Hepiniz onu tanıyorsunuz ama... Onu hiç böyle görmediniz!

Güncelleme Tarihi:

Hepiniz onu tanıyorsunuz ama... Onu hiç böyle görmediniz
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 1997 00:00

Haberin Devamı

Aşk mı dediniz...

İz bırakan aşklar yaşamadım. Ve kesinlikle aramın aşkla iyi olmamasını anlayamıyorum. Bir problemim mi var acaba? Aşkın bana fazla bir şey veremeyeceğini düşündüm. Aşka düşmedim ben! Kendimi hep tuttum. Aşk benim için mutsuzluk. Bir tarafım kolay güveniyor. Bir tarafım hiç teslim olmuyor. Tuhaf bir insanım ben...

BEN Mİ?

25 yaşındayım. Boyum 1.80. Topuklularla, 1.86. Kilom 63. Ayak numaram 39. Burcum Boğa. Göğüs ölçüm mü? Değişir. Çünkü bir silikon taktırırım, bir onu çıkarttırırım. Hakkımda herşey söylenir. Mesleğim yok. Ama azmim çok! Başka ne anlatayım? Kelimelerle ifade edemeyeceğim duyguları, maskeyle size anlatsam...

AİLEM

Dört beş evlilik yapmış bir babam var. Bir sürü de kardeşlerim. Uluslararası kardeşler! Biri Amerika'da yaşar. Pek Türk sayılmaz, zaten annesi de Alman. Babamın bir başka Alman karısından da yine iki tane Alman abim var. Ben de uzun süre Almanya'da yaşadım. Babam bir kadından boşanınca diğeriyle evlenmiş. Sonra benim annemden de ayrılıp, bir başkasıyla. Benim annemden bir de erkek çocuğu var, yani bir kardeşim mevcut. Annem İstanbul'da, babam Bodrum'da yaşar. İkisini de çok severim. Enteresan aile hikayelerim yok. Biraz hüzünlü o kadar.

EĞİTİMİM

İşte o karışık. Lise 2'ye kadar Almanya'da okudum. Sonra Türkiye'ye geldim. İzmir Özel Türk Koleji'ni girdim, olmadı. Tekrar Almanya'ya gittim. İnsanların yardımıyla orada liseyi bitirdim. Üniversite sınavlarına girdim. Tekrar tekrar girdim, olmadı. İş arayışına girdim. Tercüman olmak istemiştim. Almanca ve İngilizcem iyidir. En azından Türkçemden daha iyi! Ama işte, bu piyasaya girince, o büyüye kapılıyorsunuz. Belki, kötü bir büyü, ama yine de kapılıyorsunuz. Ben kapıldım!

BENİ MEDYA TARATTI

Şimdilerde sekiz film, iki dizi, dört kaset, bir de tiyatro teklifi alan Sevda Demirel mesleği olmadığını söylüyor ve itiraf ediyor:

BEN DE ONLARI KULLANDIM

İnsan kendini kanıtlarsa, üretken olursa, belki de bir zaman sonra, medyada yer almasına gerek kalmadan da var olabilir. Ama evet, beni medya var etti. Onlar beni kullandı, ben de onları kullandım.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ

‘‘Kırmızı Başlıklı Kız'' gibi görünmek için tutup da, ameliyat masasına yatıp, göğüslerimi küçültüp, popomu kestirecek halim yok! Bir insanın görüntüsünün böyle olması, demek değildir ki, o herkesin kolay elde edebileceği bir kadındır.

BEN BUYUM!

Şimdi, iyi kız olmam isteniyor, öyle değil mi? Hazır aklanmışken, evimde oturayım değil mi? Ama anlamıyorlar ki, insan ne ise o! Ben buyum. Ben değişmiyorum ki. Onların benim hakkımda yazdıkları çizdikleri, konuştukları, söyledikleri değişiyor.

Neden siz? Başka bir fotomodel, manken, sunucu değil de, Sevda Demirel?

- Niye beni tercih ettiklerini, bana değil, bu işi bana yapanlara sormak lazım. Vamp kadın imajıma rağmen, savunmasız olduğumun hissetmeleri, belki de itiraz etmeye fazla gücümün olmadığını düşünmeleri... Bilmiyorum.

Şu meşhur, ‘‘Bana komplo kuruldu!'' lafına dönelim, yine aynı soru: Neden size? Yoksa, birilerinin size garezi mi var?

- Komplo kelimesini sevmiyorum. Çünkü fuhuş yapan da yapmayan da bu kelimeyi kullanıyor. Ben ‘‘yanlış operasyon yapıldı'' demeyi tercih ediyorum. ‘‘Neden ben?'' sorularını, ben de sordum. Hem kendime, hem de başkalarına. TGRT'de sunucu olsaydım, herhalde bu yakıştırmalar yapılmazdı. O zaman ‘‘cici kız'' imajına sahip olacaktım. Cici kızsanız, cici kızsınızdır, böyle şeyler yapma şansınız yoktur!

Ama siz hiç ‘‘cici kız'' olamadınız!

- Olamadım değil! Olmak istemedim. Cici filan değilim, ben neysem oyum...

Hayattaki duruşunuz, bugüne kadar verdiğiniz pozlar, hakkınızda çıkan yazılar, patlayan silikonlar, cinsel çağrışımlar uyandırmanız...

- Evet bunu yapıyorum. Kendimi böyle ortaya çıkarıyorum. İstediğim için. Özel bir çaba sarfetmiyorum, böyle görünüyorum. Başıma bela açıyor, ama böyle görünmeye devam edeceğim. ‘‘Kırmızı Başlıklı Kız'' gibi görünmek için tutup da, ameliyat masasına yatıp, göğüslerimi küçültüp, popomu kestirecek halim yok! Bir insanın görüntüsünün böyle olması, demek değildir ki, o herkesin kolay elde edebileceği bir kadındır.

Elalemde bu kadar cinsel çağrışımlar uyandırmak, sizi hiç mi rahatsız etmiyor!

- Bunlar sadece fotoğraf. Ben sokaklarda bikiniyle dolaşmıyorum. Üstelik böyle pozları veren, ne ilk kadınım ne da son olacağım. Üstelik, pornografik değil, erotik olduklarını düşünüyorum. Yani bu pozları vermek istediğim için veriyorum. Bunu anlamak bu kadar zor mu?

MESLEĞİM FALAN YOK

Bu fotoğraflar mesleğinizin bir parçasıydı, öyle mi?

- Zaten öyle pozlar vermekten başka bir şansım yoktu ki! Ben akademi mezunu değilim ki, sanatçı olayım. Doktor ya da avukat olayım. Ne yapacaktım? Dişlerimi mi kullanacaktım? Tabii ki insanların dikkatini çeken şeyler yapmak istedim. Evet, resimlerimi büyük kullanmalarını istedim. Ona uygun pozlar verdim. Onlar da kullandı.

Ayıptır sorması, sizin mesleğiniz ne?

- Mesleğim filan yok. Şov dünyasının içindeyim. Şov dünyası içinde herşeyi yapabilen bir insanım. İyi, kötü film çekiyorum, oyuncuyum. Dans edebiliyorum. Ama kendimi ne şarkıcı, ne aktrist, ne de model diye tanımlıyorum. Hep benim yerime başkaları tanımladılar beni...

Hayatınızda medyanın rolü ne? Siz, medyada yer aldıkça mı var olursunuz?

- O yaptığınız işlere bağlı. Bu soru sadece bana değil, başkalarına da sorulmalı. Birtakım politikacılar da, medya var oldukça var. İnsan kendini kanıtlarsa, üretken olursa, belki de bir zaman sonra, medyada yer almasına gerek kalmadan da var olabilir. Ama evet, beni medya var etti. Onlar beni kullandı, ben de onları kullandım. Şu anda da medya benim için önemli, ama ileride... Bilmiyorum.

‘‘İleride'' diyorsunuz. Kendinize nasıl bir gelecek kuruyorsunuz?

- Kurmuyorum. Kurgularla yaşamıyorum. Manası da yok. Çünkü hayat size, hep onun size dokunmasını istediğiniz gibi dokunmuyor. Bazen canınız çok acıyor. Oturup hüngür hüngür ağlıyorsunuz. Artık çok para kazanmak değil, huzur istiyorum...

İnsan hem para hem huzur isteyebilir. Hepimiz istiyoruz...

- Ben de herşeyi istiyorum hem de hemen diyordum. Artık istemiyorum kalsın! Bu halime, hayret etmiyor da değilim. 25 sene böyle düşünen insan 25 günde değişti. Çok çok zengin bir insan olsaydım belki, bu durumu yaşamamak için bütün o paraları verebilirdim. Kendime dair bir dolu yeni şey keşfettim: Onuruma çok düşkünmüşüm. Çekip gidebilirdim. Gitmedim. Ve Allah yardım etti, tarifi imkansız bir mucize gerçekleşti. Cidden o akşam fuhuş yapacak olsaydım, kalkıp beni temize çıkarmazlardı. Onların prestiji benimkinden daha önemli!

Acımasız bir toplum

Başınıza gelen olaylarda ‘‘sırlar'' var mı? Hala, kendinize sakladığınız, ‘‘Gerisi de özel hayatım, kime ne dediğiniz şeyler''?

- Böyle savunmalar yapmak için geç. ‘‘Bu benim özel hayatım'' deme zamanları geçti artık. Bu işe bunu bilerek başlıyorsunuz. Ben zaten, özel hayatımı onlara hediye çoktan etmiştim. Geçmişte, ‘‘alın sizin olsun'' demiştim. İsteyen istediği gibi kullandı. Bir şikayetim yok, çünkü ben bunu istedim. Hayat böyle, herşeyin bir bedeli var!

Uzun süre yurtdışında yaşamış biri olarak, Türk toplumunun ikiyüzlü olduğunu düşünüyor musunuz!

- İkiyüzlülükten çok acımasız bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Bana da acımasız davranıldı, sorgu, sual olmadan, damga basıldı!

Önce kötü kadın ilan edildiniz...

- Şimdi de iyi kadın ilan ediliyorum. Ne diyeyim? Bu memlekette insanın başına herşey gelebiliyor. Sadece bu konuda değil, her konuda öyle. Şimdi, iyi kız olmam isteniyor, öyle değil mi? Hazır aklanmışken, evimde oturayım değil mi? Ama anlamıyorlar ki, insan ne ise o! Ben buyum. Ben değişmiyorum ki. Onların benim hakkımda yazdıkları çizdikleri, konuştukları, söyledikleri değişiyor.

Ama mutlu olmalısınız! Tempo Dergisi'ne ‘‘Türkiye'nin gündemi olmak istiyorum'' demiştiniz, oldunuz...

- Medyumlarla içiçe olmaktan bir haller oldu bana, geleceği bile görür olmuşum! Öylesine demiştim. Ben ne bileyim başıma bunların geleceğini...

Fahişe suçlaması karşısında bir kadın ne hisseder? Yani siz ne hissettiniz?

- Bunu ancak ağlayarak anlatabilirim. İnsan kendisini çok ama çok aşağılanmış hissediyor. Çünkü karşınızdaki bunu sizi aşağılamak, ezmek için söylüyor. Fahişeler bile fahişe olduklarını duymak istemezler herhalde...

Geçen 25 gün içinde daha önce farketmediğiniz neleri farkettiniz?

- Kimse size inanmıyor. Sadece koca poponuza ve koca memelerinize bakarak, fikir yürütüyor. Tanımadığınız insanlar sizi arıyor, destek veriyor. Tanıdığınız, güvendiğiniz insanların bir kısmı sizi yarı yolda bırakıyor. Şimdi ise arıyorlar. Emniyet Müdürü devreye girdi ya! Onlar benim hep fahişe olduğumu düşünüyorlar idiyse, şimdi de aramasınlar!

Peki şimdi ‘‘yeni bir imaj'' mı söz konusu?

- Ne alakası var! Sevgili Şevki Yılmaz beni korudu diye, tesettüre mi gireceğim yani...

Bütün bunlar, sizin ününüze ün kattı!

- Bu bakış açısı da midemi bulandırıyor! Kim bunları yaşamak istiyorsa, alsın bütün ünümü, şöhretimi, ne yaparsa yapsın. Görürdüm bunları diyenler, benim başıma gelenleri yaşasalardı ne olurdu...

Yeni iş teklifleri alıyor musunuz?

- Buna da çok kızıyorum. Ama ne yapayım alıyorum! Şu ana kadar sekiz film senaryosu, iki tane dizi, üç tane kaset geldi. Unuttum bir de tiyatro. Bakar mısınız duruma? Ben hep ortalıktaydım, çalışmak için can atıyordum. Niye daha önce gelmedi bunlar?

‘‘Başınıza gelenleri film yapalım Sevda Hanım'' diyorlar mı?

- Evet. Ama herkes hayatını oynamak ister, istemez mi? Ben isterim. Sanırım bir tek onu yapacağım. Bunu da mı Türk halkına sormam lazım, yapayım mı yapmayım mı diye. Yani düşünebiliyor musunuz bir polisiye dizide oynamamı istiyorlar. Polis olacakmışım. Bu yaşadıklarımdan sonra mümkün değil! En azından ruh halini anladığım birini, yani kendimi, canlandırmak polis olmaktan daha samimi geliyor.

Anneniz ne ifade ediyor sizin için?

- Sığınmak. Zaten başka kime sığınacaktım ki! O benim için üzülen insanların toplam acısını yaşadı. Ben onun kızıyım, kapıcının değil...

Peki ya erkekler...

- Erkekler, erkekler, erkekler. Ne diyeyim? Dostça yaklaşırlar, hemen o erkeğe sokulursunuz, halbuki onlar sizi nasıl becereceklerini düşünür...

Hiç sevişebilmek için dostluk kurmadı diyebileceğiniz erkek var mı?

- Dostluk kurup da, sonradan altında bir şey olduğunu hissettiğim çok erkek oldu. O fantezilerini dostluğa dönüştürmek için çaba sarfettim. Çocuksu yönlerimi ortaya çıkardığım zaman, ‘‘Bu, hiç de bizim düşündüğümüz gibi yatakta kedi gibi olan bir kadın değilmiş, çocuğun teki'' diyorlar. Ben yatakta kuzu gibiyim. Kedi gibi olduğumu hayal edenler için yapabileceğim bir şey yok, öyle düşünmeye devam etsinler!

YA LEZBİYEN YA FAHİŞE

Kadınlar sizi kıskanıyor mu?

- Onlara sormak lazım. Ben güzel kadınları çok beğenirim. Sonra tabii, hemen lezbiyen ya da biseksüel olduğumu söylerler! Halbuki ben kadınları seviyorum, onlarla uyumayı, yemek yemeği, sohbet etmeyi, banyo yapmayı. Ama maalesef pek fazla kız arkadaşım yok: İki tane. Çok saçma değil mi? Kadınlardan söz edersem lezbiyen, erkeklerden söz edersem orospu oluyorum.

‘‘Herkesle dalgamı geçiyorum ben aslında, ne söylersem yazıyorlar, ben de saçmalıyorum, onlar ise ciddiye alıyor'' deseniz...

- Hayır demiyorum. Yani dememeliyim. Bana düşman olmayan az insan kaldı. Bari onlar kalsın. Yeteri kadar para kazanayım, ekonomik özgürlüğüm olsun, güçleneyim, söylerim, ama şimdi değil. Tamam mı?

Halbuki arkanızı çok sağlam olduğunu düşünenler var. ‘‘Emniyet Müdürü bile canlı yayına katılıp, onu temize çıkardığına göre düşünün artık kimleri tanıyor, kimlerle yatıp kalkıyor bu kadın'' diyenler...

- O zaman korksunlar benden! Öyle düşünüyorlarsa, bir daha iftira atmasınlar. Güçlü ilişkilerim filan yok, ama öyle zannediliyorsa, ben ne yapayım. Zannetmeye devam etsinler!

O zaman neden rüzgarın yönü değişti?

- Doğal sebeplerden! Savaşçı bir ruhum var. Savaştım.

Peki hiç düşündünüz mü? Bu kadar ciddi mesele varken ortada, geldiniz gündemin ortasına oturdunuz, hep birinci sayfalar da yer aldınız...

- Ama bu da bir memleket meselesi. Sadece benim değil, birçok insanın dramı. Sadece medyatik bir kadın olduğum için benim değil, medyatik olmayanların da başına gelebilir. Benim şansım medyaya çıkıp bunu haykırıp bunun yalan olduğunu söylemekti...

Polisin gücünü kötüye kullandığı, suç oluşmadan fuhuş yapıyor damgası basıldığını hakkındaki düşünceleriniz...

- Maalesef güçlerinin fazlasını kullanmaya çalıştılar. Bunu yapmasalardı keşke! Suçun oluşmadan ilan edilmesi, en büyük haksızlık, en büyük acımasızlık diye düşünüyorum. Ne hakla, siz beni böyle yoğurur, ortaya bir fahişe gibi çıkarırsınız? Fuhuş yapmış bir kadın olsam, inanın ‘‘Benimle yatan bu adam da ortaya çıksın!'' diye haykırırdım. ‘‘O da muayene olsun, onun da fişi olsun''. Bu iş iki kişi yapıldığına göre!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!