Güncelleme Tarihi:
Festivalin onur yazarı da Adalet Ağaoğlu’ydu. Roman kahramanları Don Kişot’tan beri yaşamımızda model olarak hep var. Zaten o kahramanlar hayatın içinden romana girmiyor mu? Gerçi bu ‘kahraman’ sözcüğü de biraz rahatsız ediyor. Fazla eril (erkeksi) bir anlamı işaret ediyor ama sözcük iyice yer etmiş.
Adalet Ağaoğlu, edebiyatımızın seçkin yazarlarından; yazdıklarıyla, duruşuyla, roman karakterleriyle... Başkaldıran bir yazar ve kişilik. Ayrımcılığa, haksızlığa itiraz eden, direnen; roman karakterleri de. Üçlemesi Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi, Hayır...’ın Aysel’i ve de Üç Beş Kişi’nin Kardelen’i; hele bu romanın sonunda, Kısmet’in etrafını çevreleyen ataerkil düzene beklenmedik radikal başkaldırışı! 1979 tarihli Bir Düğün Gecesi’nin ilk cümlesi şöyle: “İntihar etmeyeceksek içelim bari!” Bunu romanın yan karakterlerinden Tezel söylüyor. Son derece cesurca ve sarsıcı; Tezel de öyle.
Adalet Ağaoğlu, romanlarında Cumhuriyet tarihini de sıkı bir sorgulamadan geçirir. Biçimsel açıdan getirdiği yeniliklerin yanı sıra düşünsel yanı da ihmal etmez; ortaya attığı ‘fikir tartışması’nı, roman boyu sürdürür. Çoğu zaman zekice kaleme alınmış ironik bir anlatı çıkar karşımıza. Bunu pekâlâ, “arı kovanına korkusuzca ve tek başına, çomak sokmak” diye tanımlayabiliriz.
Yaşamına bakıldığında Adalet Ağaoğlu’nun dimdik ayakta duran bir kadın olduğu ortaya çıkar. TRT’deki çalışma hayatında, kitaplarına açılan davalarda, aydın olarak siyasi mücadelesinde vb. Aslında erkekler dünyasında bunu başarmak güçtür; kuşkusuz Halide Edib’e, Fatma Aliye’ye uzanan bir ‘yazgı ortaklığı’ varsa da Adalet Ağaoğlu, taviz vermeden dik durabilmiştir. Yapıtları ve roman karakterleriyle de.
‘Dik durmak’ onu en iyi anlatan tanım. Yaşamında çok talihsiz bir olay var! 1996 Temmuz’unda, bir sabah yürüyüşü sırasında, kıyıdaki bankta Boğaz’ın maviliğine dalmış dinlenirken ya da kim bilir hangi satırlar zihninde dolanırken, bir trafik canavarı arabasıyla çarpıyor ve onu denize savuruyor. Oradan, o mavi sulardan çıkabiliyor; ayakları üstünde durabiliyor. Kaldırıldığı hastanede birkaç gün komada kaldıktan sonra, kardelen çiçeği gibi karı delerek kendine geliyor! Adalet Ağaoğlu yukarıda da belirtilen kendi roman karakterinin adını boşuna koymamış!
23 Ekim 1929 doğumlu. Bu tarihe bakılınca edebiyatımızın ana kraliçesi diyebiliriz. Ancak, o dik duruşuyla daha genç bir anlamı çağrıştırıyor bize; yani yeniyi. Romanlarının tarihi yirmi yıl, otuz yıl öncesine gitse de hâlâ yeni olanı yazmış. Zaten bundan dolayı modern bir yazar değil mi? O zaman edebiyatımızın hep kraliçesi.
Radyo oyunları, tiyatro oyunları, genç yaşlardaki şiirleri, çevirileri, denemeleri, hikâyeleri de var. Adalet Ağaoğlu iz bırakan yapıtlara imza atarken asıl hayatımızın kahramanı.
(* Bkz. http://www.21aralik.com/tr1/index.aspx)