Güncelleme Tarihi:
Yeni single’ınız birkaç haftadır piyasada... Kimlerle çalıştınız bu single için?
- Çalışmada “Öfkem ve Ben” ile “Aşktan Öte” adlı iki şarkının iki ayrı versiyonu var. Rock düzenlemeleri Kerem Tüzün ve Arbak Dal ile hazırladık. Bir önceki albümde de yer alan “Aşktan Öte” şarkısının akustik versiyonuna da klip çektik.
“Artık içimdeki öfkeyi pozitif yönde kullanmayı öğrendim ve şarkılarla ifade etmeyi seçtim” diyorsunuz. Bu süreçte meditasyon, Thai Chi ve Kung Fu da yapmışsınız...
- Evet, albüme adını veren “Öfkem ve Ben” adlı şarkı öfkemin pozitif bir yansıması oldu. Ama sadece Kung Fu ya da meditasyon yaptım diye bu hale gelmiş değilim. Bunlar sürecin parçaları. ınsanda daha iyiye ve pozitife doğru bir istek varsa illa meditasyon ya da Kung Fu yapması gerekmez. Kimi bir şeyleri yenmek adına gezip tozar, sufizm ile ilgilenir, kitap okur. Bense nasıl daha kontrollü olabilirim diye uğraştığım bir süreç geçirdim. Öfkesiyle barışık olup da “Ben böyle bir adamım, bana dokunmayın” diyen birinin bu sürece girmesine gerek yok. Ben mutlu değildim ve değişmem gerektiğine, yıkıcı olmaktansa yapıcı olmaya karar vermiştim. Meditasyon yapmak hem ruhuma iyi geliyordu hem de hayatım güzelleşiyordu. Dolayısıyla bu yolu seçtim. Bence insanların kendilerine pek de itiraf edemedikleri bir şey öfkeli olmak. Bu ülkede kolay yaşamak ve aklıselim bir şekilde ilerlemek kolay değil. Dünya üzerinde bu kadar karmaşa yaşayıp hâlâ birbirini bu kadar seven ve toprağına aşık bir başka millet var mı merak ediyorum. Çok özel bir durum bence.
“Aşktan Öte” şarkınızda aşktan öte hiçbir duygunun olmadığını söylüyorsunuz. Ama daha önce “Aşk Var Ya” adlı şarkınızda “Aşk dediğin büyük yalan” diye haykırıyordunuz.
- Ben hiçbir zaman tutarlı bir insan olduğumu söylemedim, söylemeyeceğim de...
DÖNÜP GİTMEK YENİLMEKTİR
“Öfkem ve Ben” şarkınızda ise “Sen ve sana ait her şeye sırtımı dönüp gidiyorum” diyorsunuz. Gerçekte sırtınızı dönüp gittiğiniz neler oldu?
- Herkes kadar benim de bırakıp gittiklerim oldu. Aslında dönüp gitmek yenikliktir. Hatta gittikten sonra geri dönmek isteyip de sırf ağızdan çıkan sözlerden dolayı geri dönememek herhalde hepimizin başına gelmiştir. Çekip gitmek yerine kalıp çözüm bulmak tabii ki daha mantıklı bir yol. şimdilerde orada kalıp devam etme motivasyonunu bulabiliyorum ama... Öfke benim için eski bir dost gibi olsa da ara sıra çıkageliyor! 37 yaşındayım. Kendimi bildim bileli birçok karakter yaşadım. şimdiye kadarki karakterlerim, şu an olduğum adam kadar olgun değildi ama...
İnternetteki bir paylaşım sitesinde, “Tembel ve pratik zekalı olmak mı yoksa çalışkan ve yapısal olmak mı?” diye bir soru sormuşsunuz. Siz hangisini tercih ediyorsunuz?
- Cevabı bilemediğim için insanlara sormuştum zaten. “Herkesin sonsuza kadar yaşayacak parası olduğu takdirde ya da para kavramı hiç olmasa, kimse bu kadar çalışmaz ve tembel olur” dedim. Herkes bu konuda fikrini paylaştı. Ben de hadi bunun üzerine bir şarkı yazalım dedim. Birçok kişi söz gönderdi. Ve ortaya “Yavaş Yaşamalı” şarkısı çıktı.
Şarkı sözlerini yazmak için bir tekniğiniz, tercih ettiğiniz bir zaman dilimi falan var mı?
- Ben gece şarkı yazmam. Sabah erken kalkarım genelde. Çünkü her şey çok taze ve gün bir şekilde gebe oluyor. Taze bir günden çok besleniyorum. Duygusal dünyanı meşgul eden konu ne ise o daha iyi pekişiyor ve kağıda dökülüyor.
New York Central Park’taki “İstanbul Live” konserinde Sertab Erener’le birlikte siz de sahne aldınız. Nasıldı reaksiyon?
- Ben açıkçası o kadar yoğun ilgi beklemiyordum. ınsanlar yoğunluk yüzünden konser alanına giremeyip dışarıda kaldılar. ınanılmazdı. Çok pozitif bir enerjisi vardı.
KEBABI DA BİLİRİM LOS ANGELES’I DA
Adana doğumlusunuz. Ortaokul dönemini İzmir’de geçirmiş, sonrasında Ankara’ya yerleşmiş, ardından eğitiminize Los Angeles’ta devam etmişsiniz. Bu kadar farklı kültürü bir arada yaşamak size neler kattı ya da sizden neler götürdü?
- Doğum yerim Adana ama aslen Afyon-Dinar’lıyım. Yine de bizim ailede Adana kültürü daha baskın. Ama ben batı kültürüyle büyüdüm. Lisede ingilizce eğitim aldım. Üniversitede ıngiliz Dili ve Edebiyatı okudum. Los Angeles’a gittiğimde kendimi ikinci evimde gibi hissettim zaten. Farklı kültürler birleşti bende. Adana’ya gittiğimde kebabın tadını nasıl alacağımı da bilirim, ızmir’e gittiğimde mezeyi de bilirim, Los Angeles’ta bir araba kiralayıp bütün sokakları rahatlıkla gezmeyi de bilirim.
Uzun süre yurtdışında kaldığınızda neleri özlersiniz?
- Ben Türk insanının duygusal teması kadar güzel bir temas dünyanın hiçbir yerinde görmedim mesela. Yeni tanıştığın biriyle yarım saat sonra sarılarak, öpüşerek ayrılıyorsun Türkiye’de. O yakın temas buralara özgü bir şey. Yurtdışındayken hakikaten bunu özlüyorum.
Dizilerde genellikle pop müzik şarkıcılarını ya da türkücüleri görüyoruz. Bir rock şarkıcısını görmek pek mümkün olmuyor. Siz mesela teklif gelirse değerlendirmeyi düşünür müsünüz?
- Ben 2002 yılında “Beşi Bir Yerde” adlı dizide oynamıştım zaten... Oyunculuğa da sıcak bakıyorum. Oynayacağım role, nasıl çekileceğine, senaryoya bağlı olarak kabul edebilirim.
Sertab Erener ile 13 yıldır birliktesiniz. Albümdeki şarkının sözlerini bir kez de ben size sorayım istiyorum. Var mı aşktan öte bir şey hayatınızda?
- Yok. Aşksız hiçbir ilişki yürümez zaten. Örneğin müzik yapmaya aşık değilsen, müziği bırakırsın. ınsanın içinde aşk ve tutku varsa önüne engeller çıksa dahi bir şekilde yola devam eder.
AŞKIN SEBEBİ OLMAZ
Müziğe, hayata, insanlığa, dünyaya duyulan aşk ile sevgiliye duyulan aşk temelde aynı aslında... Herhangi bir sebebe dayanmadan hissedilen bir duygudur bu. Her şeyin bir olduğu o aşk hali içinde bulunuyorsan, hayat gücün vardır, ondan ötesi ölümdür. O yüzden aşktan öte bir şey yok ya zaten. Geri kalan her şey zihinden çıkar. Değerleri kendimiz veririz. “Sevgilimi çok seviyorum çünkü çok güzel” diye bir laf ediliyorsa, orada devreye zihin girmiş demektir, işte o aşk değildir. Eğer aşk sende varsa, sen zaten bir sevgiliyle ya da kendi kendinle onu yaşayabiliyorsun. Ama sende aşk yoksa, istediğin kadar birini sevdiğini düşün, hiçbir zaman yaşayamazsın. Aşk tamamen insanın kendisiyle ilgili...