Her gün yeni bir çocuğum çıkıyor

Güncelleme Tarihi:

Her gün yeni bir çocuğum çıkıyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2007 00:00

Babası Fahrettin Aslan'ın vefatından sonra, şirketlerin başına geçen, Mehmet Aslan, içini Kelebek'e döktü.

Haberin Devamı

Mehmet Aslan'ın fotoğrafları için tıklayın

Her gün yeni bir çocuğum çıkıyor
 Nerelerde okudunuz, eğitiminiz nedir?

- 10 yaşında Paris’e gittim. Ve 10 yıl Ecole Pascal’da okudum. Sonra Baccalaureat diplomasını aldım. Bir yıl Sorbon’da psikoloji okuduktan sonra Boston Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret okudum. Üç yabancı dil biliyorum. Babam hep okumamı, hayatı her haliyle öğrenmemi istemişti.

 Öğrenebildiniz mi peki?

- Ben, Paris’te 10 yıl okudum. Buradan dört arabayla havaalanına giderdim ama orada metroyu kullanırdım. Şoförlü arabam yoktu. Yani iki farklı yaşamı da gördüm. Bu, hem babamın kıymetini bilmemi sağladı hem de hayatın değerini anlamamı. Şimdi hiç gocunmadan Taksim’den metroya binip, Levent’e spora gidiyorum.

 Öyle bir anlatıyorsunuz ki, hiç babanızı üzecek bir şey yapmamış gibi...

- Babam hayatı boyunca çok büyük fedakárlıklar yapmış, bunun bilincindeydim. Dolayısıyla onu ne kırdım, ne üzdüm. Ne babamın ismini kullanarak kumar oynayıp, kaybedip borcu babama ödettim, ne birisini dövdüm, ne de bir kız babasını, babamla muhatap ettim. Babamın yüzünü kızartacak, ona maddi-manevi zarar verecek hiçbir şey yapmadım. O da bunu gördü ve aramızda farklı bir bağ oluştu. Aramızda hiçbir zaman gizli saklı olmamıştır. O bağırdığı zaman asla kin tutmaz, sevdiği zaman ise şımarıp bir şey istemezdim. Böyle bir ilişkimiz vardı onunla. 

Babanız çocuklarını birbirinden ayırır mıydı?

- Hayır, ayırmazdı. Ama bir oğlun vardır, deli gibi yurtdışında çalışır, sadece takdir getirir, hakkında güzel şeyler söylenir; bir oğlun vardır ki durmadan onun için kötü şeyler duyarsın. Bu kadar basit... 

Ölümünden sonra neler olabileceğini anlattı mı size hiç?

/images/100/0x0/55ea2697f018fbb8f86e5245
- Babam, genç yaşta onu kaybedeceğimi biliyordu. Dolayısıyla beni ona göre yetiştirdi. Vefatından sonra başıma neler geleceğini 20 yıl boyunca bana anlattı. O noktalarda nasıl hareket edeceğimi babamdan öğrendiğim için şu an dimdik ayaktayım. Babamın bana anlattığı her şey bugüne kadar birebir çıktı. Onun bana öğrettikleri sayesinde güçlüyüm bugün... 

Peki o zaman gelelim kardeşlerinizle olan sorunlarınıza...

- Susmayı tercih ediyorum. Ama sanmayın ki bunlar doğru ya da ben susarak bunlara boyun eğiyorum. Öyle bir şey yok. Şimdi sükunet gerek. Adli süreç varken konuşmayacağım. Her şeyin bir zamanı var. Her kötü sözün, her yalanın, iftiranın bir bedeli olmak zorunda. Size ve ailenize hakaret edildiği zaman günü geldiğinde gerekeni yaparsınız.

İDDİANIN KANITI OLUR

Anneniz ve siz, babanızın diğer çocuklarından miras kaçırdınız mı?

- Böyle bir şey yok. Babam vefat ettikten sonra hukuki bir süreç başladı. Bir kere mirası, mirasçı kaçırmaz. Mirası veren kaçırır. Mirasçı ise şöyle kaçırır: Adam ölüm döşeğindeyken birine bir torba para verir, "Şunlara vereceksin" der, o kişi de vermez. Bu zaten hak yemektir, günahtır. Böyle bir şey yok ki! Veraset ilamı da var, her şey var. Her şey belli. Ben haklı olduğuma inanıyorum.

Ağabeyiniz Sacit Aslan, babanızın ölümünden önce sizin lehinize mirastan feragat ettiğini, Fahrettin Bey’in ölümünden sonra da mirasın adil olarak bölüştürüleceğini vaat ettiğinizi, Kuran üzerine yemin etmenize rağmen bu sözü tutmadığını iddia ediyor. Ne diyeceksiniz?

Her gün yeni bir çocuğum çıkıyor
- İnsan her şeyi iddia edebilir. İddia edenin kanıtı olur. Kanıtı olmayanın yaptığı, iftiraya girer. 

Peki siz 2002 yılında anneniz Arzu Aslan’a malları ve parayı kendi zimmetine geçirmekten dolayı dava açtınız mı?

- Bunlar çok yanlış şeyler. Babam o zaman hayattaydı. İki avukat arasındaki iletişim eksikliğinden kaynaklanan bir durumdu bu. 

Babanızın, ileride size verilmek üzere bir işadamına yüklü miktarda para emanet ettiği de söylendi...

- Babam bana çok güveniyordu. Çünkü ben onun güvenini boşa çıkaracak hiçbir şey yapmadım. Bu palavra.

Peki kız kardeşleriniz, erkek kardeşleriniz, hepsi size dava açtı. Hepsi de haksız mı?

- Kararı yargı verecek. Şu davalar bitsin, ondan sonra tekrar bir araya gelir, konuşuruz.

Aile meselelerinizin dışında, babanızın ölümünden sonra başka nelerle karşılaştınız?

- Haraç isteyeni oldu, kapıya gelen iti, köpeği oldu, kendini bir şey zannedenler çıktı, tehdit eden oldu. Üç-beş kişi çıktı, "Asarız, keseriz" dedi. Buraya, ofisin kapısına geldiler. Dostlarımız, "Önce bizi ezmeniz gerek" deyip bana sahip çıktı. İyi niyetli olursan, babam ağzındaki lokmasını verirdi. Ben de öyleyim. Benden zorla bir şey alamazlar. En kötüsü ne olur? Babamın yanına giderim. Bundan
/images/100/0x0/55ea2697f018fbb8f86e5249
da korkmam.

Hayat şimdi sizin için çok daha zor değil mi?

- Hem de nasıl... Günde onlarca mektup geliyor bana. İçlerinde bebek fotoğraf var ve hepsinde de "Bu senin oğlun" yazıyor. Eğer bunlara inansaydım, benim şu an 45 çocuğum olurdu. Ben hayatımı herkesten daha özenli yaşıyorum. "Sarhoştun, hatırlamıyorsun" demesinler diye ağzıma içki sürmüyorum. Babam hayattayken kız arkadaşlarımla yaşadığım ilişki şekli ile şimdiki arasında dağlar kadar fark var mesela.

Babanız sizi bu şirketleri yönetmeniz için eğlence sektöründen uzak tuttu. Ama ister istemez bu dünyanın da içinde büyüdünüz. Bir gün eğlence hayatına da girebilir misiniz?

- Biliyorsunuz ki Maksim, otel oluyor. Bu otelin içine bir eğlence mekanı açmak istiyorum. Babam alaturkanın gençlere ulaşmasını isterdi. Bu da genç şarkıcı, genç müşteri ile olur. Maksim efsanesini devam ettirmek niyetindeyim. Bir de yapım şirketi kurabilirim. Bunlardan önce Erzurum, İspir, Erzincan, Sivas ve Hemşin’de babamın adına okul yaptıracağım. 2008’in sonuna kadar Allah izin verirse bütün okulları bitireceğim.

Gece kulübüne korumayla gitmek tamamen şov

Her gün yeni bir çocuğum çıkıyor
- Korumanız var mı?

Yok. Ne o öyle gece kulübüne 20 adamla gitmek! Bunlar şov! Bir erkeğin adam olduğu gün, babasının öldüğü gündür. Şimdi sorumluluklarım çok fazla. Ailemde hiç görmediğim akrabalarıma, babamın yıllardır yaptığı yardımları devam ettiriyorum. Çok ağır bir şeyi teslim aldığımı anlamadım. 7 bin kişiye bakıyoruz. İşte beni o sevgi koruyor. Bir mirasın üzerine oturmuş, altın tepside bir tavuk gibiydim. Bir şeyler almak isteyen herkes geldi. Bu yaşta bunların karşısında, işte o insanların dualarıyla durabildik.

Haberin Devamı

Röportaj: Sema DENKER Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!