HER İNSAN O UÇURUMUN KENARINA GELMİŞTİR

Güncelleme Tarihi:

HER İNSAN O UÇURUMUN KENARINA GELMİŞTİR
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2013 09:45

90’ların sonunda “Bu Akşam Ölürüm” şarkısıyla tanıdık onu. Ancak o iddialı çıkışın devamı gelmedi, yeni albümler çıkarsa da sesini bir daha geniş kitlelere duyuramadı. Hakkında çıkan haberler yüzünden basına da küsen Murat Kekilli, 14 yıl süren bu suskunluğu sonunda yeni bir albümle bozdu. Yedinci albümü “Gümüş Teller” ile basınla arasındaki mesafeyi kaldıran şarkıcıyla bu yeni çalışmasını ve suskunluğunun nedenlerini konuştuk.

Haberin Devamı

İlk olarak, müzik piyasasına girdiğiniz yıllardan bahsedelim. Nasıl bir dönemdi?           

- 1994 yılıydı Adana’dan İstanbul’a geldiğimde. Doğru zamanda geldiğimi düşünüyorum, çünkü o dönem müthiş bir müzik sektörü vardı. Öksürsen satıyordu neredeyse. Sektör çok canlıydı. Yine de altı senelik bir sürünme dönemi yaşadım.

İlk albümünüz “Eşek Gözlüm” size şöhreti getirmedi ama sonra aynı şarkıların yer aldığı “Bu Akşam Ölürüm”ü çıkardınız ve bir anda ünlendiniz, nasıl oldu bu?

- İstanbul’a ilk geldiğimde Ferdifon şirketinden “Eşek Gözlüm”ü çıkarmıştım ama o albüm yasaklandı. Bize gelen yazılı açıklamada, “Türk kadını eşek gözlü olarak anılmak istemiyor, bu sözleri çok itici ve çirkin buldular” diye yazılmıştı. Yani yasaklarla başladım işe, bu da kırgınlıklara neden oldu. Arkasından “Bu Akşam Ölürüm”e klip çektim. “Olmadı, tutmadı” dediler albüm için, ben de ikna oldum.

Nerelerde yasaklandı albümünüz?
 
- Birçok yerde; kamu kuruluşlarında, orduda, okullarda...

“KEKİLLİ İNTİHARLARDAN MUTLU” DİYE HABER YAPTILAR

Albüm tutmadı dediklerinde her şeyi bırakıp Adana’ya mı döndünüz?

- Evet, pılımı pırtımı toplayıp Adana’ya döndüm. Sonra orada bir konser verdim, 11 kişi geldi dinlemeye. Onlar da akrabalarımdı zaten. (Gülüyor) Ama bir ay sonra Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden konser teklifi geldi. “Bu Akşam Ölürüm” klibinin yayınlanmasının ardından efsane olmuşum orada. “Konser mekânında izdiham yaşanıyor” dediler. “Mümkün değil” dedim, gittim, acayip bir kalabalıkla karşılaştım. Hatta onları görünce benden sonra bir assolist sahneye çıkacak sandım!

Sonra?

- Sonra Ferdifon’dan ayrıldım, diğer beş albümümü çıkardığım Boğaziçi firmasına geçtim. Anlaşmayı yaptık ve tekrar Adana’ya döndüm. Ben Adana’dayken, 99 depremi oldu. O günlerde bir gazete “Bu Akşam Ölürüm” diye manşet atmış, gazetenin kupürü de enkaz altından çıkmış. Ardından patron beni geri İstanbul’a çağırdı, “Hayat devam ediyor, umut vermemiz, umut olmamız lazım” dedi. 99’un aralık ayında albümü çıkardık. Sonrasında da intihar söylentileri çıktı...

Evet, o dönem şarkının intiharlara neden olduğu iddia edilmişti...

- Söylentinin temeli bilinmiyor ama sağda solda yayıldı bu. İntihara kalkışanların arkalarında not olarak bu şarkıyı bıraktıklarını duyuyor, tedirgin oluyorduk. Bir müzik markete gidiyorduk mesela, adamlar “İskenderun’da bir kız bu şarkı yüzünden intihar etmiş” diyordu.

Sizce bir şarkı yüzünden intihar edilir mi?

- Şarkıların öyle bir gücü yok. Ama yine de tedirgin olmaya başladım. Albüm çıktıktan birkaç gün sonra küçük bir restorana gittim. Çorbamı içerken ana haber bülteninde Reha Muhtar’ı gördüm, “Bana bak Kekilli misin, nesin? İnsanları öldürme!” dedi. Çorba kursağımda kaldı! Kanalı değiştirdiler, orada da rahmetli Cem Karaca ve Erkin Koray canlı yayındaydı. Beni hedef tahtasına koymuşlardı. Oysa albümde bana yol gösterdikleri için teşekkür ettiğim insanlardı. Bundan bir-iki ay sonra Erkin Abi arayıp “Hakkını helal et, çok güzel bir insanmışsın, bayrağı doğru kişiye teslim etmişiz” dedi. Bana destek de gelmesine rağmen çok büyük bir kırgınlığım oldu ve yeniden Adana’ya döndüm.

Kime kırıldınız?

- Basına. O dönem hep intiharlardan bahsediliyordu. Hatta bir televizyon kanalı, “İntiharlardan mutlu musun?” diye sordu. Böyle bir soru olabilir mi? “Albüm satışlarından memnun musun?” dediler ardından. Ben de “Albüm satarsa başarılı sayılıyorsun, tüm dünyada kriter budur. Satış böyleyken mutluyum” dedim. Akşamında haberi “Kekilli intiharlardan mutlu” diye verdiler. Bu kötülüğe maruz kalınca, zirvede olmama rağmen gittim.

BİTPAZARINDAN GİYİNİYORDUM

Ne kadar satmıştı o zaman albümünüz?

- 1 milyon satmıştı. O dönem Ferdifon firması da albümü yeniden satışa çıkardı, onun kaç sattığını bilmiyorum. Ben işin parasında pulunda olan bir insan değilim, o güne kadar da parayla yaşamadım. Adana’da, bitpazarı çevresinde bir kenar mahallede yetiştim. Allah yüzümüze baktı, oradan çıktık.

Peki albümü 1 milyon satmış bir şarkıcı kadar kazandınız mı o dönem?

- Hayır, 1 milyon satmış gibi gelmedi. Gücendiğim şekilde geldi.

Nasıl bir gençlik geçirdiniz Adana’da?

- Ben burjuva ve aristokrat bir aileden gelmedim. Babam süt satardı. İlk takım elbisemi ortaokulda bitpazarından alıp giydim. Lisede hâlâ bitpazarından giyiniyordum. Konservatuvarı kazandığımda da ekonomik durumum iyi değildi.

Peki “Bu Akşam Ölürüm” şarkısını yazarken nasıl bir ruh halindeydiniz?

- Aslında bu şarkıyı yazarken, bir aşk şarkısı olarak düşündüm.

Yaşadıklarınızdan sonra “Keşke bu şarkıyı hiç yapmasaydım” diye düşündünüz mü hiç?

- Benim de bir kalbim ve ruhum var. Benim de kaldırabileceğim bir yük, yapabileceklerimin bir sınırı var. Bu benim taşıyabileceğimden fazla bir yüktü, ağır geldi bana.

Şu anda Adana’da mı yaşıyorsunuz?

- İstanbul’dayım.

DÜET YAPMAYI DELLA MILES TEKLİF ETTİ

Yeni albümünüz “Gümüş Teller” çıkana kadar basında hiç yer almadınız. Şimdi barışıyor musunuz basınla?

- Basınla 14 yıl küs gezdim. Saçlara gümüşler düştü, barışalım artık. Zaman olgunlaştırıyor insanı.

“Gümüş Teller”de “Zamanlar eskimedi, ben zamansız eskidim” diyorsunuz...

- Eskittiğimiz şey insanlığımız. Binalar üst üste bindi, komşularımızı unuttuk. Her şeyin sabırla olacağını unuttuk. Bu albümde insanlığımızı kaybettiğimizi anlatmak istedim.

“Git” şarkısında Whitney Houston, Michael Jackson gibi isimlerin vokalistliğini yapmış Della Miles’la düet yapmışsınız. Nasıl bir araya geldiniz?

- Della Miles, albüm hazırlığı yaptığım sırada İstanbul’a gelmişti. Bir şekilde bir araya geldik. Yeni albümü dinlettim ona. Çamlıca Tepesi’nde arabada dinledi, “Vaov, ben seninle düet yapmak istiyorum. Sen müthiş bir yeteneksin ama gizli kalmışsın” dedi. Kendisi teklif etti, onore oldum.

Türkçe düet yapmışsınız, dilimizi nasıl öğrendi?

- Ben ona Türkçe dersi verdim. Stüdyoda günlerce uğraştık.

“Gümüş Teller” şarkınızda da “Aynadaki ben miyim?” diyorsunuz. Sizin aynalarla aranız nasıl?

- İnsanlar aynaya baktığında hep yakışıklı, güzel olarak görür kendilerini. Zaten insan kendisini beğenmezse çatlarmış. Bense aynaya baktığımda başka şeyler görürüm. Yıllar önce bir gazeteci “Kendini yakışıklı buluyor musun?” diye sormuştu. Basında çirkin, itici bir görüntü vardı çünkü. Çirkin miyim? Çirkinliğime gurur duyarım.

Haberin Devamı

HER İNSAN O UÇURUM KENARINDA GELMİŞTİR

Siz hiç intihar noktasına geldiniz mi?

- Her insan hayatında mutlaka o uçurumun kenarına gelmiştir ama içinizdeki inanç sizi tutup, “Hayat var, dön geriye” demiştir. Benim de oldu, bundan gocunacak değilim. Ucuna kadar geldiğimi, hatta denediğimi de hatırlıyorum.

“Bu Akşam Ölürüm” şarkısından önce mi, sonra mı?

- Önce de oldu, sonra da. İki defa çok uca geldim. Kötüydü. Çok pişman oldum sonra. Ama şarkıyla ve müzik hayatıyla alakalı değil, benim özel yaşamımla alakalıydı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!