‘Hayvan devrimi’ kapının önünde!

Güncelleme Tarihi:

‘Hayvan devrimi’ kapının önünde
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 03, 2005 00:00

Dünyamızın 200 yıl sonraki görünümünü kafanızda canlandırmaya çalışın. Adım başı uzanan yemyeÅŸil çayırlar, çiçeÄŸe dönmüş aÄŸaçlar ve dupduru sular. Ancak ortada bir terslik var. Onca hayvana ne olmuÅŸ? Koyunlar, kuzular, inekler nerede? Neden köpeÄŸini gezdiren tek bir Allah’ın kulu yok? Irmak kıyısında oltasıyla bekleÅŸen onca insana ne oldu? Ya hayvanat bahçelerini, koÅŸu yollarını kim yok etti?Dünyamızın 200 yıl sonraki görünümünü kafanızda canlandırmaya çalışın. Adım başı uzanan yemyeÅŸil çayırlar, çiçeÄŸe dönmüş aÄŸaçlar ve dupduru sular. Ancak ortada bir terslik var. Onca hayvana ne olmuÅŸ? Koyunlar, kuzular, inekler nerede? Neden köpeÄŸini gezdiren tek bir Allah’ın kulu yok? Irmak kıyısında oltasıyla bekleÅŸen onca insana ne oldu? Ya hayvanat bahçelerini, koÅŸu yollarını kim yok etti?Hayvan devriminden sonraki dünyamıza hoÅŸ geldiniz. Ãœzerimizi örten cam bir kubbe bizleri tümü de artık resmen "yabanıl" olan hayvanlardan ayırıyor. Biftekler hücre kültürlerinden üretiliyor ve robot evcil hayvanlar, çocukları oyalamaktan yaÅŸlılara göz kulak olmaya dek, her bir iÅŸe yarıyorlar. Dahası, ilaç endüstrisi ve tıpta kimsenin akla hayale getiremeyeceÄŸi geliÅŸmeleri yaÅŸama geçiren müthiÅŸ bilgisayarlarımız var. Tüm bunlara yol açan "Hayvanlar DoÄŸuÅŸtan DeÄŸerlidirler" lobisinin üstün gelmesi oldu. Bir yüzyıl boyunca giderek güçten düşürülen tüm hayvanlar yaÅŸamlarını sürdürebilmeleri, evrilmeleri ya da ölmeleri için cam kubbenin dışında bırakıldılar. Böyle bir ÅŸeyin gerçekle asla baÄŸdaÅŸmayacağını düşünebilirsiniz. Ancak, bu konuda hemen kesin bir yargıya varmayın. BaÅŸka hayvanlarla aramızdaki bu son derece karmaşık iliÅŸkinin çeÅŸitli açılardan böylesi bir duruma yol açması iÅŸten bile deÄŸil. Hayvanlarla aramızda karmaşık, karşılıklı dayanışmaya dayanan, hatta sapkın bile denebilecek bir iliÅŸki var ve bu iliÅŸki bir yığın çeliÅŸkiyi de beraberinde getiriyor. Onlara çok ÅŸey borçluyuzHayvanlara çok ÅŸey borçlu olduÄŸumuz su götürmez bir gerçek. Hayvanların etinden, kemiÄŸinden ve kürkünden yararlanmamış olsaydık TaÅŸ Devri’nden öteye geçmemiz de olanaksız olurdu. Çok daha az sayıda insan, birbirlerinden uzak ve çok daha küçük topluluklar halinde yaşıyor olurdu. At ve eÅŸekler olmasaydı, geniÅŸ ölçekli tarım asla geliÅŸemezdi. Kent ve kasabalarda yaÅŸayan kalabalık insan yığınları olmasaydı kültür, teknoloji ve bilimde uluslararası bir alışveriÅŸ de bir düş olmaktan öteye gidemezdi. Kısacası, ipekböceÄŸinden öküze, evcilleÅŸtirilen her hayvanın yaÅŸadığımız dünya üzerinde yoÄŸun bir etkisi olmuÅŸtur. Ne var ki, köpek ve keçi gibi hayvanların günümüzden yaklaşık 12,000-15,000 yıl önce evcilleÅŸtirilmesiyle birlikte türler-arası iliÅŸki de arapsaçına döndü. Arapsaçı iliÅŸkiHayvanlar evlerde beslenmeye baÅŸladı, hayvanat bahçeleri ve sirklerdeki hayvanlar insanların eÄŸlence kaynağı oldu, at ve horoz gibi kimi hayvanlar bir spor malzemesine dönüştü. Bizler salt gönül eÄŸlendirmek için hayvanları avlıyor, üzerlerine biniyor, dinsel gerekçelerle kesiyor, onlarla cinsel iliÅŸkiye giriyor ve bilimsel araÅŸtırmalar yapmak için kesip biçiyoruz. Hayvanları öykülere, romanlara, resimlere konu ediyoruz. Tüm bunlar binlerce kiÅŸiye farklı iÅŸ alanları oluÅŸturuyor. Hayvanlar ve onların çevresinde oluÅŸan endüstriler tüm dünyaya milyarlarca dolar kazandırıyor. Tarih boyunca hayvanlara karşı hep çeliÅŸkili bir tavır sergiledik. Gelgelelim, son birkaç onyıldır onlarla ilgili düşüncelerimiz tümden deÄŸiÅŸti. Bilim bizlere hayvanlarla insanlar arasındaki benzerliÄŸin sandığımızdan çok daha yakın olduÄŸunu, en azından onların sanıldığından çok daha duyarlı ve duygulu olduklarını gözler önüne seren çarpıcı kanıtlar sundu. Bir zamanlar "tarımsal ürünler" olarak algılanan hayvanlara artık duygu yüklü yaratıklar gözüyle bakılıyor. Duygusal hayvan tanımıBu görüş hayvan haklarıyla ilgili yasada duygusallık kavramına bir tanım getiren Avrupa BirliÄŸi tarafından da kabul edildi. Buna göre, duygusal hayvan "duyguların yaÅŸamında önemli bir yer tuttuÄŸu hayvan" biçiminde tanımlanıyor. Bilim hayvanların duygu yüklü, duyarlı canlılar oldukları yargısına varırken "onlar" ile "bizler" arasındaki sınırın daha da belirsizleÅŸmesine neden oldu. Ä°yi de, tüm bu tantana niye? Åžu anda hayvanlarla aramızdaki iliÅŸkinin nesi kötü? Hayvanların kendilerine özgü duyguları olduÄŸunu kabul etmediÄŸiniz, ya da bunu kabullenseniz bile yok saydığınız sürece hiç bir sorun yok. Ne var ki, hayvanları seviyor ve onlara zarar gelmesinden kaygı duyuyorsanız, onlarla aramızdaki iliÅŸkinin törel açıdan bir hayli sorunlu olduÄŸunu ve bunu görmezlikten gelmenin olanaksız olduÄŸunu fark edeceksiniz. Bu durumun ivedilikle eyleme geçilmesini gerektiren bir durum anlamına gelip gelmediÄŸi ise bir baÅŸka tartışma konusu. Kimi toplumların hayvanlara karşı giderek daha sevecen bir tavır sergiledikleri yönünde kanıtlar var. AndrozoolojiBu yılın baÅŸlarında Londra’da yapılan "Dünya Tarımında Sevecenlik" baÅŸlıklı konferans bu eÄŸilimi gözler önüne sermekteydi. Zengin ülkelerin kiminde organik et ve organik çiftliklere duyulan gereksinim artarken, vejetaryenlerin sayısı da artıyor. Bilim insanları sayesinde McDonald’s gibi büyük ÅŸirketlerin kesimevlerinde hayvan haklarını gözeten çok daha etkili ölçütler uygulanıyor. Insan-hayvan etkileÅŸimini konu alan bilimsel çalışmaların bir adı bile var. Antrozooloji adıyla bilinen bu disiplinin bir örgütü ve "Anthrozoös" adlı bir yayın organı var. Davranışbilim konusundaki geliÅŸmeler hayvanların beceri ve yeteneklerini eskisinden çok daha iyi kavramamıza olanak tanıdı. Hayvanlara insana özgü nitelikler yüklemek artık doÄŸal karşılanıyor ve kimileri böyle davranılmadığında gerek insanlar, gerekse hayvanlarla ilgili temel bir gerçeÄŸin gözden kaçırılacağına bile inanıyor. Gelgelelim, her zaman olduÄŸu gibi, bilimin sunduÄŸu armaÄŸanların da olumsuz bir yönü var. Genbilim ve buna baÄŸlı disiplinlerdeki geliÅŸmeler bizlere hayvanları eskisinden çok daha müdahaleci biçimlerde kullanma olanağı saÄŸlayan güç ve beceriyi kazandırdı. Vejetaryenlik artıyor, ama...Öyle olunca, bu ikilemler karşısında insanların çeliÅŸkili bir tavır sergilemelerine de hiç ÅŸaÅŸmamak gerekir. Eti için, bilimsel amaçlarla ya da güzelleÅŸmek uÄŸruna onca hayvanın canına kıyarken, evimizde beslediÄŸimiz hayvana ailenin bir bireyi gözüyle bakıyoruz. Britanya’da vejetaryenlik giderek tırmanırken, Amerikalılar et yeme alışkanlıklarını olanca hızıyla sürdürüyorlar. Çiftliklerde hayvanların acı çekmelerini istemesek de, bunun bedelini ödemeye henüz hazır deÄŸiliz. Insanlar aşırı avlanma ve aÄŸaç kesme nedeniyle birçok hayvan türünü yok ederlerken, onları korumaya çalışanlar da yasak bölgelerde avlananların saldırısına uÄŸruyorlar. Belki de soruna gerek kendimiz gerekse hayvanlar için çok daha olumlu sonuçlar yaratacak yepyeni bir çözüm bulmaktan baÅŸka bir çaremiz yok. New Scientist dergisinin özel sayısında yayımlanan yazı dizisi tam da bu amaca hizmet ederek, insanların hayvanlarla ilgili birtakım sıradışı görüş ve tavırlarına, bu yönde yaÅŸanan kimi deÄŸiÅŸimlere ışık tutuyor. Bu konuyu sonraki sayılarımızda da sürdüreceÄŸiz.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!