Deniz İNCEOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 31, 2011 00:00
Fotoğraftaki bu yakışıklı beyefendiyi tüm dünya Dr. House olarak tanısa da kendisinin asıl adı Hugh Laurie (52). Dizideki asabi ama üstün zeka doktor karakterini başarıyla oynamasının yanı sıra pek çok yeteneği daha var: Eski bir kürek şampiyonu. ‘Silah Satıcısı’ adında bir romanı var. Son numarasıysa ‘Let Them Talk’ adlı blues albümü
İçine kapanık, kimseyle anlaşamayan ama her türlü hastalığa çözüm bulan üstün zeka Dr. House’u canlandıran İngiliz aktör Hugh Laurie, gerçek hayatında bu karakterin fazlasıyla tersi. Oyunculuğa Selwyn Üniversitesi’nde arkeoloji ve sosyal antropoloji okurken adım attı. Pek çok ünlü İngiliz komedyeni yetiştiren Footlights Tiyatro Kulübü’ne katıldı, 1981’de başkanı oldu.
Aslında isteseydi çok daha farklı bir kariyer çizebilirdi. Çünkü bir yandan da kürek sporuyla ilgileniyor ve tıpkı babası gibi çeşitli şampiyonluklar kazanıyordu.
Footlights’ta tanıştığı aktris Emma Thompson’la ilişki yaşadı. Thompson, Hugh Laurie’nin gelecekte uzun süre komedi programı yapacağı Stephen Fry ile tanışmasını sağladı. Üçlü, okulun sonunda hazırladıkları ‘The Cellar Tapes’ adlı komediyle Edinburgh Fringe Festivali’nden ödülle dönünce hayatları değişti. 1982’de bu şovu televizyonda sürdürmeye başladılar. Bir süre sonra Emma Thompson ayrılınca Fry ve Laurie, 1990’a kadar birlikte başarılı projelere imza atmaya devam etti. Ama yıldızının asıl parlayışı 2004 yılında House dizisiyle oldu.
BÖLÜM BAŞINA 400 BİN DOLAR
Dizinin merkezinde Hugh Laurie’nin canlandırdığı Dr. Gregory House var. Dr House herkesten nefret eden bir tıp dahisi. Kimilerinin Sherlock Holmes’un doktor versiyonu olarak da tanımladığı dizi için Hugh Laurie, pek çok şeyi göze almak zorunda kaldı. Bunlardan en önemlisi İngiltere’deki eşi ve çocuklarını bırakıp çekimler için uzun süre ABD’de kalmasıydı. Ama bu fedakârlık ona dizi boyunca, bölüm başına 400 bin dolarlık gelir ve 14 ödül getirdi.
Hugh Laurie, her ne kadar usta oyunculuğuyla tanınmış olsa da onun bu kadar başarılı olduğu bir diğer alan da müzik. 6 yaşından beri piyano dersleri alan Laurie için müzik hep itici güç oldu. Bunun için, daha çocukken aşık olduğu blues’a bir teşekkür etmek istercesine, geçen haftalarda ‘Let Them Talk’ adında bir albüm çıkardı. Leadbelly, Willy Dixon ve Robert Johnson gibi kendisine hep destek veren sanatçıların parçalarını yorumladı.
Albüm, bir klasik sayılan St. James Infirmary parçasıyla açılıyor. Laurie eserin başında kısa bir piyano introsu da çalıyor. Albümde bunun dışında Buddy Bolden’s Blues, Swanee River, Police Dog Blues, Six Cold Feet var. Ve tüm albüm için “Eğer insanlar bu albümle blues’u yeniden keşfedecekse, ne mutlu bana” diyor.
MÜZİĞE BAKIŞIMI WILLIE DIXON DEĞİŞTİRDİ
Hugh Laurie ‘Let Them Talk’ albümünün kitapçığında, söylediği şarkıların onun için ne ifade ettiğini tek tek anlatıyor. Bu hikayeleri, eserlerin asıl sahiplerinin fotoğrafları süslüyor. Laurie, ayrıca giriş bölümünde hayatındaki müzikle ilgili tüm önemli notları da düşmeyi unutmamış. “Piyano derslerine 6 yaşındayken Mrs. Hare ile başladım. Aslında iyi bir kadındı ama çocukluk anılarımda bana zorla do-re-mi öğreten biri olarak kalmış. O dönemden Swane River parçasını hâlâ unutamam. Ama bir gün radyoda duyduğum Willie Dixon’ın ‘I Can’t Quit You Baby’ parçası tüm hayatımı değiştirdi. O günden sonra blues, beni güldürmeye ve dans ettirmeye başladı.”
BİR MOTOSİKLET TUTKUNU
* 2007’de, tiyatroya verdiği hizmetlerden ötürü Kraliçe Elizabeth tarafından İngiliz Krallığı Onur Listesi’ne alındı.
* 1996’da The Gun Seller adlı bir roman yazdı.
* Die Zeit’a verdiği bir röportajda “Oyunculuğun benim için çok büyük bir hayal olup olmadığından çok emin değilim. Açıkçası İngiltere Milli Takımı’nda ünlü bir kriket oyuncusu olmayı çok isterdim” dedi.
* Stresli olmamak, biraz rahatlamak için “Hem albüm kaydı için girdiğimiz stüdyoda, hem de dizinin çekimlerinden önce gizli kahramanım hep viski oldu” diyor.
* Uzun süre şiddetli depresyon yaşadı. Kimi zaman hâlâ bir psikoterapistten yardım almayı sürdürüyor.
* Hugh Laurie, tam bir motosiklet tutkunu. Bir Londra’da, diğeri Los Angeles’ta iki motosikleti var.