Her devrin kahramanı JOHN RAMBO

Güncelleme Tarihi:

Her devrin kahramanı JOHN RAMBO
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2008 00:00

Boş bakışlı Vietnam gazisi, savaş makinesi John J. Rambo 20 yıl sonra geri döndü. Komünistleri amansız düşman olarak görmekten vazgeçmiş. İnsan hakları savunucularına katılarak Burma’daki Karen halkının imdadına yetişiyor. Ama meseleleri hálá silahla çözmekten yana. Neden Irak’a, İran’a gidip köktendincilerin, teröristlerin çanına ot tıkamıyor diye insan merak ediyor. Belki bundan önceki son filminde Afgan mücahitlerin yanında yer aldığı için vicdan azabı duyuyor. Ne de olsa o mücahitlerin büyük kısmı bugün El Kaide militanı.

Komando bıçaklarının isim babası John J. Rambo, 7 Haziran 1947’de Bowie, Arizona’da doğdu. Tipik bir İkizler erkeği değildi ama yine de özgürlüğe düşkünlüğünü, emir almaktan nefret edişini astrolojik haritasına bağlayabiliriz. Kızılderili-Alman melezi Rambo, 8 Haziran 1964’te Amerikan ordusuna katıldı. Bu tarihe kadar ne yaptığını bilmiyoruz. Ancak cangıllarda gösterdiği beceriyi Kızılderili atalarından, başladığı işi sonuna kadar götürme alışkanlığını ise Alman kanından aldığını anlayabiliyoruz.
Orduda özel kuvvetlere alındı Rambo. Hafif silahlar ve helikopter pilotluğu konusunda uzmanlaştı. Tıp da öğrendi. Rambo’yu 18 yıl sonra tanıdığımızda bu eğitimlerin işine ne kadar yaradığını görecektik. Sadece bir ok ve yayla helikopter düşürecek, taş atarak adam öldürecek, kendi kendini ameliyat edecekti.

SAF SAVAŞ MAKİNESİ

Bu savaş makinesi eğitimini, manevi babası Albay Samuel Trautman’dan aldı. Trautman için de Rambo’nun yeri ayrıydı. Yıllar sonra eski askeri için şöyle diyecekti: "Rambo’yu Tanrı yaratmadı, ben yarattım. Gerilla savaşında uzmandır. Silahlar ve bıçaklar konusunda en iyisidir. Çıplak elle adam öldürebilir. Acıyı, hava koşullarını hissetmez. Keçilerin bile midesini bulandıracak şeylerle beslenebilir. Saf bir dövüş makinesi. Kazanmak için ölmesi gerekiyorsa ölür. Korku, pişmanlık duymaz. Sizin cehennem dediğinize o yuvam der... "

Rambo Yeşil Bereliler’e katılarak, komünistlerin kökünü kazımak üzere Vietnam’a gönderildi. En yakın arkadaşlarının ölümüne tanık oldu. Vietnamlılar tarafından yakalanarak esir kampına kondu. Orada tarifsiz işkencelere maruz kaldı. Esir kampından 1971’de kaçıp Amerika’ya döndü. Biz onu 10 yıl sonra tanıdık. Aradaki zamanı, sırtında uyku tulumuyla şehir şehir dolaşarak geçirdi. Bir gün, Vietnam’daki birliğinden arkadaşı Delmore Barry’yi ziyaret ettiğinde şoka uğradı. Gördüğü Vietnam kabuslarından, onunla sohbet ederek kurtulmayı ummuştu ama arkadaşının bir yıl önce öldüğünü öğrendi. Birliğinden hayatta kalan tek kişiydi artık.

Vietnam Sendromu’nun canlı timsali olarak ortalarda dolanırken, Hope (umut) kasabasının şerifi Will Teasle’a çattı. Ortalıkta başıboş adamlar görmekten hoşlanmayan Teasle, Rambo’dan kurtulmak için aşağılayıcı yöntemler kullanmaya kalktığında, ne kadar tehlikeli bir silahı ateşlediğinin farkında değildi. Oysa iki Gümüş Yıldız, dört Bronz, dört Mor Kalp madalya sahibi Vietnam gazisinin tek istediği biraz saygıydı. Devletin polisinden kaçarken, vahşi hayvanlar gibi ormana sığındı. Bugünle kıyaslanmayacak derecede duygusaldı aslında. Yakalanmasıyla sona eren
/images/100/0x0/55ea4bb6f018fbb8f876a289
operasyon sadece 4 kişinin canına mal oldu.

MÜCAHİTLERLE BERABER

Rambo’yla 1985’te tekrar karşılaştık. Trautman özel bir görevle onu hapisten çıkardığında, 38 yaşındaydı. Yine Vietnam’a gidecek, kamplardaki esir Amerikan askerlerinin varlığını ispatlamak üzere fotoğraflar çekecekti. Kahramanımız tabii fotoğraf çekmekle kalmadı, esirleri de kurtardı. Ülkesinde hálá adam gibi muamele görmediğinden, Tayland’de inzivaya çekildi, kendini Budizm’e verdi. Nispeten huzurlu yaşamı ancak 3 yıl sürdü. Albay Samuel Trautman, babacan tavırlarıyla bir gün yine kapısına dayandı. Soğuk Savaş yıllarıydı, Afganistan’da kendisine yardım etmesini istiyordu. Rambo’nun cevabı kesindi. Onun savaşı artık bitmişti.

Rambo’suz Afganistan’a giden Trautman, Sovyet ordusuna esir düşünce kararını değiştirmek zorunda kaldı. Sovyetlere karşı savaşan Afgan mücahitlere katıldı. İddialı cümleler kurmaktan kendini hálá alamıyordu. Kendisine kim olduğunu soran Sovyet subayı Zaysen’i, "Senin en kötü kabusunum" diye cevaplamıştı. Elbette görev başarıyla tamamlandı. Albay Trautman kurtarıldı, bir sürü Sovyet öldürüldü.

Rambo bugün 61 yaşında. Hiç çıkarmadığı bandı hálá başında, ama artık öyle her fırsatta üzerindeki tişörtü parçalayıp vücudunu sergilemiyor. Son görevden sonra tekrar Tayland’a döndü. Günlerini teknesiyle dolaşarak, ok ve yayla yılan avlayarak geçiriyordu. İnsanlığa inancını yitirmişe benziyor, günü gününe yaşıyordu. Ta ki, insan hakları için çalışan bir grup Hıristiyan gönüllü gelene kadar. Yanlarında ilaç ve İncil’den başka bir şey bulunmayan grup, kendilerini nehirden tekneyle Burma’ya geçirmesini istedi.

Trajik kahramanımız Rambo’yu bela yine bulmuştu. Burma’ya götürdüğü gruptan bir daha haber alınamayınca, kurtarma işi ona düştü. Parçalanan bedenler, kopan organlarla en kanlı macerasını yaşadı. Ama bu defa görevi Amerikan gururunu onarmak değil. Azınlık Karen halkına eziyet eden darbeci Burma ordusuna karşı savaşıyor. Üstelik bu defa görevi Amerikan ordusundan değil, sivil insan hakları savunucularından alıyor.

ÖLDÜRDÜĞÜ İNSAN SAYISI KATLANARAK ARTTI

FilmÖldürdüğü insan sayısı

İlk Kan (1982)4

İlk Kan II (1985)57

Rambo III (1988)108

John Rambo (2008) 236

TOPLAM405
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!