Hepsinden döneceğim hissiyle ayrılıyorum

Güncelleme Tarihi:

Hepsinden döneceğim hissiyle ayrılıyorum
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2012 16:05

10. gezi kitabı, Yine Bana Döneceksin’de Nedim Gürsel okurlarını Akdeniz coğrafyasında bir seyahate çıkarıyor.

Haberin Devamı

Aslında Metaxas darbesi sonrası, Yunan halkının krala olan özlemini dile getirmek için söylediği ‘Taksanartis’ şarkısının Türkçesi ‘Yine Bana Döneceksin’. Gürsel, uzun yıllara dayanan, zaman zaman tekrarlanan seyahatlerinde tuttuğu seyir defterlerini düzenlediğinde bu coğrafyaların kendisine böyle seslendiğini duymuş adeta! Ancak bu kez daha fazla kişisel izler de taşıyor. Yunanistan’dan Filistin’e, Rodos’tan Tolouse’a, Fas’tan Berlin’e ve Rio’ya uzanan geniş coğrafyasında, her kenti orayla özdeşleşen edebiyatçılarla beraber gezdiriyor bizi. Erotizm, politika, sanat ise her coğrafyanın kendine özgü yapısıyla karşımızda. Nedim Gürsel’le Doğan Kitap’tan çıkan yeni kitabını konuştuk.

Yine Bana Döneceksin’de gezdiğiniz yerler kadar içsel yolculuğunuza, edebiyat eserlerinize ve edebiyat esinlenmelerine de tanıklık ediyoruz.
- Aslında doğru bir formül. Gerçekten de kendime dönüş kitabı olarak da adlandırılabilir. Biraz yaşla alakalı da olabilir. Belli bir yaştan sonra insan biraz eskiye ve haliyle kendine dönüşü yaşıyor. Bu biraz da kendime, yaşadıklarıma, anılarıma, okuduklarıma, görüp hatırladıklarıma, okuyup gördüklerime dönüş oldu. Gittiğim her yerden aklıma kazınan her şehirden yine ona döneceğim hissiyle ayrılırım... Bu açıdan diğer kitaplarımda olduğu gibi belki biraz daha fazla, öznel tarafı ağır basan, bir yaklaşım sözkonusu.

Haberin Devamı

Kitabı kabaca şematize edersek, Yunanistan erotik, Kıbrıs-Ortadoğu politik, Akdeniz kültürünü oluşturan Avrupa şehirleriyse daha estetik açıdan anlatılıyor. Hareket noktalarınız bunlar mıydı?
- Çıkış noktalarım bilinçli olduğu kadar tesadüfi de oldu. Diğerlerine nazaran Yunanistan daha cinsel bir algıyla okunacaktır. Aslında Antik Yunan’dan gelen bir imge bu. Bugün hâlâ Atina’da arkeoloji müzesinde sergilenen vazolara bakacak olursanız birçoğu son derece müstehcen, neredeyse pornografiktir. Yunanistan’a ilk gittiğimde, arkeoloji müzesi gezilerimde en çok dikkatimi çeken şeylerden birisiydi bu. Öyle veya böyle bu coğrafyadaki cinsel algının seviyesinin ve tabudan ne kadar uzak durduklarının da bir yansıması. Yunanistan ilk aşkımın da mekânıdır. Uzun süre orada yaşadım. Sevgililerim oldu. Ortadoğu’da ilk önce Beyrut’a gitmiştim ve iç savaşın yaralarını yeni sarıyordu. Bölge hâlâ da kaynıyor. İsrail-Filistin hadisesine bir de Suriye’nin karışıklığı eklendi... Diğer coğrafyalar da sözünü ettiğiniz gibi değerlendirildiği zaman politik veya erotik yanlarından çok estetik yönüyle girer hayatıma. Bu da yazılarıma yansıyor haliyle...

Haberin Devamı

Kitabın en önemli unsuru edebiyat izleği. Kavafis, Seferis, Mahmud Derviş, Nâzım Hikmet, Baudelaire... Gezdiğiniz yerleri hep bir edebiyatçı ve eserleriyle beraber mi değerlendirirsiniz?
- Gezi kitaplarımın temelinde bu var. Bir coğrafyaya gittiğimde orayı aynı zamanda edebiyatıyla keşfediyorum. Okuru da bir kentte dolaştırırken o kentin etkilediği yazarların dünyasında da dolaştırmak istiyorum. Zaten sadece bu yöntemle yazmakta olduğum bir kitap var şu sıra elimde. Gittiğim yerde, herhangi bir yazarın dünyası o kentle bütünleşmişse, coğrafya daha başka bir boyut kazanıyor.

Kitapta ‘ada’lar dikkati çekiyor. Gezmeyi en sevdiğiniz yerler neresidir?
- Adalar gerçekten bu kitapta özel bir yere sahip. Ada imgesi yazarlık hayatımda Sait Faik, Burgazadası ve orada yaşayan insanlar dolayısıyla yer edinmiştir. Edebiyattaki diğer ‘ada’ metinleri de her zaman önemlidir benim için. Yazı, yazar kendisi bir adadır zaten. Bunun haricinde ada hem bir yere aittir hem ayrıksıdır, bu varlık durumu bile son derece çatışmalarla doludur benim için. Adalar dışında tarihi kentler hoşuma gider. Doğadan, ormandan, manzaradan ve benzeri unsurlardan çok büyük kentler, bu kentlerin tarihsel mirası ve mimari dokusu beni daha çok çeker

Haberin Devamı

TRAJEDİNİN COĞRAFYASIDIR AKDENİZ

Kitabı bir tema bütünlüğü açısından değerlendirdiğimizde, ana tema Akdeniz’in trajedisidir. Çünkü, Akdeniz coğrafyasını ‘aşk’la, ‘sevgi’yle bir arada anarken, aynı topraklarda binlerce yıldır dökülen kan, yaşanan yıkımlar da karşımıza çıkar. Akdenizin trajedisi budur! Tıpkı Nietzsche’nin tragedya tanımında olduğu gibi Dionysos ve Apollon arasında gider gelir. Akdeniz coğrafyası benim için, Akdeniz duyarlılığı diyebileceğimiz bir duyarlılıkla sınırlı değil. Aynı zamanda cinselliğin de bir simgesi. Hedonist yaşam şekli, Akdeniz coğrafyasını en iyi şekilde özetler. Tabi buna karşın üç tek tanrılı din de yine bu coğrafyada doğmuş. Dinsel ve kutsal değerler de ön plana çıkmış. Akdeniz’i çevreleyen ülkeler hem birbirlerini çok güzel şekilendirmiş hem de tarihsel olarak birbirlerinden bir o kadar ayrılmışlar. Çok tanrılı dinler, tek tanrılı dinler ve kadim kültürlerin beşiği olmuş. Sonra rönesansı doğurmuş bir coğrafya. Evrensel anlamda imparatorlukların beşiği olmuştur Akdeniz. Afrika’nın kuzeyi, Avrupa’nın güneyi, Ortadoğu, Anadolu... dünyanın en zengin kültürü Akdeniz coğrafyasında var. İnsan buna nasıl hayran kalmaz bunu nasıl sevmez ve ayrı değerlendirmez ki?

Haberin Devamı


ŞİMDİ ÖLÜM TEHDİDİ ALTINDA OLAN BENİM


Saraybosna’ya ilk defa 17 yıl önce gittim. O günlerde Saraybosna’da savaş ve yıkım vardı. 6 Nisan 2012 Bosna savaşının 20. yıldönümüydü. Neredeyse dün gibi, o acılar o kadar taze ve sıcak aslında. En kötüsü de 20. yüzyılın sonunda, Avrupa’nın gözleri önünde yaşandı. Ama bugün yaralarını sardı insanlar ve kent. Elbette hatıralar yaşayacak. Ama yeni nesiller bunu tarihte okuyacak. Bu açıdan bakacak olursak bir umut ışığı gibidir. O zaman Saraybosna ölüm tehdidi altındaydı, şimdi ölüm tehdidi altında olan benim. Elbette yaşlanıyor olmanın bir yansıması bu cümle, bunu yadsıyamayız. Onlar için başka bir dönem var, benim için başka bir dönem. Benim açımdan bir gerçek var ki o da ölüme daha da yaklaşıyorum...


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!