Güncelleme Tarihi:
Sağlık tahtının Akdeniz'den gelen lezzetli sıvısı zeytinyağı
Zeytinyağı ilk kez günümüzden 8 bin yıl öncesinde Akdeniz havzasında elde edildi. O günden bu yana zeytinyağı, yiyecek, ilaç, yakıt, temizlik maddesi olarak kullanıldı. Yüzyıllar sonra bile bilim adamları bu mucize sıvının yeni yararlarını keşfediyor.
Geleneksel Akdeniz mutfağının önemli bir besini olmasının dışında, dini ve sosyal amaçlı törenlerde yerini alan zeytinyağı, teknik amaçlarla lamba yakıtı ve sabunun hammaddesi gibi işlevleri de içinde barındırıyor. Özellikle kalp ve damar sağlığı için önerilen zeytinyağının, sindirim sisteminin düzenlenmesini sağlarken, tansiyon, gastrit ve ülsere karşı da koruyucu etki yaptığı kaydediliyor.
Ayrıca kolestterolden diş çürüğüne, cilt bakımına kadar birçok rahatsızlığın doğal çözümü olarak nitelendiriliyor. Günümüzde hastalıkların çözümünde ilaçlı tedavilerden çok doğal yöntemleri tercih eden insanlar, zeytinyağının yeni meziyetlerini öğrendikçe, sofralarından eksik etmemeye çalışıyorlar. Katı yağ tüketiminin oldukça üst seviyelerde olduğu ülkemizde, tereyağ ve margarinler ikinci plana atılırken, cam şişede saklandığı sürece hiç bayatlamayan zeytinyağı ise sofraların baştacı haline geliyor.
Vitamin deposu
Zeytinyağının içeriğinde bulunan E vitamini kansere karşı koruyucu etki yapıyor ve saç dökülmelerine karşı da iyi geliyor. A, D, E ve K vitaminleri ile kalsiyum, fosfor, potasyum, kükürt, magnezyum, az miktarda demir, bakır, manganez gibi mineraller, kemik gelişimini sağlıyor. Kandaki kötü huylu kolestrol denilen ‘‘LDL''yi temizleyen zeytinyağı, iyi huylu kolestterol denilen ‘‘HDL''yi de yükseltiyor. Diyabet hastaları için ise kan şekerinde düşme sağlıyor.
Son yıllarda diyabet hastalarının sayısının arttığını belirten Beslenme Uzmanı Lale Özbek, ‘‘Özellikle bu hastalıkta diyete çok dikkat etmek gerekiyor. Zeytinyağı kullanımı diyete yardım ettiği gibi birçok fayda sağlıyor'' diye konuşuyor. Toplum olarak oldukça yağlı ve tuzlu yemek yediğimizi belirten Özbek, ‘‘Kızartmaya, tatlıya, çay ve kahveye çok yer veriyoruz. Tahıl grubu ve sıvı yağ nispeten daha az tüketiliyor. Bir an önce beslenme şeklimizi değiştirmemiz ve bir dengeye oturtmamız gerekiyor'' diyor.
Özellikle Fransa ve İtalya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerine ve Ege Bölgesinde yaşayan insanların kalp ve damar hastalıklarına daha az yakalandığı ve pırıl pırıl bir cilde sahip oldukları görülüyor. Ege'den doğuya doğru gidildikçe zeytinyağının yerini katı yağ alıyor. Günümüzde Akdeniz diyeti en sağlıklı beslenme biçimi olarak öneriliyor. Akdeniz diyetinin temel özelliği doymuş yağ ve kırmızı etten düşük, tahıllar, kuru baklagiller, sebze ve meyvelerden yüksek ve görünür yağ olarak zeytinyağı kullanılması. Diyette, doymuş yağın azaltılması, sebze ve meyvelerin tüketilmesi ve zeytinyağı kullanımı kronik hastalıkların riskini azaltan öğeler olarak sıralanıyor.
Bir insanın alması gereken günlük kalorinin yüzde 30'unun yağlardan gelmesi gerektiğini kaydeden Özbek, ‘‘Bunun yüzde 10'u doymuş, yüzde 10'u tekli doymamış (Zeytinyağı), yüzde 10'u ise çoklu doymamış (Ayçiçek yağı, soya yağı) yağ asitlerinden oluşmalı. Daha fazlası gereksiz'' diye konuşuyor. Günlük yemek sırasında et, süt ve tavuk gibi yiyeceklerden doğal yollarla yağ alındığını belirten Özbek, ekstra yağ alınmasını önermiyor. Sakatat, krema, mayonez, kaymak, gibi yiyeceklerde çok fazla yağ bulunduğunu hatırlatıyor.
Üç tip zeytinyağı var
Asit derecelerine göre 3 tip zeytinyağı bulunduğunu belirten Özbek, bunları şöyle açıklıyor:
‘‘Natürel zeytinyağı tipi, süper kalite için gerekli tüm koşulları içermesinden dolayı en yüksek biyolojik değere sahip. Tadı hafiften, keskin aromaya kadar değişir ve asit derecesi yüzde 3.3'ten az olduğunda tüketim için uygun kabul edilir. Rafine zeytinyağı asitliği yüzde 0 ile 0.3 dereceye kadar değişen ve aroması olmayan bir zeytinyağıdır. Tüketime uygun olmamakla beraber, rafine zeytinyağı ülkemizde tek başına kullanılmamaktadır. Riviera tipi zeytinyağı ise rafine ve natürel zeytinyağlaının belli oranlarda karışımından elde ediliyor.''