Haylaz çocukla prenses

Güncelleme Tarihi:

Haylaz çocukla prenses
Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 1998 00:00

Haberin Devamı

Arp ve korno... Birbirine zıt iki enstrüman. Biri orkestranın haylaz çocuğu, diğeri ailenin prenses kızı. Verda Ferah bir müzisyen. Bu iki zıt enstrümanı, hem içindeki erkekle hem de kadınla birlikte çalıyor. Arp onun içindeki kadın; çalarken duygusal, naif, dişi... Korno ise içindeki erkek; hükümdar, ukala, azimli... Arpla arasında oturmuş güzel bir ilişki var, korno ile henüz cicim aylarında. ‘‘Arpa ne verirsem ne alacağımı da biliyorum. Ama korno ile çılgın bir aşkımız var. Her şey çıkabilir ortaya.’’ 29 yaşındaki Verda, 1980 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda korno ile başlıyor müziğe. Korno hocası emekliye ayrılınca da bir yıl boş geçiyor. Ardından enstrüman değiştirmeye karar veriyor ve arp çalmaya başlıyor ve İtalya'ya gidiyor. 13 yıl Padova kentinde yaşıyor. Arp'tan mezun olduktan sonra İtalya'da kalabilmek için öğrenciliğe devam etmeye karar veriyor. Ve yıllar önce bırakmak zorunda kaldığı kornoyu tekrar eline alıyor. Sonra bir çok tesadüfün biraraya geldiği birgün kendini İstanbul'da buluyor. Şimdi, Cemal Reşit Rey Orkestrası'nda çalıyor ve yakında Borusan Kültür Merkezi'nde ağırlıklı olarak sahne sanatçılarına yönelik olan iki kurs düzenleyecek. ‘‘Beyin Armonisi ve Beyin Vizyonu’’.

Neden Türkiye'ye döndünüz?

- Türkiye'ye, İstanbul'a dönmek istiyordum ama bir nedenim yoktu. Hiç beklemediğim bir an Türkiye'den iş teklifi geldi. Sonra büyük bir beklentim vardı, özel yaşamımı kapsayan bir şey, İstanbul'da. Çok uzun zamandır görmediğim, özlediğim bir insan beni aradı. O da olunca tamam dedim, şimdi vakti geldi dönmenin. Ben bunları beynimle yarattığımı düşünüyorum. Beynin gücüne müthiş inanıyorum.

Peki bunu müziğinizde nasıl yaşıyorsunuz?

- Bilinçli bir şekilde kullanıyorum. Özel bir çalışma yapıyorum.

Nasıl bir çalışma bu?

- Meditasyon yapıyorum. Her insanın kendi meditasyonunu kendisinin bulması gerek. Probleminin ne olduğunu çözmesi lazım. Beni bunu yapmaya ne itti? Korkuyordum. İnsan küçükken çok çalışırsa, teknik olarak hazırsa her şey muhteşemdir. Ama bu bende ufaktan yoktu, o yüzden çıktığım zaman çalamıyordum.

Çalamamak nasıl oluyor? Öyle donup kalıyor musunuz?

- Sahneye çıktığınızda bir süre nefes alamıyorsunuz. Bütün vücudunuz uyuşuyor, nefes aldığınızı farketmiyorsunuz. Nefesiniz sıcak olur, beyininiz uyuşur. Yarım şişe tekila için hemen hemen aynı şey. Tek notayı bile hatırlamazsınız, ellerinizin hızlı olması lazım ama gitmez. Bu sahnede bayılmakla sona erer.

Sahneden çıktığımda feciyim

Hiç sahnede bayıldınız mı?

- Bayılmadım ama 18 yaşındaydım bunu yapamayacağım, vazgeçiyorum dedim. Üstelik daha o zaman okul konserlerine çıkıyordum. Yolda ‘‘Beyin Armonisi’’ diye bir kurs ilanı gördüm. Beynimi kullanarak vücudumu rahatlatmayı öğrendim. Sessiz bir ortamda duruyor, ayak parmaklarınızdan başlayarak her yerinizi beyninizle dolaşıyorsunuz. Ayak başparmağım, o şimdi rahat, ağırlığını, onun yaşadığını düşünüyorsunuz. Ben dünyadayım, varım, burdayım işte. Vücudunuzu bilinçli bir şekilde algıladığınızda, ikinci etap, onu yönlendirme başlıyor. Mesela ben mezuniyetimin bir sene evvelinden her şeyi biliyordum. Kıyafetimi, sürdüğüm parfümümü, mezun olacağım salonu... Bir sene boyunca, yatağıma yattım ve mezuniyetimi düşündüm. Yataktan kalkışımdan salona gidişime kadar. Kafamda bütün parçaları çalıyordum. Bu benim ilk en büyük denemem oldu ve oldu.

Nasıl oldu?

- O sabah kalktığımda şöyle bir his vardı ‘‘Ben bunu zaten yaşıyorum, ne olacağını biliyorum’’. Panik değil heyecan bile yoktu.

Borusan Kültür Merkezi'nde kurslar ne zaman başlıyor?

- Orada arp ve müzik tarihi üzerine geceler yapıyordum. Çaldığım parçanın dönemini anlatıyordum. Sonra İtalya'da aldığım beyin armonisi ve vizyonu kurslarını burada uygulamak istedim. İki sınıfımız olacak. Biri sahne sanatçıları için, diğeri ise günün kirliliğinden arınmak isteyenler için. Konservatuvardan hocalar, talebelerini göndermek istiyorlar. Problem yaşayan öğrencileri var.

Bu sanatçıların başına çok sık gelen bir şey mi?

- Çok sık değil herkes yaşıyor. Ama değişik yaşıyor. Kimi konserden önce o feci sıkıntıları çekmez ama içeri gittiğinde eli ayağı birbirine girer. Ben sahneden çıktığımda feciyim. Sahneye çıktığımda ise hafif bir megolamanlık var. Önceden çok mütevazı biriydim. Sahnede mütevazı olmamak gerek. Ben bu işi biliyorum diye çalmak gerek.

Bu kurslardan sonra değiştiniz mi?

- İki ayrı insan. Biri çocukluk halim, diğeri yetişkin. Bu bir anda değişti.

Aferin bana!

İtalya'da hangi orkestralarda çaldınız?

- Bölgenin (Veneto) orkestrasında altı sene birinci arpist olarak çaldım. Orkestraların arpiste ihtiyacı olduğunda gidip çalıyordum. Çoğunlukla oda müziği yaptım.

Türkiye'de korno çalmaya devam ediyorsunuz...

- Arptan mezun olduğum için, korno eğitimi için konservatuvara devam etmem gerekmedi. Mezuniyet sınavım kaldı bir tek. Cem Köse ile çalışıyorum. Param oldukça da yurtdışına gidip oradaki hocalarla çalışıyorum.

Korno ve Arp... İki farklı enstrümanın hayatınızdaki yeri nedir?

- Arp benim kızım, korno da oğlum. Ama ben onları yetiştirmiyorum onlar beni yetiştiriyor. Hareket eden, duyulan, enerjisi olan bir yaratık çıkıyor. Bunu yogadan sonra hissettim. İçimde bir kadın, bir de erkek var. Kadında doğurma içgüdüsü, hafif bir geyşalık, feministlik var. O taraf daha değişken. Erkek tarafım sağlam, hükmetmeyi seviyor, ukala, güçlü, azimli.

Bunu ne zaman farkettiniz?

- Korno çalarken erkek gücümü kullanıyorum. Kornonun sesi içimden gelen erkeğin sesi aslında. Arpta kadının yumuşaklığı var. Korno ile benim aramda özel bir ilişki var. Annelerin oğluyla ilişkisi gibi. Arp'a nasıl davranırsam çıkaracağı sesi biliyorum. Arpı 14 senedir çalıyorum, her şey oturdu. Korno ile daha cicim aylarındayız.

KİM DAHA KÖTÜ

Peki orkestranın içinde arp ile kornonun yeri nasıl?

- Tını olarak arp kadın enstrümanıdır. Kornonun orkestradaki yeri, çalınan parçaya göre değişir.

Arp ya da korno çalarken ruh haliniz de değişiyor mu?

- Arp çalarken, konsantrasyon mükemmel. Yaptığım şeyden mutluyum. Benden hoş kokular çıkıyor. gibi geliyor. ‘‘Aferin bana’’ ruh hali var. Korno çalarken sahnede hiç gözlerimi açmam. Onun verdiği sesten kendimi güçlü hissediyorum. Belki de kötü bir insanım, sert bir insanım. Hiç korku yok. Arp çalarken çok naziğim, kırılabilirim. Sadece ruh halim değil insan olarak değişiyorum.

Peki insanlara davranışlarınızda mı değişiyor?

- Korno aleminde bir 'alemciliktir' gider. Sigara içerler, oysa içmemeli, kornoya da sigarayı takarlar. Sahne arkasında, konser öncesi dün gece neredeydin abi muhabbetleri yaparlar. Orkestrada sürekli azar işitirler.

Orkestranın 'kötü çocukları' kornocular mı?

- Trompetçiler daha kötüdür aslında. Onlar caz falan çalar biz çalmayız!

Arpistler?

- Aaa rica ederim. Konuşulmaz bile arpistlerle.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!