Hayvanlar âlemi…

Güncelleme Tarihi:

Hayvanlar âlemi…
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 15, 2005 18:08

Sezai Abi diyor ki ‘kafaya taktım, haftada bir de olsa hayvanlar üzerine yazacağım!’ Doğrusu çok sevindim bu habere. Her konuda ifrata kaçanlar gibi, kedi-köpek manyaklarından da hiç hazzetmem ama kediyi köpeği çok severim. Konuyu Sezai Abi’den okumak da ayrı bir keyif olacak… Belki ben de arada sırada konuya ‘maydanoz’ olurum biraz.. Söz Sezai BAYAR’da:

Hayvanlar âlemi…

Sevgili Serdar,

Bekir Coşkun şu Hayvan Hakları Yasası’nın çıkması için uğraştı da ne oldu? Hayvanları korumak, onların yaşamını kolaylaştırmak, sokaktakilere sahip çıkmak için ne yapıldı ki?

Bir kaç duyarlı belediye dışında hayvan ve çevre konusunda elini oynatan olmadı. Peki yasa çıkmasaydı daha mı iyi olurdu?

Tabii ki bir yerden başlanması gerek. Yasanın yürürlüğe girmesi iyi oldu ama uygulamada görünen mehter yürüyüşü, hayvanlara karşı duyarlı olanların sayısıyla parelel gidiyor adeta.

Kafaya taktım, haftada bir de olsa şu hayvanlar alemini ve onları hâlâ “vahşiler” ve “zenciler” gibi gören zihniyeti aktarmaya çalışacağım.

Bekir Coşkun’un ölen Pako gibi sihirli ve simge haline gelen kuçu kuçumuz yok ama gözleriyle konuşan, derdini anlatan sokak kedimiz Mernuş’umuz var.

Bizim Üçüncü Basın Sitesi 3 bin metrekarelik bir alana yayılmış beş blok ve 80 daireden oluşuyor. Bahçemiz geniş. Hatta botanik bahçesi haline geldi. 30 yıl önce dikilen çeşitli meyve ağaçları ve çamlar yanında çim ekili alanlar gerçekten botanik parklarını andırıyor.

Bundan 10 yıl kadar önce gözümüze çarpan ve yiyecek arayan bir iki kediye bahçenin kuytu bir köşesinde yiyecek vermiştik. İyi ki vermişiz ama site sakinlerinin tepkisini alacağımızı hesap edememişiz ki.

Aman bir tepki, bir tepki.

Hangi çağda yaşıyormuşuz? Site pislik yuvasına dönecekmiş. Çocukların hepsi kuduz olacakmış. Kediler arabaların üstüne çıkıp araçların boyalarını kazıyormuş. Hatta silecekleri kırıyormuş.

Mış da mış.

Tabii aldırış etmedik ve gizliden gizliye kedileri beslemeye devam ettik. Bazen sabahın erken saatlerinde, bazen de hava karardıktan sonra bu kedicikleri beslemeye çalıştık. Özelikle kış mevsiminde beslemekde güçlük çekiyorduk. Zaman zaman binaların altlarında, görünmeyen köşelerinde gizli gizli besliyorduk. Hani Beyazlardan korkan zenciler gibi.

Kedileri beslediğimiz dönemde, sitenin mâlikler kurulu toplantısının ilki yapılıyordu. Ben ve eşim kongreye katıldık. Sitenin tüm sorunları bir kenara atılmış, sadece kediler ele alınmaya başlamıştı. 7 maddelik gündemin tüm maddelerinde kediler vardı.

Aman efendim bu “canavarlar” meğerse bir bayan site sakininin 3 yaşındaki kızının rüyalarına dahi girmiş. Kediden hoşlanmadığı anlaşılan bayan kürsüye çıkıp “Eve girmeye, arabaya binmeye korkuyoruz. Her an saldırmak üzereler. Bizi bunlardan kurtarın” diye feryat edince söz almak zorunda kaldım:

“Hanımefendi herhalde kedi ve kedilerden değil de sanki aslan ve kaplanlardan bahsediyormuş gibi konuştu. Kendisi kedi düşmanı olduğu gibi kızını da aynı şekilde yetiştirmek istiyor. Oysa kedi sevgisini çocuğuna aşılasa, sanırım kızı büyüyünce hem daha başarılı olur hem de önce hayvanları, sonra insanları sevmeyi daha iyi öğrenebilir”

Der miyim bu lafları?

Dedim ve aynı anda kongredekilerin yarısından fazlasının tepkisini aldım. Hatta hakaret edenler yanında üzerime yürüyen kadın ve erkeklerle nerdeyse yumruk yumruğa geldik.

Karı-koca olarak kendimizi çok yalnız hissettik. Belki bizden yana olanlar vardı ama onlar da kenarlarda sessizdiler. Pısmışlardı. Malikler kongresi “kedi sorunları” kongresine dönmüştü.

Sitenin akan çatıları, çöplerin geç toplanması konusu, kapıcı sayısının arttırılması, maaşlarının yükseltilmesi, bahçe bakımı, bahçenin ışıklandırılması ve aidatların arttırılması konuları ele alınmadan, kongre eski yönetimin ibrası ve yenilerinin seçilmesi ile son bulmuştu.

Kediler sanki kongreyi basmış ve gündemi altüst etmişti.

Peki daha sonra neler oldu?

Devamı haftaya.!..

Sevgiler,

Sezai

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!