Her gün yeni bir virüs ordusu saldırıyor

Güncelleme Tarihi:

Her gün yeni bir virüs ordusu saldırıyor
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2008 00:00

Rotavirus, Cryptosporidium, Ebola, Legionella, Hantaan, Campylobacter, HTLV-1, Toxin Pdod.S.aureus, HTLV-II, Borrelia burgdorferi, Guanarito, Encephalitozoon, vibrio cholerae 0139, Bartonella henselae, Sin Nombre, Sabia, Hendra, vCJD prion, Nipah, Batı Nil, Human Metapneumovirus, Monkeypox, SARS-CoV, Chikungunya, Nipah, Zika... Say say bitmiyor.

Her gün yeni bir virüs ortaya çıkıyor veya köşesinde uyuyan bir virüs yeniden, eskisinden güçlü olarak harekete geçiyor. Afrika ve Pasifik Okyanusu bölgesinden kuzeye çıkıp Batı dünyasına saldırdıklarında herkesin dikkati onlara çevriliyor.

Yukarıda saydıklarımızın tümü son 35 yıldır hayatımıza ya yeni ya da yeniden giren minik organizmalar. Enfeksiyona yol açıyor, hayatımızı tehdit ediyorlar. İnsanların etkilendiği, henüz adı konmamış daha pek çok başka virüs ve ondan kaynaklanan enfeksiyon var. Bilinenlerin çoğu adını ilk tespit edildikleri bölgeden alıyor. Ancak bu mikroskobik canlılar, coğrafi sınırlarını aşmış ve Avrupa’nın göbeğine kadar ulaşmış:

Örneğin geçen yıl İtalya’da 200 kişiyi etkileyen Chikungunya virüsü şaşkınlığı yaşandı. Virüsün Fransa ve İspanya’ya da ulaşması zor olmadı. Batı Nil Ateşi ise ABD’de son 8 yılda 30 bin kişiyi etkiledi, hatta bin kişi bu yüzden yaşamını yitirdi. Hanta virüsü Balkanlar’da her yıl yüzlerce kişiyi etkiliyor. Rift Vadisi Ateşi ise her yıl Afrika’da binlerce kişiyi vuruyor. Bir kısım virüsler de daha önce bulunmuş, adı konmuş, yıllarca ortadan kaybolmuş, derken yeniden hayatımıza girmiş.

AFRİKA VE PASİFİK’TEN BATI DÜNYASINA HÜCUM

500’ün üzerinde enfeksiyon etkeni var. Bunların 134’ü insanlarda hastalık yapan arbovirüsler. Arbovirüslerle anlatılmak istenen, sinek, kene gibi eklembacaklılarla bulaşan virüsler. Bunların ortak özellikleri tanıda güçlük çekilmesi. Gözden kaçan hastaların çok olduğu sanılıyor. Ne zaman salgına yol açacakları da önceden belirlenemiyor. Çoğunun aşısı veya ilacı henüz bulunmadığı için tedavide zorlanıyor. Kimileri de öldürücü olabiliyor.

Bazen seyahat sırasında bulaşıyor bu virüsler, bazen de başka yollarla. Örneğin kargoyla veya ulaşım araçlarıyla taşınan sivrisineklerle uzak bölgelere ulaşıyorlar. Zika virüsü bunlardan biri. Aslında ilk kez 1947’de Uganda’da Zika ormanında izole edildi. Bir çeşit sivrisinek aracılığıyla bulaşıyordu. Yıllarca sessiz kaldı. Derken 2007 Nisan’ında Pasifik Okyanusu’ndaki Yap Adaları’nı ziyaret edenlerde döküntü, eklem ağrıları ve şişliği ve konjonktivitle kendini göstererek yeniden ortaya çıktı. Batı Nil Ateşi’nin (Humması) ABD’ye girmesi hiç de zor olmadı. 1999’da 59 hastaya bu tanı kondu. 2002’ye gelindiğinde aynı tanı konan kişilerin sayısı 2 bin 946’yı bulmuş, yayılmadığı toprak alanı neredeyse kalmamıştı... Neyse ki aşısını geliştirildi, kontrol altına alındı.

ONLARLA MÜCADELE İÇİN YENİ SİLAHLAR GEREK

Avrupa Birliği’nin Vektörlerle Bulaşan Viral Hastalıklar Projesi’nin yürütme kurulu üyesi ve Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Önder Ergönül, tehdit oluşturan yeni enfeksiyonların zaman zaman korkutucu rakamlara ulaştığını söylüyor. Yeniden gelen veya yeni ortaya çıkan enfeksiyonlar, artık Batılı ülkelerde de görülüyor ama yoğunluk hálá geri kalmış ülkelerde.

Virüslerin yol açtığı viral enfeksiyonlar, bakteri, mantar ve parazitlerin neden olduğu hastalıklara göre daha fazla artıyor. Tedavide kullanılabilecek ilaç sayısı çok az. Virüsler örneğin bakterilere karşı çok çok daha küçük organizmalar. Bu yüzden onlarla baş etmek kolay değil. Antibiyotik ve penisilinler bakteriler üzerinde etkili ancak virüsleri, tam tersine artırabiliyor, en azından onların karşısında etkisiz kalıyor. Mevcut antiviral ilaçlar da bazen tedavide yetersiz kalıyor ve bu yüzden hastalar kaybediliyor. Bir aşının geliştirilmesi de en az beş yıl alıyor. Bu süre bazen 10 yıla kadar uzuyor.

Enfeksiyonlar Batılı ülkelere sıçradığında, fonlar ayrılıyor, araştırmalar yapılıyor, aşısı üretiliyor. Geri kalan ülkelerle pek ilgilenen yok. Örneğin İtalya’da saptanan, aslında öldürücü olmayan ve sadece 200 vakada görülen Chikungunya’nın araştırılması için büyük fonlar ayrıldı. Avrupa’da bir dönem ensafalite (beyin iltihabı) yol açan ve kenelerle bulaşan bir hastalık yaygındı. Ancak aşısı bulundu ve önüne geçildi.

NEDEN YENİ VİRÜSLER ÇIKIYOR NEDEN UYKUDAN UYANIYORLAR

Bu konuda tam bir fikir birliği yok. Küresel ısınma, dolayısıyla kuraklık, sorumlu tutulan etkenlerden. Globalleşme diğer faktör. Bu hem insanlar arası ve insan-hayvan arası temasların artmasına, virüsün oradan oraya taşınmasına yol açıyor. Uçakla vektör sivrisineğin ya da fasulye çuvalındaki bir başka hastalık taşıyan canlının taşınması hiç zor değil. Bazılarının biyoterörizm amacıyla üretildiğini iddia edenler de var. Bu komplo teorisini kanıtlayacak veri yok.

Enfeksiyon riski altındakiler

Bağışıklık sistemi güçlü olmayanlar

Açık havada kene, sinek gibi canlılar tarafından ısırılanlar

Kapalı alanlarda çalışanlar, kışın kapalı ve toplu alanlarda çok zaman geçirenler

Sağlık çalışanları

Kalabalıkla ilgili meslekleri olanlar

Yeni Çıkan Enfeksiyonlar Merkezi kuruldu

İstanbul’da, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Doç. Dr. Önder Ergönül ve ilgili bölüm öğretim üyeleri Yeni Ortaya Çıkan Enfeksiyonlar Merkezi’ni kurdu. Güvenlik açısından ayrı bir binada çalışacaklar. Merkezin amacı Türkiye’de sorun oluşturan enfeksiyon hastalıkları için malzeme toplamak, sonuçları analiz etmek ve ismi konulamamış hastalıkları tanımlamak. Böylece Türkiye’nin hastalıklar haritasını çıkarmayı hedefliyorlar. Şu anda var olan hastalıkların DNA ve RNA’sı biliniyor. Bulunan yeni hastalıklar bunlarla karşılaştırılacak. Gerçekten yeni bir hastalıkla mı karşı karşıyayız ya da varolan bir hastalık mı, ayırt edilecek. Türkiye’deki kapasitenin geliştirilmesine, Ergönül’ün yönetiminde bulunduğu Avrupa Birliği projesi bilimsel destek sağlayacak. Bu merkezin kurulmasına Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necla Pur ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mithat Erenus destek verdi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri

Ülkelerin biyolojik ve kimyasal güvenlik sistemlerini oluşturması

Küresel işbirliğinin yürütülmesi

Bilgi ve teknolojinin paylaşılması

Tüm ülkelerde altyapının geliştirilmesi için kapasite yaratılması

Farklı sektörlerin işbirliğine gitmesi

Bu alandaki küresel ve ulusal kaynakların desteklenmesi. Bu amaçla bilim insanlarının yetiştirilmesi ve laboratuvarların kurulması

Dünya Sağlık Örgütü’nün gözü enfeksiyonlarda

Enfeksiyonlardaki bu hareketlilik Dünya Sağlık Örgütü’nü de harekete geçirdi. Hatta 2007 raporu yeni ortaya çıkan enfeksiyonlara ayrıldı. "Güvenli Gelecek" başlıklı rapor, geleceğimizi tehdit eden ve salgın oluşturan, yiyecekle bulaşan hastalıklar, kimyasal, radyonükleer ve çevresel felaketleri ele alıyor. Tarihte önem kazanmış salgın hastalıkları özetliyor, sonra son yıllarda salgın tehdidiyle öne çıkan enfeksiyonları vurguluyor. Bunların arasında pandemik influenza (beklenen kuş gribi salgını) ve HIV enfeksiyonları önemli bir yer tutuyor. Ayrıca Türkiye’nin başına bela olan KKKA da (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi) var.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!