OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 13, 2004 00:00
Sanırım en kolayı doğruyu söylemek: Ben salağım. Ve salak olduğum için başıma bu geldi. Bu hafta gittim Babalar Günü röportajı yaptım. Her zamanki gibi yanlış hesaplamışım. Daha bir hafta varmış. Artık idare edeceksiniz. Aslında Babalar Günü bahane, şu gördüğünüz fotoğraf şahane!Bu fotoğrafı görür görmez, Uğur Dündar’ın peşine düştüm. Sorularım gazetecilik üzerine değildi. Onu artık bilmeyen kalmadı. Hiç ortaya çıkartmadığı, evinin kapısının arkasındaki yaşama, babalık hayatına girmek istedim. Karşınızda Baba Uğur Dündar...Siz geç evlendiniz değil mi?- Neye göre geç? Diyelim ki, 20’lerinizde evlendiniz ve hayatı paylaşmayı hayal ederken, kendinizi derin bir yalnızlığın içinde buldunuz... Biriyle birlikteyken hissedilen yalnızlık, yalnız olmaktan daha çok acı verir. Allah beni korumuş ki, ben bu duyguyu hiç yaşamadım... Ben işime öylesine bir aşkla bağlıydım ki, evlendiğim takdirde, mesleğimde gerileyecekmişim gibi gelirdi. Bu nedenle birkaç kez evliliğin eşiğinden döndüm. Hatta ‘Haydi artık sen de evlen!’ diyen evli arkadaşlarıma, ‘Evlenmek mi? Tabii ölmekten iyidir!’ diye takılırdım. Ta ki Yasemin’i tanıyıncaya kadar...YASEMİN, KARŞIMDA OLUNCA BAŞIMIN DÖNMESİ İÇİN TEKİLA İÇMEME GEREK KALMAZDIBu soruya zor ‘hayır’ dersiniz ama bulduğunuz kişi, aradığınız kişi miydi?- Yasemin’i tanıdığımda, yaşamı paylaşabileceğim kadını bulduğumu anlayacak kadar deneyim sahibi olmuştum... O sıralar Yeşilköy’de bir Meksika lokantası vardı. Minicik bir yer. Sık sık oraya giderdik. Yasemin, Meksika yemeklerini ve İspanyol mutfağını çok sever, Latin Amerika müziklerini dinlemekten hoşlanır. Bir de tabii o karşımda olunca, başımın dönmesi için Tekila içmeme gerek kalmazdı! İnanılmaz eğlenirdik. Sevdiğimiz şarkıları çalarlardı. Sözlerini bilmesem de, melodisini beğendiği için ona ‘Me Voy P’al Pueblo’yu mırıldanırdım. Evlenmeye karar verince, o küçük lokantayı seçtik. Flaşlardan ve gösterişten uzak, aile içi bir yemekle hayatımızı birleştirdik. İyi ki de öyle yapmışız...Eşiniz Yasemin Baradan son derece meşhur bir mankendi ve siz onu yok ettiniz! Bu sizde zaman zaman vicdan azabı yaratıyor mu?- Anlamadım! Mutlu olmak için, illa ‘ünlü’ olmak mı gerekiyor? Mutlu olmanın yolu ‘şöhret’ olmaktan mı geçiyor? Yasemin, eskiden ‘Türkiye Güzeli’ydi, şimdi bana göre dünyanın en güzel annelerinden biri. Goethe boşuna dememiş: ‘Hiç kimse, kollarında bir çocuk tutan anne kadar güzel ve birkaç çocuk arasındaki bir anne kadar saygıdeğer değildir!’ Hatırlatırım, bizim üç güzel çocuğumuz ve sevgi dolu bir yuvamız var. Ayrıca karım, ‘Ünlü televizyoncu Uğur Dündar’ın eşi’ olarak gündemde kalmayı da hiçbir zaman düşünmedi...Siz tarafların nasıl davranacağına dair bir evlilik anlaşması mı yaptınız? ‘Koca 8’de evde olacak, kadın çocuklara bakacak, mazbut bir hayat yaşayacak ve evinin kadını olacak’ gibi... - Varsayım olarak mı soruyorsunuz, yoksa böyle yapanlar var mı? Valla, biz ticari bir ortaklık kurmadık, yuva kurduk! Yuvamızın harcını da, sevgi, şefkat ve saygıyla kardık. Bunlar talep karşılığında oluşan duygular değil. İçinizde varsa, o pınardan gelenleri, karşınızdakini beklemeden cömertçe sunarsınız...Peki peki kızmayın. İyi bir koca olduğunuz söylenebilir mi?- Bunu bana değil, eşime sormalısınız! Ben ancak şunu söyleyebilirim: Erkek çocuklar, babalarından etkilenir. Ben hep babamla iftihar ettim. Çünkü bize miras olarak onurlu ve mesleki kahramanlıklarla dolu bir yaşam öyküsü bıraktı. Annemle birbirlerini çok severlerdi. Saygılarını da hiç yitirmediler. Tartıştılar ama, yeri göğü inleten kavgalar yapmadılar. Mesela ben, babamın nişanlıyken anneme yazdığı mektupları saklıyorum. Mektuplar benim için değerlidir. Hele babamınkiler, mektuptan öte, edebi eser gibi. Ben de hem işimde, hem aile anlayışımda kendime babamı örnek aldım...Sizin nasıl bir hayatınız var? Evden içeri adımınızı attığınızda bizim tanıdığımız ‘sert işlerin adamı Uğur Dündar’ başka birine mi dönüşüyor?- Sert işlerin adamı olduğum doğru, başka türlüsü mümkün mü bu ülkede? Ama her akşam eve romantik Uğur Dündar girer!Öyle bir imajınız var ki, sanki siz çocuklarınızla yerlerde sürünüp oyun oynayamazmışsınız gibi!- Yanılıyorsunuz. Hem de çok. Hem benim sert biri olduğumu da nereden çıkarıyorsunuz? Ülkeyi sarsan araştırma dosyalarını sunarken talk show yapmamı beklemiyorsunuz değil mi?Eşiniz pek ortalıkta görünmediği için merak uyandırıyor. Hatta dedikodulara sebep oluyor: ‘Kızcağızı eve kapattı’ gibi. Bunları ne kadar ciddiye alıyorsunuz!- Ayşe Hanım, siz böyle bir soruyu sormayacak kadar ciddi bir insansınız!Geç baba olmak nasıl bir ruh hali? İnsan elinde olmadan ‘buldumcuk’ mu oluyor? Çocuklarının üzerine fazla mı düşüyor? Onları gereğinden fazla mı şımartıyor?- Doğru, baba olmakta belki biraz geç kaldım. Ama genç yaşta çocuk sahibi olsaydım, bugünkü kadar yoğun bir ilgi gösteremezdim. Şimdi kendi mutluluğumdan çok, çocuklarımın sevinci ve mutluluğuyla mutlu oluyorum. Buldumcuk olunuyor mu derseniz... Eh o kadar kusurumuz da olsun artık! Dostoyevski ne diyor? ‘Çocuklar en büyük saadettir.’ ARTIK ÖNCE BABAYIM SONRA GAZETECİBaba olmak kişiliğinizde neleri değiştirdi?- Kişiliğimi değil ama yaşam felsefemi etkiledi. Daha müşfik bir adam oldum. Eskiden de karşıydım ama televizyonlarda çocuklarla ilgili dram haberlerine,
trafik kazalarını yansıtan görüntülere, ağlayan, hele hele şiddet içeren sahnelere hiç bakamaz oldum. Ben artık önce babayım, sonra gazeteci...İçinizde ‘Çocuklarıma yeteri kadar zaman ayırabiliyor muyum?’ diye hiç şüphe var mı?- Asla! İşim, yuvam ve çocuklarım. İşte benim aşk üçgenim!Mesela kariyerinizden vazgeçer misiniz çocuklarınız için?- Hiç düşünmeden... Kendimi çok büyük bir boşluk içinde bulacağımı bilmeme rağmen onlar için kariyerimden bile vazgeçerim! Houston’da tedavi gören ünlü sinema sanatçısı Filiz Akın ne diyor: ‘Hayatta şan, şöhret, para ve güzellik önemli değil. Aileniz, çocuklarınız, sevdiğiniz insanlar önemli. Gerisi boş.’ Ben buna bir de sağlıklı olmayı ekliyorum...Üç çocuk fazla mı? İnsan bocalıyor mu? Yoksa siz dörtlemeyi düşünüyor musunuz?- Bu konuda Yasemin’in fikri de önemli. Hatta belki benimkinden daha da önemli. Ama 300 milyar dolara yakın iç ve dış borcu olan bir ülkede dört çocuk, biraz fazla değil mi?Çocuklarınız Uğur Dündar’ın çocuğu olmanın dezavantajlarını yaşıyor mu? Siz aile olarak halk arasına karışıyor musunuz?- Ben işimi Yeşilçam’daki
film setlerinde değil, halkın içinde dolaşarak, onların sorunlarına mikrofon tutarak yapıyorum. Ama bu, benim işim. Aileme gelince durum farklı. Çocuklarıma ‘Ünlü televizyoncu Uğur Dündar’ın çocuğu’ muamelesi yapılmasını istemem. Geçenlerde 4.5 yaşındaki oğlum Bora Uğur’la
Koç Müzesi’ne gittik. Tesadüfe bakın ki, o gün müzeye akın akın okul çocukları gelmiÅŸti. Etrafımızı sardılar tabii. Kimi alkışlıyor, kimi fotoÄŸraf çektirmek istiyor, bazıları da ‘Arena’da bu hafta ne var?’ diye soruyor. Bora UÄŸur’un ‘Neden bunlar babamın etrafını sardı?’ dercesine baktığını fark ettim. ‘Bak Bora, bu abiler ve ablalar seni tanıdılar, onun için bizimle fotoÄŸraf çektirmek istiyorlar!’ dedim...Bir baba olarak sizi en çok ne korkutuyor?- Diyorum ya, ben aslında romantik bir insanım. Mesela çevrenin hoyratça kullanılmasına akıl sır erdiremiyorum. Bu hoyratlığın bir felaketle sonuçlanmasından korkuyorum. Ayrıca giderek artan madde bağımlılığı ve gıda terörünün çocuklarımızın saÄŸlığını hedef alması beni ürkütüyor. Sorunlarla boÄŸuÅŸan toplumun mutsuzluÄŸundan da etkileniyorum.Çocuklarınız nasıl bir eÄŸitim alsınlar istiyorsunuz?- Her ÅŸeyden önce saÄŸlıklı büyümeleri önemli. Evet hep ‘Önce eÄŸitim’ diyoruz ama tek başına eÄŸitim de yetmiyor. Bakın Türkiye’yi soyup soÄŸana çevirenlere. Onlar eÄŸitimsiz insanlar mı? Aksine hortumcuların, vurguncuların çoÄŸu, yurt dışındaki en iyi üniversitelerde okumuÅŸ. Demek ki, sadece eÄŸitim yetmiyor. Konfiçyüs’ün dediÄŸi gibi: ‘Erdemli insanlar yetiÅŸtirmeliyiz...’‘Çocuklarıma mutlaka ÅŸunu öğretmeliyim’ dediÄŸiniz ÅŸeyler var mı?- Evet var: Fenerbahçeli olmaları gerektiÄŸini öğreteceÄŸim!Ailecek daha çok kimlerle görüşüyorsunuz? Çocuklu ailelerle mi?- Çocuklu dostlarımız da var, çocuk sahibi olmayan da. Ama hepsinin ortak özelliÄŸi medyadan olmayışları. Çünkü medyadaki dostlukların içten olmadığına inanıyorum. Kimbilir, belki de yanılıyorum...Ailecek ilk seyahatiniz nereyeydi?- Bozcaada’ya... Yenikapı’dan Bandırma feribotuna bindik. DiÄŸer yolcuları rahatsız etmemek için de, iki özel odadan birine doluÅŸtuk. Ama ne görelim? İçerisi sauna gibi. Tabii mecburen orayı terk ettik ve ÅŸenlik baÅŸladı. Bandırma’ya gelince arabamıza bindik. Ä°kizlerimiz Damla ile Bartu’nun altlarını deÄŸiÅŸtirmek ve mamalarını hazırlamak için verdiÄŸimiz molalar sonucunda 3 saatlik yolu, yaklaşık 6 saatte tamamlayabildik. Güçlükle yetiÅŸtiÄŸimiz Bozcaada’ya giden arabalı vapurda kaptan köşküne davet ettiler. Bora UÄŸur’la çıktık. GüneÅŸ, Bozcaada tepelerine kızıl ışıklar dökerek batıyor, yunuslar denize dalıp çıkıyor... OlaÄŸanüstü bir görüntü. Serdümen ‘Abi, siz dünyayı gezdiniz. Dedikleri gibi, bizim ülkemiz eÅŸsiz güzellikte mi? Mesela, Bozcaada gerçekten güzel mi?’ dedi. ‘Hiç kuÅŸkun olmasın’ dedim ama ekledim: ‘Tabii 3 saatlik yolu, bizim gibi 6 saatte, sürekli bebek altı deÄŸiÅŸtirerek gelmezsen!’ Baktım, kardeÅŸlerini kıskanan Bora da göz kırparak beni onaylıyor! Sizce eÅŸiniz sizi hálá eskisi kadar seviyor mu?- Bu soruya onun adına cevap veremem. Ama kendim için ÅŸunu söyleyebilirim: ‘Sevgi tükettikçe azalmaz aksine pırıltısı artar...’Son soru: Çocuklarınız 18 yaşına gelince siz kaç yaşında olacaksınız? Bunu hesap etmek sinirinizi bozuyor mu?- Kaç yaşımda olursam olayım... Biliyorum ki ben hep genç olacağım. Çocuk yetiÅŸtirmek büyük bir iÅŸ. Çiçero’nun dediÄŸi gibi: ‘Büyük iÅŸlerin üstesinden gelmek için, kuvvet ve vücut çevikliÄŸi gerekmez. Büyük iÅŸler, seneler geçtikçe daha bol kazanılan olgun fikirler ve onların yaratacağı hakimiyetle baÅŸarılır...’EMÄ°N ÇÖLAÅžAN’A DOLGUN MAAÅž VERMEYÄ° DÜŞÜNÃœYORUMÅžakaların havada uçuÅŸtuÄŸu neÅŸeli bir ofisimiz var. En büyük eÄŸlencemiz de sevgili Emin ÇölaÅŸan’ı iÅŸletmek. Her ne kadar o bunu kabul etmese de, tanıklı, belgeli bir ÅŸekilde ayda en az bir iki kez iÅŸletiriz Emin’i. Hatta, Arena ekibine eÅŸsiz bir moral kaynağı olduÄŸu için, bu hizmeti karşılığında Emin’e dolgun bir maaÅŸ vermeyi bile düşünüyorum!ÅžU DÖRTLÃœ HAYATTA BAÅžIMA GELEN EN Ä°YÄ° ÅžEYÇocuklarım hayatımda başıma gelen en güzel ÅŸey. Onlar benim en büyük saadetim. Tabii anneleriyle birlikte! Onlar dünyaya geldikten sonra, bu güzel bebeklerin annelerini daha da çok sevdim. Bunu içgüdüsel olarak yaptım, ama çocuklar üzerinde çok olumlu etkisinin olduÄŸunu da gördüm...Â
button