en azından Yüzüklerin Efendisi filmlerini seyredenlerin aşina olduğu, Mordor’un Orkları tanımını da kullanabilirim.O yıllarda Hürriyet’in Pazarlama Müdürü olan Ali Kiremitçioğlu, Hürriyet’ten gazeteci arkadaşım Kanat Atkaya, ünlü
Galatasaray Liselilerden turizmci Kemal Suman’ın oğlu Selim Suman ve reklamcı Orçun Onural dışında, aynı sırada 193’ten 205’e kadar işgal ettiğimiz koltuklara zaman zaman Selim’in annesi ressam Selva Sunman, reklamcı Levent Erden, Doğan Medya Grubu’nun en fırlama mensubu, sevgili arkadaşım Elif Yıldız, o sırada lise öğrencisi olan yeğenlerim Aras Zarakol ve Cem Gelgün, reklamcı Kayhan Şardan, turizmci Ayşe Turgun, Arçelik yöneticilerinden Murat Şahin ve bankacı Cihat Tokgöz de oturdu.Ertesi sezondan itibaren Kanat’la birlikte paramızı bastırıp biz de gerçek birer kart sahibi olduk. Milan’ı 3-2 yendiğimiz maçın atkısını, Paris Saint Germain’i yendiğimiz maçın formasını "uğur" yaptık, maçlara illaki onlarla gittik. *Aramızdan birinin eksik olduğu haftalarda, maç öncesi telefonla "uğur hattı" kurduk. Uğurumuz bozulmasın diye hep birlikte Kopenhag’a gittik, sonuç malum, kupamızla döndük.Gelgelelim, son yıllarda süngümüz düştü. Meşale’nin de eski havası kalmadı. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi ve UEFA yarışlarında tökezledi. Erken toplanıp, 21.30’a kadar heyecan biriktirilen ortam sarsıldı. Selim büyüdü, ultraaslan’a katılıp karşımızdaki kapalı tribüne transfer oldu. Aras mezun oldu, arada kapalıya gidiyor. Cem artık Paris’te müzik okuyor. Áli Hürriyet’ten ayrılıp kendi şirketini kurdu, geçen yıl da evlendi. Kanat editörlükten köşe yazarlığına geçti, futbol da yazıyor. *Ben Hürriyet’ten Akşam’a, ardından Milliyet’e geçtim. Selva, birkaç sergiden sonra, mezunu olduğu Boğaziçi Üniversitesi’ne yeniden öğrenci olarak döndü. Ama Áli, Kanat, Selva ve Orçun’la, yine ayrı sıralardaki kemik kadromuz yedi yıldır kale gibi yerinde. İki yıl önce aramıza Hürriyet yazıişleri kadrosundan sevgili arkadaşım Ayça Aktan ve Áli’nin kayınbiraderi doktor Kuran da katıldı. Maçtan önce Çadır’da, Maç Kafe’de ya da Meşale’deki "kısa" buluşmalarımıza Hasan Cemal de uğruyor. Ama Galatasaray, artık eskisi kadar heyecan vermediği için, 7’inci ve 8’inci sıralarda o eski tantana olmuyor.Eski günleri büyük bir özlemle ansam da, aslında Galatasaray’daki form düşüklüğünün, sporu gevşettiğim, sırt ve bel kaslarıma artık eskisi kadar güvenmediğim döneme denk gelmesine gizli gizli sevinmiyor da değilim!
Kim onlar? Milliyet Yayın Danışmanı Nurcan Akad, Hürriyet yazarı Kanat Atkaya, Pazarlama uzmanı Áli Kiremitçioğlu, rekamcı Orçun Onural, Ulstraaslan ve müzmin öğrenci Selim Suman
Ne zamandır buluşuyorlar? Yedi yıldır
Ne sıklıkla? Her Galatasaray maçında
Nerede? Önce Meşale Restaurant, sonra, açık tribün tarafından "sosyete" diye anılan numaralı tribünde
Buluşunca ne yapıyorlar?Galatasaray maçına gidip "futbol insanı"na dönüşüyorlar!(Öndeki ilk sıra soldan Sağa) Nurcan Akad, Galatasaray’ın eski yöneticilerinden, şu anda New York’ta yaşayan Orhan Yüzen ve Elif Yıldız. Arka sıra soldan Áli Kiremitçioğlu, Kanat Atkaya, Orçun Onural ve yancılar...