Hepsinin hayatını değiştiren kadın

Güncelleme Tarihi:

Hepsinin hayatını değiştiren kadın
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 10, 2005 00:00

Kimler yok ki öğrencileri arasında: Bakanlar, baÅŸbakanlar, gazeteciler, sunucular. Mesude Engin (78) eÅŸine ender rastlanır bir coÄŸrafya öğretmeniydi. 55 yıl öncesinin koÅŸullarında Erzincan’daki, Ankara’daki öğrencilerini bir otobüse doldurur ÅŸehir ÅŸehir dolaÅŸtırırdı.Nehirleri, daÄŸları, bitkileri, toprağı yerinde öğretirdi. Hayata bakışlarını, hatta bizzat hayatlarını deÄŸiÅŸtirdiÄŸi öğrencileri ne öğrendiklerini unuttu ne de onu. Hálá her Öğretmenler Günü’nde Yalova’daki evi çiçek bahçesine dönüyor. ÇocukluÄŸunda karar vermiÅŸti biyoloji öğretmeni olmaya. Ä°stanbul’da doÄŸmuÅŸ ama subay olan babası Ruhi ÇaÄŸatay’ın tayinleri nedeniyle Anadolu’da görmediÄŸi yer kalmamıştı. Bir gün annesi Naciye Hanım onu karşısına aldı ‘Bak kızım’ dedi, ‘biyoloji öğretmeni olup araÅŸtırma yapmak istiyorsun ama farz et ki Anadolu’nun bir köyüne tayin edildin, oralarda mikroskop bile bulamayacaksın.’ Düşündü küçük Mesude. Biyolojiden vazgeçip coÄŸrafyaya merak saldı. Salonun ortasına uzanıp, atlasta parmağıyla daÄŸlar, nehirler, kıtalar arasında yolculuklara çıkmaya baÅŸladı. Ä°ki ayrı diyardan gelip Anadolu’da buluÅŸan ailesinin serüvenini haritalar üzerinde öğrendi. Kökleri Kırım Hanlarına uzanan babası Köstence, annesi ise Batum’da doÄŸmuÅŸtu. Kafkas Cephesine gönderilen babası ardından KurtuluÅŸ Savaşı’na katılmış, sonra istihkam subayı olarak görevine devam etmiÅŸti. ÇaÄŸatay soyadını alan ailenin, dört çocukları oldu. TuÄŸgeneralliÄŸe kadar yükselen, Menderes Hükümeti’nce emekliye sevk edilen Ruhi ÇaÄŸatay, tüm çocuklarını okuttu. OÄŸlu Rahmi diÅŸ hekimi, kızı Mesude öğretmen, ikizlerinden Ayten doktor oldu. Gülten kız enstitüsünü bitirdi. DAÄžBAÅžINDA YOLLARI KESÄ°LDÄ°Babası Diyarbakır’dan Erzurum’a tayin edildiÄŸinde o, beÅŸ yaşındaydı. EÅŸyalarını yükledikleri cemsenin yolunu daÄŸda eÅŸkıya kesti. ‘Babam durdurulup soyulan araçları uzaktan görmüştü. Sivil kıyafetiyle araçtan indi, elini kaldırıp durun iÅŸareti yaptı. Bu millet düşmana boyun eÄŸmedi, memleketi sizin gibi birkaç ÅŸakiye mi bırakacak, dedi.’ Neye uÄŸradıklarını ÅŸaşıran silahlı soyguncular, bu yalnız adamın indiÄŸi aracın askeri cemse olduÄŸunu görünce iÅŸin rengini anlayıp hiç seslerini çıkarmadan daÄŸa çekilecekti. Birkaç gün sonra çatışmada öldürüldüler, cesetleri üç gün Erzurum’un Cumhuriyet Meydanı’nında teÅŸhir edildi. ‘Geçen gün komÅŸularımla hırsızlık ve kapkaç olaylarını konuÅŸurken birden aklıma Erzurum yolculuÄŸu geldi. Ä°stanbul’un sokakları bile ÅŸimdi karanlığa bürünmüş. Åžehirlerde güvenlik yok. Belediye baÅŸkanları, valiler bilmeli ki, kötüler karanlıkta konaklar. Kapkaç kurbanı olsam, ilk onlardan davacı olurum...’ÖĞRENCÄ°LERÄ° ONA AÅžIKTIMesude Öğretmen, ilk ve orta eÄŸitimini Anadolu kentlerinde tamamladıktan sonra Kandilli Kız Lisesi’ne yatılı girdi. Ä°stanbul Ãœniversitesi’nde coÄŸrafya okuduktan sonra Konya’da göreve baÅŸladı. Yarım dönem sonra tayini Erzincan’a çıktı. Önce güzelliÄŸi yayıldı kulaktan kulaÄŸa. Cennet Öğretmen adını taktılar ona. ‘İstanbullu öğretmen fazla dayanamaz, gider’ diyorlardı. Yanıldılar. Aydın DoÄŸan ve aÄŸabeyi Hüsrev DoÄŸan öğrencileri arasındaydı. Emin Karaca’nın ‘Plazaların Efendisi’ kitabında Aydın DoÄŸan lise öğretmeninin gözalıcı güzelliÄŸinden bahsediyor: ‘Çarşıya çıktığı zaman esnaf dükkanların önüne dizilir, Cennet Hanım çarşıya çıktı, derlerdi. Beni çok severdi. Çok deÄŸerli bir hocamdı. Ben de onu çok severim, Yalova Lisesi’nden emekli oldu. Halen görüşürüm.’ Mesude Öğretmen’i farklı kılan en önemli özelliklerinden biri eÄŸitim anlayışıydı. CoÄŸrafyayı haritadan anlatmakla yetinmezdi. Bahar gelip doÄŸa canlanınca öğrencilerini bir kamyon ya da otobüse yükler gezilere götürürdü. Rize, Kars, Erzurum, Trabzon, Malatya... Yola çıkmadan gidecekleri kentlerdeki yatılı bölge okullarını arar, kalacak yer bulurdu. Birlikte nice nehir, vadi, plato aÅŸtılar, haritada iÅŸaretledikleri yerlerde durdular. Anlatmaya baÅŸlardı Mesude Öğretmen: ‘Burası YeÅŸilirmak. Åžu gördüğünüz yabani çiçeÄŸin adı çiÄŸdem. Yandaki kayanın ismi granit...’Uygulamalı dersin önemine inanıyordu: ‘Öğrencilerim hiç unutmazdı anlattıklarımı. Yıldırım Akbulut, halen ezberinden okur söylediklerimi. Uçsuz bucaksız toprakların ortasında büyüyen çocuklar denizi çok merak ederlerdi. Denizi onlara ilk gösteren hocalarını unutmaları mümkün mü?’EŞİ TÄ°YATRO YAZARIMesude Öğretmen, 1956’da, kendisi gibi asker çocuÄŸu olan Sabahattin Engin’le evlendi. Mesude Öğretmen’den sekiz yaÅŸ büyük olan Engin çalışma ve ziraat bakanlıklarında müfettiÅŸlik yapıyordu. Erzincan’a gelip giderken ona uÄŸrardı mutlaka. Birbirlerine aşık oldular, birlikte yuva kurdular. Sabahattin Engin, Ä°stanbul Ãœniversitesi’nde hukuk, Ankara Dil Tarih CoÄŸrafya Fakültesi’nde felsefe okumuÅŸtu, tiyatroya meraklıydı. Yazdığı 30 oyun, sekiz kitapta yayımlandı. ‘Suçlu’, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, ‘KocadaÄŸlar AÄŸası’ Ä°stanbul Åžehir Tiyatroları’nda sahnelendi. 14 eseri de TRT Radyosu’nda ‘Arkası Yarın’larda yayımlandı. Geçen yıl eserleri Kocaeli Ãœniversitesi’nde bir doktora tezine konu oldu.UÄžUR MUMCU SORU SORARDI1956’da Ankara Deneme Lisesi’nde Türkiye’nin en seçkin eÄŸitimcileri toplanırken, Mesude Öğretmen’i de hatırladılar. Bu okulda bir yandan ders verdi, bir yandan Ä°ngilizce’yi öğrendi. Öğrencilerinin çoÄŸunu hatırlıyor. UÄŸur Mumcu bunlardan biri: ‘Çok heyecanlı, son derece zeki, hassas bir çocuktu. AteÅŸli konuÅŸurdu. Çok sorar, soruları daima samimi olurdu. Soran öğrencileri sevdiÄŸim için bıkmadan, usanmadan yanıt verirdim. ArkadaÅŸları arasında adı ‘aşırı solcu’ya çıkmıştı. Başına bir ÅŸeylerin geleceÄŸini düşünürdüm. KorktuÄŸum oldu. O, sadece o güzel sorular yüzünden vahÅŸice öldürüldü. Çok üzüldüm. Günlerce yemek yiyemedim. Onu çok özlüyorum...’Ahmet Kurtcebe Alptemuçin, Yıldırım Akbulut, Murat BaÅŸesgioÄŸlu, Taner Berksoy, Güneri CıvaoÄŸlu, Ä°zzet Öz, Kenan Onuk, Vecdi Gönül, Ali CoÅŸkun ve YaÅŸar Okuyan da yıllar içinde öğrencisi oldu. 1972’de Ankara’nın kirli havasından kaçıp eÅŸiyle Yalova’ya taşındı. Yalova Lisesi’nden 1992’de emekli oldu. Yolu Yalova’dan geçen eski öğrencileri hálá ziyaretine geliyor. Duvarlarda eski zaman resimleri, iki kiÅŸilik küçük, güzel, sevgi dolu bir yuva. Görevini yapmış iki güzel insan...YILDIRIM AKBULUT NASIL MEZUN OLDU?Yıldırım Akbulut, baÅŸbakanken öğretmenini ziyaret etmiÅŸ, ‘EÄŸer o olmasaydı, liseyi bitiremezdim’ demiÅŸti. Akbulut ve iki arkadaşı lise ikinci sınıfta derslerden korkmuÅŸ, okula uÄŸramaz olmuÅŸtu. Sabah evden çıkıyor, bütün günü kahvede geçirip, akÅŸam eve dönüyorlardı. Mesude Öğretmen, bir sabah kaçakları okula çağırdı. BoÅŸ bir sınıfa soktu, ellerine kitabı verdi, bir bakraç su koydu, kapıyı kilitledi. AkÅŸam sınav yaptı. Ertesi gün diÄŸer dersler için aynı yöntemi izledi. Böylece Akbulut okulu bitirdi.50 YILDA NE KADAR MEDENÄ°LEÅžTÄ°K?Mesude Öğretmen, tarihin muammalarla dolu olduÄŸuna inanıyor. Yarım asır önce Erzincan’da çekilmiÅŸ fotoÄŸraflarını gösterirken ‘Bakın’ diyor, ‘bu kıyafetlerle dolaşırdık ÅŸehirde. Bisikletlerimize binip köylere giderdik. Ne laf atan ne de kem gözle bakan vardı. Anadolu çok yoksuldu. Ama ÅŸehirlerdekiler eski bile olsa ütülü, tertemiz giyinir, kravat takardı. Köylerde kaç-göç yoktu. Erzincan’da papyon takanlar bile vardı.’ Bugün, 50 yıl önceki kıyafetleriyle aynı köylere gitmenin imkansızlığını belirtiyor. ‘Şimdi daha zenginiz. Herkesin hususi otomobili var. Dünya küçüldü. Peki, medenileÅŸtik mi? Bana göre hayır, tam aksine geriye gittik. Bu gerilemenin nasıl gerçekleÅŸtiÄŸini anlamakta zorluk çekiyorum. Sanki eski insanlar beyaz atlara binip gitmiÅŸ, yerine baÅŸkaları gelmiÅŸ...’Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!