Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2005 00:00
Avrupa gazetelerinin ve Amerikan dergilerinin geçen haftaki sayılarına bakın. Her yerde Türkiye ile AB’nin müzakerelere başlama haberi. Biraz daha dikkatli bakın. Bütün haberlerde aynı fotoğraf. AB bayrağını türban gibi bağlamış, gözleri faltaşı gibi açık kız posteri.
Posterin üstünde, ne kimin yaptığına ne de tam olarak ne demek istediğine dair bir şey yazıyor. Onu duvarlara kimin astığı da belli değil. Fakat bu poster, uluslararası basın için Türkiye-AB ilişkilerindeki bütün klişe, önyargı ve tereddütlerin simgesi oluveriyor. Aslında bu poster, bir propaganda ürünü değil, bir sanat eseri. Sanatçı Burak Delier, o fotoğrafı Bienal kapsamındaki bir sergiye çıkardığında anladık bunu. Duvarlarda görüyor, fikri seviyor ya da sevmiyor, yürüyüp geçiyorduk. Tam Delier’in istediği gibi. İşte o afişin hikayesi...
Nasıl oluştu AB bayrağını çarşaf yapan kız resmi?
- Mart 2004’te Paris’e gitmiştim. Oradan döndüğümde çıktı bu iş.
Fransa’da türbanlı kızların okula alınmasının yasaklanmasından mı etkilendiniz?
- Hayır onun hiçbir etkisi yok. Bir senedir Ortadoğulu bir kız karakteri üzerinde çalışıyordum. Tamamen başka bir yerden bakıyorum. Gündelik politikayla şekillenmiş bir şey değil benim yaptığım.
Nasıl bir anda sokaklara yayıldı bu iş?
- Fotoğrafı çektikten bir yıl sonra postere dönüştürme kararı aldım. Üstünde hiçbir şey yazmıyordu. Duvarlara asmaya başladım. Esnafa, kafelere dağıttım. Bazıları çok beğendi, bazıları ise ben böyle bir şeyi asamam dedi. Aslında bence projenin en can alıcı kısmı bu. Yani fotoğraf olarak bir değeri elbette var ama onun izleyiciye ulaşma yöntemi çok önemli. Ben bunun için klasik galerileri ya da korunaklı herhangi bir sanat platformunu kullanmak istemedim. Kurumların içine girince her şey uysallaşıyor ve izleyiciye anlamlar dikte ediliyor.
Ne demek istiyor bu iş?
- O fotoğrafla yapmak istediğim şey bir düğüm atmak ya da haritayı katlamak gibi bir şeydi. Bir tarafta Ortadoğu, bir
tarafta Avrupa Birliği var. Bir tarafta Türkiye’nin sözde geleceği, bir tarafta da sözde geçmişi var.
NE İSLAMCILAR BEĞENİRNE DE AVRUPALILAR
Kavram olarak ne vurgulanıyor?
- İki farklı bakış açısını: ‘AB bayrağı böyle de kullanılabilirmiş’ ve ‘Böyle de bir türban mümkünmüş.’ Evet AB ilerici bir topluluk olabilir ama kendi içinde çok muhafazakár aynı zamanda. O yüzden bu fotoğrafı ne İslamcılar ne de Avrupalılar beğenir. Özellikle medeniyetin başını çeken Fransa gibi ülkelerde çok rahatsızlık uyandıracağını düşünüyorum. Çünkü onlar Türkiye’yi kabul ederek bulaşıcı bir hastalığa davetiye çıkardıklarını düşünüyorlar ve bu fotoğraf onların bu hissine ayna tutuyor.
Kız neden gözlerini faltaşı gibi açmış?
- Neşeli, alaycı ve hayat dolu bakıyor. Halbuki bildik Ortadoğu kadını, ezik ve memnuniyetsizdir. Edilgen konumdan etkin konuma geçiyor. İzleyici ona bakacakken, o izleyiciye bakıyor.
Klişelerle oynuyor yani...
- Evet. Bir şeyin gerçekten ne olduğuyla ilgili en yüzeysel ve yanlış bilgiyi klişeler verir. Doğu, Batı, Türk, Fransız, kadın, erkek... Öyle baktırarak hem Avrupalıların hem de Türklerin birbirleriyle ilgili önyargılarına virüs bulaştırmak istedim.
Neden imza atmadınız postere?
- İnsanlar bir işin kimin elinden çıktığını bilmezse beyinlerini ona karşı daha çok açıyorlar. Bir de tabii şöyle bir gerçek var, belediyeden izin almadan duvarlara bir şey asmak yasak biliyorsunuz. Üstüne imzamı atıp kendimi ihbar etmem çok akıllıca olmazdı.
Bu fotoğraf şu anda yabancı basın tarafından Türkiye-AB ilişkilerini anlatan simge fotoğraf olarak kullanılıyor. Bu kadar yayılacağını düşünüyor muydunuz?
- Hayır, bu kadarını beklemiyordum. O kadar yerde yayınlandı ki, benim fotoğrafım olmaktan da çıktı artık.
Bu işin bugün geldiği noktadan bakarsak kendinizi herhangi bir konuda sorumlu hissediyor musunuz?
- Böyle bir sanatçı sorumluluğu yok. Yolda yürüyen herkes tarafından istenildiği şekilde yorumlanabilir. Yani neye dönüşeceği benim tasarrufumda değil. Tamam siyasal bir iş yaptım ama bu aynı zamanda sanat. Politikayı kullanarak sanatın büyülü dünyasını; sanatı kullanarak bildik politik söylemleri provoke etmekti benim stratejim.
Çok rahatsız edici bir tepki aldınız mı fotoğrafla ilgili?
- Ne kadar açık ve net bir dili olsa da; gördüğümüz bir soru, bir düğüm. Gizi ya da entrikası ortada ama çözülemiyor bir türlü. Yani bu fotoğraf şunu söylemek istiyor dendiğinde, buna karşı bir pozisyon almak mümkün. Belki de o yüzden hiç tehdit filan almadım.
Hep bir stratejiden bahsediyorsunuz, tam olarak ne kastediyorsunuz?
- Sadece bir disiplinde ustalaşmak ve kendine bir alan yaratıp orada kral olmak beni ilgilendirmiyor. Sürekli kendi alanımı bozup başka alanlara giriyorum. Toplumsal imgelemin ve yaşamın içinde var olmak, orada bir şeyleri değiştirmek istiyorum.
BAŞKA BİR İŞİ DAHA GÜRÜLTÜ YARATMIŞTI
Burak Delier’in son günlerde gündeme gelmesinin bir diğer sebebi de 9. Bienal’de yer alan bir eserinin son anda kaldırılmasıydı. Kaldırılan fotoğrafta, elinde tüfekle nöbet tutan bir askerin karşısında, arkadan görülen sakallı bir sivil, tıpkı o asker gibi hazır ol pozisyonunda, elinde satır saklarken görüntüleniyor. Bienal sanatçıları arasında sansür tartışmasını gündeme getiren olay için Delier, sansür değil Eylül sendromu, diyor: ‘Eser, daha sergi açılmadan etrafına korku ve paranoya yaymaya başlamıştı. Üç gün boyunca serginin yetkilileriyle ne yapacağımızı konuştuk. O sıralarda da gündem karışıktı. 6-7 Eylül Olayları sergisine yapılan saldırı, 12 Eylül... Başka bir Eylül daha yaratmayalım dedik.’
SENİ CHIRAC’A ŞİKAYET EDECEĞİM
Posteri sokaklara asarken ne tür tepkiler aldınız?
- ‘
Fenerbahçe kapandı’ diye yorumlayanlar oldu. Bayrağın renkleri sarı lacivert ya. Çok sevenler oldu. Ben yapıştırıyordum sonra söküyorlardı mesela. ‘O kadar yapıştırıyorum, niye söküyorsun’ dedim bir keresinde, ‘Çok beğendim odama asacağım’ dedi çocuğun teki. Bir keresinde de tam ben posteri yapıştırırken biri geldi, ‘Abi sen PKK’lı mısın’ diye sordu. En güzeli bir Japon ile aramda geçen garip diyalog. Hem Fransa’da hem de İstanbul’da yaşayan biriydi. Bu fotoğrafı görünce çok sinirlendi ve ‘Seni Chirac’a şikayet edeceğim’ dedi. Çünkü AB’yi feci şekilde eleştirdiğimi düşünüyordu. Ben de ‘Edersen et’ dedim. Gitti.