Güncelleme Tarihi:
Bir yandan “O da insan ben de insanım. E peki bu fark ne?” diye kendimi sorgularken diğer yandan sorularımı yöneltmeye başladım. Tatlıtuğ hepsini tatlı tatlı yanıtladı. Zaten o milyonların sevgilisi de olsa, ünü yurtdışına taşmış da olsa kendini bütün bu beğeninin, abartının, cafcafın dışında tutuyor
28 yaşında bir erkeğin yıllardır kadınlardan ne kadar seksi ve yakışıklı olduğunu duyması nasıl bir his?
- Beğenilmek güzel ve keyifli ama ben çocukluğumdan beri çok iyi ve çok kötüyü önemsemiyorum. Tabii almam gereken iyi-kötü eleştirileri alıyorum ama negatif bir durum ya da çok alkışlanan bir durum bana değmiyor. Dediğim gibi beğenilmek güzel ama nötr kalıyorum.
Egonuz hiç etkilenmiyor mu?
- Hayatımda egoyla ilgili hiçbir durum yaşamadım. Tüketime dayalı bir iş yapıyoruz. Her şeyin yeri ve zamanı var. Bu dönem arz talep meselesi olarak benim ve ekibin yaptığı işler seviliyor. İleride bütün bunlar başka biri için geçerli olabilir. Bu sektör kimsenin tekelinde değil. Bunu bilerek ve ayakları yere sağlam basarak yaşamak lazım. Yani biraz akıllı olmalı.
Sarışın çocuk olarak ortaokul ve lise yıllarında da beğeniliyor muydunuz?
- Sanmıyorum. Küçükken çok zayıftım. Elektrik direği gibi bir adamdım. (Gülüyor.)
Bir röportajınızda, “Beni yakın çevrem dışında kimse tanımaz” demişsiniz. Yakın çevreniz sizi nasıl tanıyor?
- Sıradan ve basit yaşantıya sahip biriyim. Zaten ne yiyorsun, ne içiyorsun, neler yapıyorsun mevzuları bana garip geliyor. Her normal insan gibi sabah yatağımdan kalkıyor, işime gidip evime dönüyorum. Kendi çapımda ufak bir arkadaş grubum, bağlı bulunduğum ajansım ve ailem var. Gece yaşantısından ve gürültülü ortamlardan çok hoşlanmıyorum. Karınca kararınca şeylerden mutlu oluyorum.
Sokakta hayranlarınız size dokunmak, sizi öpmek istiyor. Korumanızla mı geziyorsunuz?
- Hayır, hiç koruma talep etmedim. İnsanlar bana coşkuyla yaklaşıyor, bazıları dizideki karakterim üzerine yorum yapıyor ve bunlar beni motive ediyor. İşin manevi boyutundayım. İşimi seviyorum. Gelişimim için neler yapmam gerekiyorsa kendimi onlara adamış durumdayım. Bunun dışında işin sükse ve cafcaf taraf beni ilgilendirmiyor.
Şöhretinizle birlikte arkadaş çevreniz değişti mi?
- Adanalıyım ve yetişmiş olduğum yerde çok arkadaşım vardı. Basketbol oynar, dışarıya çıkar ve sosyal aktivitelere 10-15 kişi halinde giderdik. O arkadaş grubumdaki çoğu arkadaşım İstanbul’a üniversite okumaya ya da iş yapmaya geldi. Onlarla hâlâ görüşüyoruz.
YARALI KARAKTER SEVİYORUM
Canlandırdığınız her rolde farklı bir adam olmayı başarabilmenizin sırrı ne?
- Bilirkişi değilim ama güdü çok önemli. Çok gözlem yapıyorum. Evet izleniyorum ama ben de saatlerce elimde bir fincan kahveyle etraftaki insanları izliyorum. Tabii, eğitim kısmını da unutmamalı. Şu an Kültür Üniversitesi’nde iletişim tasarım sinema oyunculuğu okumaya devam ediyorum. Aynı zamanda özel workshop’lar aldım. Tabii çalıştığım insanlar ve ekip de başarılı olmamda çok büyük etken.
Hem bir yıldız hem de sıradan bir öğrenci olmak nasıl bir duygu?
- Bu sene işlerin yoğunluğundan okulu dondurdum ama okul ortamı gayet keyifli ve güzel. Ders çalışmayı çok sevmememe rağmen başarısız bir öğrenci de değilim.
Yeni bir role hazırlık süreci sizde bir karın ağrısı yaratıyor mu?
- Bir projeye başlamadan o karakteri görmek insanda ister istemez karın ağrısı yapıyor. Büyük sorumluluk. İyi bir çalışma süresi lazım. Oynadığım karakteri savunmaya ve gerçekliğini yansıtmayı çalışıyorum.
Şimdiye kadar canlandırdığınız karakterler arasında size en yakın olan hangisiydi?
- Ezel’de canlandırdığım ‘Sekiz’ ve Kuzey Güney’deki ‘Kuzey’. Yaralı karakterlerden biraz hoşlanıyorum galiba.
Neden? Siz de yaralı mısınız?
- Hayır, sadece onları oyuncu olarak çözmek bir puzzle gibi. Gerçek hayattaki karakterlerimiz gibi zaman içinde onlar da değişim gösteriyor.
KİMSE MÜKEMMEL DEĞİL
Kuzey’in şu çok konuşulan karakteristik tavırlarını siz mi yarattınız?
- Karakterimin arkasından konuşmayayım. (Gülüyor.) Senaryoyu baz alıyorsun ama o hareketler benim de içselleştirdiğim şeyler. Ben de Kuzey’i anlamaya çalışıyorum ve ona yakınım.
Kuzey her yanıyla haklı mı? Sevdiği kıza açıkça aşkını söyleyemiyor…
- Bu dizide kimse haklı ya da haksız değil. Herkes ortada farklı renklerde dolaşıyor ve kimse mükemmel değil. Ama en kötü adamı oynarken bile onu savunmak ve ona inanmak zorundasın.
Kendinizi Kuzey gibi hissettiğiniz oluyor mu?
- Haftanın altı günü çalışıyorum ve bu sürede Kuzey oluyorum. Bu yüzden ufak tefek kalmalar oluyor ama bu da normal bir şey. Yoksa canlandırdığım hiçbir karakterin benimle alakası yok.
BABAMIN PASTANESİ VARDI İYİ BİR İKİLİ OLDUK
Kıvanç Tatlıtuğ, Magnum tüketicilerinin markaya en çok yakıştırdığı isim oldu. Tatlıtuğ, Josh Holloway ve Benicio Del Toro gibi dev isimlerin ardından Magnum reklam filmlerinde rol alan üçüncü erkek ve ilk Türk oyuncu. 4 Haziran’da reklam ve 15 Haziran’da dijital kampanyası yayında olacak. Tatlıtuğ, babasının pastanesi olduğunu söylüyor: “Bu yüzden tatlılarla haşır neşirim ve markayla iyi bir ikili olduk. Çekimler sırasında dikkat etmedim ipin ucunu biraz kaçırdım.”
KENDİMİ SUYA BIRAKTIM
Önceden hiç dövüş sporu yapmış mıydınız?
- Hayır. ‘Kuzey Güney’e fiziksel anlamda beni eski dünya Tayland boksu şampiyonu Ara Karanfil hazırladı. Dizide ‘Zımba’ karakterini canlandırıyordu. Sonra birileri çıktı hakkımda, “Kıvanç’la çalışıp bu kondisyona getirdik” dediler ama spor hocam onlara hiçbir cevap vermedi.
Tony Hill böyle bir açıklama yapmıştı. Sonra da kitap yazdı. Bundan rahatsız oldunuz mu?
- Benim için sorun değil. Er geç bu doğru ortaya çıkacaktı.
Her şey sizin açınızdan dört dörtlük mü?
- Aslında borsa gibi inişli çıkışlı bir hayat. Zaten hayat zor, hayatı tek tip idame ettirmek daha da zor. Hayattan bir şeyler beklemeyeceksin. Son yıllarda kendime telkinde bulunduğum bir konu var. Aslında bu söz çok sevdiğim bir abime ait: “Sudan korkmamalı. Suya kendini bırakıp uzanırsan batmazsın. Ama yüzme bilmeyen bir insan çırpınarak dibe doğru gider. Biraz bilip, çırpınmamak gerekiyor. Eğer bir şeye karşı mücadele edersin gücün düşer, yorulursun.” Ben kendimi suya bıraktım. Çırpınmamaya çalışıyorum. Hayatın rüzgarına, inişlerine çıkışlarına kendi bırakıp kasmaman lazım. Ne kadar direniş gösterirsen o kadar zarar görürsün.
KIRIŞIKLIKLARIMI MERAK EDİYORUM
Yaşlanma korkunuz var mı?
- Yaşlanmanın insana ayrı bir keyif ve güzellik kattığına inanıyorum. İlerleyen yaşlarımı ve oluşacak kırışıklıklarımı da merak ediyorum. Onlar benim en büyük hazinem olacak.
Büyük pişmanlıklarınız var mı?
- Hayır, yaptığım her şeyin sonuna kadar arkasındayım.
Hayattaki en büyük önceliğiniz nedir?
- Ailem.
Kaç dövmeniz var?
- Üç. Biri sağ, biri sol kolumda. Diğeri bileğimde.
Anlamları?
- Özel... Yani işte, bir şeyler demek... (Gülüyor.)
O zaman yüzüğü sorayım. Galatasaraylısınız ama parmağınızda kartal yüzüğü var?
- Futbola karşı fanatik bir tarafım yok. Kartalı çok seviyorum.
“Kartallar yüksekten uçar” gibi bir şey mi yani?
- Bu derin bir konu Hakan, buna vereceğim cevap ancak “Evet, doğru söylüyorsun” olabilir. (Kahkaha atıyor.)
Sokakta keşfedildi
Tatlıtuğ’un reklamlardaki rol arkadaşı Florence Eugene (26) Fransız asıllı. Mankenliğe Paris’te sokakta bir yetenek avcısının keşfiyle başladığını anlatıyor: “Bu işe 18 yaşında öğrenciyken başladım. Avrupa çapında birçok büyük markanın kampanya yüzü oldum. Sanırım beni diğer mankenlerden ayıran gözlerim oldu ama güzellik beni bir gün terk edeceği için iyi bir insan olmaya çalışıyorum. Kıvanç Tatlıtuğ gerçekten yakışıklı ve profesyonel biri. Çok hızlı anlıyor. Onunla çalışmak çok kolay.”