Hayvan acısına seans

Güncelleme Tarihi:

Hayvan acısına seans
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2000 00:00

Haberin Devamı

New York City'de bulunan 89 yıllık Animal Medical Center, her cumartesi günü öğleden sonraları, farklı bir gruba farklı bir terapi hizmeti veriyor: 'İnsan-hayvan ilişkisi programı.'

Her yaştan ve cinsiyetten, farklı sosyo ekonomik gruplardan insanların yolu tek bir noktada kesişiyor. Hepsinin de çok sevdikleri hayvanları ölmüş.

Dr. Susan Cohen, bu gruba katılanların kendilerini suçlu hissettiklerini söylüyor. Cohen, grubu 1982 yılında kurmuş. Tüm katılımcılar, hayvanlarının yeterince yanında olmadıklarını düşünüyorlar ve onların ölümünden kendilerini sorumlu tutuyorlar.

‘‘Onun yaşaması, ya da daha uzun bir süre hayatta kalması için bir şeyler yapabilirdim’’ diye düşünüyorlar diyor Dr. Cohen.

‘‘Herbirinin ayrı bir hikayesi var. Ve gruptakiler birbirlerini anladıklarını biliyorlar. Kalplerini açmaları onları rahatlatıyor’’

Grup terapisinde sadece kediler ve köpekler konuşulmuyor. Yılanlar, hamsterlar, iguanalar, hatta bir keresinde bir keçi bile terapiye konu olmuş.

DELİ DEĞİLİM

Keçinin sahibi olan kadın, New York'ta yaşıyormuş. Ama keçisi Long Island'daki evinde yaşıyormuş. Sırf keçisine olan sevgisinden dolay her haftasonu onu görmeye gidermiş. Bir geceyarısı vahşi kurtların saldırısına uğrayan keçi oracıkta ölmüş. Doktorunun deyimiyle kadın terapiye 'yıkılmış' bir halde gelmiş. Seanslar ise her seferinde daha bir kendine getirmiş onu.

'Biliyorum deli değilim'

Grubun 70 yaşındaki üyesi Eleanor, ‘‘Hayvanlarını kaybeden herkes deli olduğunu düşünüyor. Bense deli olmadığımı biliyorum. Tek yaptığım çocuğumu sevmekti’’ diye devam ediyor.

Kastettiği 14 yıl onunla yaşayan köpeği. Birçok hayvan sahibi, onlarla çocukları gibi iletişim kurarlar.

‘‘O öldüğünde döktüğüm gözyaşlarının ancak yarısını babam öldüğünde dökmüştüm’’ diyense Roma'lı bir avukat.

Norveç terrieri köpeği Wally'i on hafta önce kaybetmiş. ‘‘Böyle bir acıyı bir daha asla yaşamak istemem diyor’’ acılı avukat. Gruba katılmasının nedeni kendisiyle aynı acıyı yaşamış, aynı duyguları hisseden insanlarla düzenli olarak konuşma ihtiyacı.

‘‘Dışarıdaki insanların bana ne öğüt vereceklerini biliyorum. Ama ben sinemaya gitmek istemiyorum. Kitap okumak istemiyorum. Sadece ve sadece Wally'i konuşmak istiyorum. ’’

Köpeğini kaybettikten sonra onu her yerde aradığını ve gördüğünü söylüyor. Odada, koridorda, balık tankının yanıbaşında, tuvalette her yerde o. Zamanla gruptakilerle konuşmaya başladıktan sonra ise kendince bir yöntem geliştirmiş. ‘‘Tuvaletin sonuna küçük bir akvaryum koydum. İnanın onların akvaryum içinde dolanışını izlerken, gerçekten rahatlıyorum. Bu hem eğlenceli hem de yaratıcı bir düşünce bence. Wally öldüğünden beri ilk kez yarım da olsa, yaşadığımı hissediyorum’’

KADINLAR ÇOĞUNLUKTA

Gruptakiler birbirlerini çok iyi anlıyorlar. Ama birbirlerinin anılarını dinlediklerinde, 'Kalplerine bir bıçak batırılıyormuş' gibi hissettiklerini de itiraf ediyorlar.

‘‘İlk seansta konuşmak istemedim’’ diyor Judy. 49 yaşında bir müdür olan Judy, Shih Tzu'sunu yitirmiş.

Bu, ona öyle bir acı vermiş ki bir kalp spazmı geçirmiş. ‘‘Artık dışarı çıkabiliyorum. Çalışabiliyorum’’ diyor beş aylık grup terapsinin ardından.

Grubun her üyesi hayvanlarıyla olan anılarını, acılarını ve onu yenmek için giriştikleri mücadeleyi paylaşıyor. Gruptakiler, haftada iki saat boyunca sadece kaybettikleri hayvanları düşünüyor ve onları konuşuyorlar. Sevgileri pekişiyor ama dış dünyaya da yakınlaşıyorlar.

Terapide erkek oranı yükseliyor

1997 yılında grup içindeki kadın oranı yüzde 80. Ancak katılımcılar arasında erkek oranı günden güne artıyor. Erkekler şimdi yüzde 35'lik bir orandalar. Grup kurucusu Dr. Susan Cohen ‘‘Daha fazla erkek katılımcı görmek hiç fena olmaz’’ diyor.

Terapi katılımcılara sadece ruhsal olarak rahatlık sağlamıyor. Her hafta düzenli olarak yaşanan sosyal bir olay ve yeni arkadaşlıklar kazandırıyor.

Her cumartesi 14.00 ile 16.30 arasında buluşuyor katılımcılar. Aralarında ilginç kişilikler de var. Örneğin Frank'i tüm katılımcılar hatırlıyor. Siyah takım elbisesiyle grubun her seansına katılan Frank, hep konuşmayı reddetmiş. Ta ki, ayrılma zamanı gelene kadar. ‘‘Gruptaki herkese teşekkür etmek istiyorum’’ dediğinde tüm katılımcılar şaşırıp kalmış.

Sonuç olarak gruba katılan herkes, seansın ilk gününden daha iyi hissederek ayrılıyor buradan.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!