OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 24, 2005 00:00
Bugüne kadar insanlık hayvanlardan ne çok yararlandı bir düşünsenize. Hayvanlardan elde edilen yiyecek, kürk ve kemikler Taş Devri’nin olmazsa olmazı idi. Eşek ve at gibi binek hayvanları olmasaydı geniş ölçekli tarım söz konusu bile olamazdı. Onlar uygarlığımızı bir dönem sırtlarında taşıdılar, bizi de geleceğe!1Kendilerinin de ‘hissedebilir’ ve ‘duyguları olduğu’nu dünya çapında kabul ettirdiler.2Hayvan haklarını neredeyse evrensel olarak yasalaştırdılar.3Evlerin bireyleri haline geldiler, öyle ki sadece ABD’de nüfustan çok evcil hayvan var.4Dünyada muazzam büyüklükte vazgeçilmez bir sanayi oluşturdular: Sadece ABD’de yılda 36 milyar dolar!5İnsan davranışlarını devraldılar: Böbrek nakilleri yapılıyor, düğünleri var, tazminatları, mirasları...İlaçlarda deneylerden, kozmetikte ve mücevheratta hammaddeye kadar her türlü sektöre girdi hayvanlar. Evlerimizde bekçi, yolculuklarımızda arkadaş oldular. Sirklerde, hayvanat bahçelerinde eğlence... Sporun da vazgeçilmezi yaptık hayvanları. Onları avladık, koşturarak yarıştırdık. Dini amaçlarla kurban ettik. Öykülerin, mitoloji kahramanları yaptık. Hatta Tanrı katına yükselttik bazılarını... Seks endüstrisine bile malzeme oldu hayvanlar. Hayvanlara dayalı küresel endüstrinin boyutu her yıl milyarlarca dolar.İNSAN-HAYVAN İLİŞKİSİTarih boyunca insanların hayvanlara karşı davranışları daima karmaşık oldu. Son 20-30 yıl içinde ise hayvanlar hakkındaki düşüncelerimiz inanılmaz biçimde değişti. Bunda bilimin payı büyük. Çünkü her şeyden önce hayvanların duyguları olan, en azından hissedebilir tanımı yapılabilen canlılar olduğu kanıtlandı. Avrupa Birliği bu hususu hayvan hakları yasasına ekletti. Ancak bu kez de ‘hissedebilir ‘ ve ‘duyguları olan’ tanımları üzerinde tartışma başladı. Bilimsel açıdan ‘onlar’ ve ‘biz’’ arasındaki çizgi daha da bulanıklaştı.Bu lüzumsuz gürültünün, sebepsiz telaşın gerekçesi ne? Eğer hayvanların da duyguları, hisleri olduğunu kabul etmiyorsanız ya da kabul etmiş olsanız bile bu gerçeği göz ardı etmeyi tercih ediyorsanız sorun yok. Ancak eğer ‘Evet hayvanların duyguları var’ sözüne yürekten inanıyorsanız, hayvanlarla kurulmuş olan ahlak ilişkisinin derin bir batak içinde bulunduğunu da fark edersiniz.Yine de kimi toplumlarda konuya giderek artan bir hassasiyetin olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Hatta insan-hayvan ilişkilerini konu alan bilimsel araştırmalara şimdiden bir ad bile takıldı: Antrozooloji.TARİHSEL ÖYKÜSÜNew Scientist dergisi hayvanlar ile insanlar arasındaki ilişkiyi derinlemesine ele aldı. Bilimin bize sunduğu hediyelerin karanlık yüzü de var: Genetikteki gelişmeler hayvanların da konuya bugüne kadar hiç olmadığı kadar yoğun ve farklı şekilde dahil edilmesine yol açtı. Klonlama, genetik mutasyonlar, xenograft... Ve gelelim insanların hayvanlara davranışlarındaki paradokslara: Evde beslenen kedi köpek gibi evcil hayvanlara gerçek dost davranışı sergilenirken, milyonlarca hayvanın kozmetik, bilim ve yiyecek uğruna katledilmesine göz yummak.Hayvanlara bakış açısının tarih içinde gösterdiği gelişme de ilginç. Rönesans döneminde sanat ve edebiyat, hayvanlara bakış açısı bakımından bilim dünyasının çok önündeydi. Dönemin laik aydınları, örneğin Leonardo da Vinci, Montaigne, Erasmus, Shakespeare, Bacon hayvanların duygularının olduğunu varsayıyorlardı. Şüphesiz hayvanların hiçbir duygularının olamayacağını savunanların sayısı da az değildi. Aristoteles’den Descartes ve Immanuel Kant’a kadar pek çok felsefeci hayvanlarla insanlar arasına kalın çizgiyi çoktan yerleştirmişlerdi. Aydınlanma dönemi hayvanlara bakış açısına yeni felsefi yaklaşımlar getirirken, Darwin’in araştırmaları duyguları ‘doğal seleksiyon baskısına karşı adaptasyon’ olarak tanımladı.20. yüzyıla gelindiğinde hayvanların duyguları konusu rafa kalktı. Davranışçılık felsefesi yüzünden. Bugün hayvanların duygularının olduğu kabul ediliyor. Bu konudaki en büyük sorun ise, duygular sübjektif olduğu için araştırmalarda nasıl bir yol izleneceği. Tercihlerle ilgili testler, motivasyon testleri ya da hayvanların birbirleri ile iletişimlerinin gözlemlenmesinden yola çıkarak yürütülen çalışmalar...Otistler hayvanları daha iyi anlıyorlar Temple Grandin, dünyanın önde gelen antrozoologlarından biri. Önemli bir özelliği de otistik olması. Hayvanların düşünce yapılarını anlamada otizmin kendisine büyük yardımı olduğunu savunuyor. Grandin’e göre otistik insanlar da hayvanların düşündüğü biçimde düşünürler. Başka bir deyişle insanlar ile hayvanlar arasında bağlantı yolunda bir istasyondur otizm. Grandin ‘Örneğin ben eğer bir inek olsam nasıl davranırdım diye düşünebiliyorum. Hayvanları anlayabilmeniz için öncelikle dil baskısından kendinizi kurtarmanız lazım. Otistik bir insan olarak ben dil ile düşünmüyorum. Ben görsel bir düşünenim. Beynim google’da resim aramak gibi çalışıyor’ diyor. Hayvan hakları felsefesi ile hiçbir zaman ilgilenmediğini söylüyor. Çünkü hayvanlar hangi haklara sahip olduklarını anlayamazlar bile. Grandin’e göre yapılması gereken tek şey, onlara eziyet etmekten ve zarar vermekten koşulsuz olarak kaçınmak.ABD’de 36 milyar dolarlık pazarEvcil hayvanların aşırı insanlaştırılması giderek yaygınlaşan bir davranış biçimi. Uzmanlar bunun nedenlerini yalnızlık, fazla gelire sahip olmak, sosyal ortamlardan giderek uzaklaşmak olarak açıklıyorlar. Böyle olunca da çocukların, eşlerin, sevgililerin hatta işin bile yerini evlerde beslenen kedi, köpek gibi hayvanlar alıyor. Aşırılıkların yoğun yaşandığı bir ülke Amerika ve tabii dünyadaki en fazla evcil hayvanı da bünyesinde arındırıyor. ABD’de 378 milyon evcil hayvan var. Yani insan nüfusundan yaklaşık 100 milyon fazla. Sayı bu kadar büyük olunca etrafında şekillenen endüstri de devleşiyor. Özelikle son 10 yıl içinde ciddi bir artış göstererek 35.9 milyar dolara ulaştığı belirtiliyor. İngiltere’de de ABD kadar olmasa da yine 3.9 milyar dolarlık dev bir evcil hayvan endüstrisi bulunuyor ve bu rakam İngiltere’nin bilim için yaptığı harcamaları geçiyor.Sırada robot hayvanlar var Dünyanın 200 yıl sonrasını hayal edin... Bir ilkbaharı... Yemyeşil bir bitki örtüsü, baharların fışkırdığı ağaçlar, coşan nehirler... Fakat bir şeyler eksik değil mi? Keçiler, oğlaklar, kuzular, buzağılar nerede? Neden ortalarda köpeğini dolaştıran kimse görülmüyor? Hayvanlar devriminin sonrasındaki dünyaya hoşgeldiniz... Robot hayvanlar dünyasına.İnsanların hayvanlarla kurdukları ilişkide, son yıllarda bir de siber kediler, robot köpekler meselesi çıktı. Tamagoçi adı verilen siber hayvanlardan bugüne kadar tüm dünyada 47 milyon satıldı. Tek yapacağınız küçücük bir aletin tuşlarına basarak ekranda görülen hayvanınızı beslemek, sevgi vermek, uyutmak, hatta tuşlarla tuvalet ihtiyacını bile gidermek. Bu aletin daha gelişmiş şekli ise hayvanınızın cisme bürünmüş hali. Sony tarafından piyasaya sürülen Aibo adlı robot köpek, NeCoRo adlı kedi ve Paro adlı fok
balık bunlardan birileri. Sahiplerine beslemek, bakım ve temizlik gibi sorunlar çıkarmıyorlar. Ãœstelik hırçınlaÅŸmak, küsmek ya da aniden hastalanıp ölmek gibi üzüntü verici davranışları da yok.TAYLANDLI Ä°KÄ° KEDÄ° İÇİN DÜĞÜN YAPILDIABD’de kedi ve köpekler için böbrek nakli yapan birimler mevcut. Tabii yaklaşık 10 bin dolar ödemeniz karşılığında. Yine isterseniz hayvanınıza cilt kırışıklıkları ve göğüs küçültme dahil estetik cerrahi de yaptırabiliyorsunuz. Hayvanları birbirleriyle evlendirmek için yapılan düğün partilerini de unutmamak gerekiyor. Düğün rekoru Phet ve Ploy isimli iki kediye ait. 1996 yılında Tayland’da evlendiler ve düğün masrafları 16 bin 241 dolar tuttu. Besledikleri hayvanlara aÅŸk derecesinde baÄŸlı olan zenginler, onları asla kaybetmemek için genetik klonlama da yaptırabiliyorlar. 50 bin dolara hayvanlarının genetik kopyasını çıkarttıranlar var.Â
button