‘Biri Bizi Gözetliyor’ ya da kısa adıyla BBG, sıradan insanları, onların düşünce ve davranışlarını kendinden menkul birer star haline getiren kameralı programların/yarışmaların ‘ata’sıydı. Ata ise onun devamlarından ‘Gelinim Olur musun’un, son kendinden menkul starı.Bu ikisinin yayınlanması arasındaki sürede, nice üç-beş aylık, kağıttan şöhret geçti Türkiye’nin gündeminden ve hemen hepsi unutuldu. BBG’nin o dönemki starlarından Eray Sezer, BBG’yi Bazı Bilinmesi Gerekenler şeklinde açarak, yazdığı kitabın ismi yaptı ve o kitapta bazı sorular sordu. Kağıttan şöhretlerin yaşadığı hayatların, reyting canavarını oluşturan izleyicilere izlettirilmeyen bölümüyle ilgiliydi bu sorular: ‘(Yapımcıların) ya yarışma sonrası dağılan hayatlar karşısındaki sorumlulukları? Onu atlamışlar. Ya ‘ürünlerinden’ biri bunalıma girip kendine zarar verirse? Ya maddi, manevi hayatı bu programlar yüzünden onarılmaz derecede büyük yaralar almışsa ne olacak?’ Yarışmadan çıktıktan sonra hayatına nasıl bir yön vereceğini henüz bilemeyen Ata’nın, bir otel odasında, aşırı dozda uyuşturucu sonucu ölümüyle, bu sorular daha da anlam kazandı. Ancak kaç kişinin cevaplamak istediği meçhul. Çünkü son tartışmalar, bir deli kuyuya taş atmış misali, daha çok Ata’nın şehit sayılıp sayılmayacağı, tabutunun bayrakla sarılmasını hak edip etmediği üzerine dönüp durdu. Yani bu hazin ölüm bile kameralı ev tarzı tartışma düzeyini yükseltemedi. Peki yine aynı şey mi olacak? Birkaç günlük şöhretlerin, şöhret oldukları hızla unutulması gibi, bu ölüm de mi hemen hafızalardan silinecek? Hemen yeni yarışmalara mı geçilecek? Ata’nın biraz (yarışmacılarını sonunda öldüren bir yarışmayı işleyen bir
film olduğu için) Atları da Vururlar’a, biraz da (bütün hayatı kameralarla gözlenerek mahvedilen bir genci anlattığı için) Truman Show’a benzeyen kısa hayatı, trajikomik bir filmin senaryosunu andırıyor. Sanki gerçek değil de birileri yazmış gibi...İstanbul’un Bayrampaşa ilçesinin İsmetpaşa Mahallesi sakinleri, onu taa yıllar öncesinden, tıpkı herkesin bu yıl televizyondan tanıdığı gibi tanır. Küçük Ata (Türk) parkta arkadaşlarıyla, en çok da Ferhat ve Birol’la futbol oynarken, sadece onun değil, arkadaşlarının da ‘anne’ dediği Semra Hanım camdan bağırır: ‘Ataaaaaa...’ Ata derhal topu bırakıp eve koşar. Herkesin hatırasında en net fotoğraftır bu.15-20 yıl sonra bugün, ‘Gelinim Olur musun?’ yarışmasına katıldıklarında, 24 saat izlendikleri kameralar önünde de 24 yaşındaki Ata ve annesi aynı fotoğrafı verir. Öyle ki onun ne zaman aşık olacağına bile karar verecek olan, müdahalecilikte en uç noktada olduğundan mıdır nedir, ‘milli kaynana’ mertebesine yükseltilen annesi Semra Hanım’dır. Ata ise annesinin zaman zaman birer demir parmaklığa dönüşen şefkatli kanatları altından çıkamayan genç.Ata, ünlü olup yaşadığı süre boyunca, medya önüne bunun dışında bir özelliğini çıkaramaz. Yine de ünlüdür; Semra Hanım’ın oğlu Ata olarak... Kabul etmek gerekir ki yarışmaya katılmayı o istemiş ama yarışma annesini daha çok meşhur etmiştir. Tıpkı yarışmaya da bizzat annesinin tavırlarının ve ona taktığı ismin ilginç bulunmasından dolayı katılabildiği gibi...11 YAŞINDAYKEN YUFKACI ÇIRAĞIYDIİstanbul Bayrampaşa’da tanışıp, kaçarak evlenen Hamit Türk ile Semra Yücel’in üç çocuğundan ikincisi, ilk oğulları olarak 6 Eylül 1981 tarihinde Bayrampaşa İsmet Mahallesi’nde dünyaya gelir Ata. Eski eşiyle Giresun’a kaçtıklarında bir bankada memurdur Semra Yücel, sonra bir daha çalışmaz. Hamit Türk ise fabrikada işçilik, imalat ustalığı yaptıktan, deri tekstil işini batırdıktan sonra işsiz kalır. Bayrampaşa’da, Ata’nın doğduğu ve son yolculuğuna çıktığı evde sık sık tartışmalar başlar. Türkiye’nin fazlasıyla sert ve tavizsiz olarak tanıdığı o kadın, o evde kocasından dayak da yer. Boşandıktan çok sonra, eski eşi ve oğlunun ününün bir kıyısından nasiplenmek üzere ortaya çıkan Hamit Türk, ‘Evet dövdüm, pişmanım. Ama yine de bir tek sabah olsun, kahvaltımı hazırlamadığını da hatırlamam’ der Semra Hanım için. Ata’nın çocukluk arkadaşları da Semra Hanım’ı aynen böyle tarif eder: Sert, disiplinli ama anaç! Ata’nın ağzına bir lokma koyuyorsa, bir lokma da arkadaşlarının ağzına koyan, Ata’ya bir bağırıyorsa, bir de onlara bağıran Semra Anne. Oğlunun her şeyine karışsa, son zamanlara kadar, sakalını kes, saçına o kadar jöle sürme, o
yemek bitecek diye sürekli emir kipinde konuÅŸsa da, aynı zamanda ayağına yemek, çay servisi yapan kadın.Sonunda boÅŸanma 1992 yılında, Ata 11 yaşında, kardeÅŸi Anıl henüz annesinin karnındayken gerçekleÅŸir. Almanya’ya gidip uzun yıllar ortadan kaybolan Hamit Türk, uyuÅŸturucu kaçakçılığı suçlamasıyla beÅŸ yıllık hapis cezasını çekmeye baÅŸladığında, Ata da okul sonrası yufkacıda çalışmaya baÅŸlayacaktır. Sonraları hep gururla anlatır o günleri, ‘Zor durumdaydık, ben de üzerime düşeni yaptım. ArkadaÅŸlarım parkta oynarken ben yufkacıda çalışıp eve para getirdim’ der.Asker kızıdır Semra Yücel. DespotluÄŸunu astsubay babasından almış olabilir. Kızına göre ‘Hitler’in kadın hali’dir ama olsun, bu namusuna, haysiyetine sahip çıkmak içindir... Tüm komÅŸuları da böyle söyler zaten: Evet serttir ama iyidir, Ata’nın kararlarını etkilemesini de doÄŸaldır, çünkü hepsi onun iyiliÄŸi içindir!PARAYI BULACAK INFINITY ALACAKTIAta, mahallesindeki Nail ReÅŸit Ä°lköğretim Okulu’ndan sonra BayrampaÅŸa Ticaret Lisesi’ne gider. Erciyes Ãœniversitesi’nde iki yıllık muhasebe eÄŸitimi alır ve Açık Öğretim’de dört yılı tamamlamaya çalışır. Mobilyacılara aparat satan bir fabrikada muhasebecilik yapmaktadır yarışmaya katıldığında. Ekonomik yönden çok rahat bir hayatları olduÄŸu söylenemez. Semra Hanım’ın babasından kalan evde, onun maaşıyla üç çocuk büyütmesi kolay olmaz. Özellikle Kayseri’ye oÄŸluna para gönderdiÄŸi aylarda.Annesinin tüm baskıcı tutumuna raÄŸmen, mahallesindeki herkes, efendi, saygılı, sakin bir çocuk olarak anlatır Ata’yı. Yolda gördüğünde mutlaka hal hatır soran, sizli bizli, beyli hanımlı konuÅŸan bir çocuktur, içine sokulduÄŸu disiplinden çok da ÅŸikayet etmez. ArkadaÅŸlarının en çok duyduÄŸu cümleleri ÅŸunlardır: Tamam annecim, haklısın annecim... Yarışmadaki rakibi, sonradan yakın dostu olan Ahmet Akman’a göre, zaman zaman ‘Anne beni rahat bırak’ cümlesi de çıkar aÄŸzından ancak en fazla on saniye sürer isyanı. Bütün bunlar yine de evde annesinin dizi dibinde oturduÄŸu anlamına gelmez. Birlikte BayrampaÅŸa’nın serserilerini dövdüklerini, çok dayak yediklerini söyleyen arkadaşı Ferhat, ‘Semra Anne bize güvenirdi, bir yere gideceÄŸimiz zaman gidip ondan izin isterdik, verirdi’ diye anlatır. Ata, ‘gizli saklı’ bir çocuktur ona göre, burada yanındadır, ama kendini fazla belli etmez. Yarışmaya katıldığını bile her ÅŸey kesinleÅŸince anlatmıştır.Üçü, yani Ata, Birol ve Ferhat, ‘Semra Anne’nin disiplinli anaçlığının gölgesinde kurarlar hayallerini. Çok para kazanacakları yılların hayalleridir bunlar. Bir kere parayı bulacaklar, özellikle Nissan Infinity otomobilleri, yatları olacak, bir de büyük bir arazi satın alıp üç villa konduracaklardır üzerine, eÅŸleri ve çocuklarıyla birlikte yaÅŸayacaklardır. Belki de bunun kendi hayat çizgisinde yürürse gerçekleÅŸmeyeceÄŸini gördüğü için evlilik yarışmasına katılmıştır Ata. Ama arkadaÅŸları onun bir gün televizyonda olacağını düşündüklerini söylerler. Çünkü her yarışmayı çok merakla izlemiÅŸ, ‘Bir gün ben de televizyonda olacağım’ demiÅŸtir.Bir de çocukluÄŸundan kalma gizli aÅŸkı vardır mahallede. Son dönemde de görüştüğü. ‘Ben Ata’nın hiçbir canlıya bu kadar deÄŸer verdiÄŸini görmedim. SevdiÄŸine bir kez ÅŸahit oldum’ der Ferhat. Ama olmayacak bir iliÅŸkidir, zaman zaman yaptıkları ve aÅŸk acılarını paylaÅŸtıkları sohbetlerde Ata, ‘Ben aÅŸkıma aşığım, ona deÄŸil’ diye konuÅŸur. Ferhat’a göre yarışmadaki Sinem aÅŸkı, gerçek deÄŸildir.YARIÅžMA ARKADAÅžLARIYLA ARASINA GÄ°RDÄ° Yarışma, üçünün bu can dostluÄŸu arasına bir kara kedi gibi girer. Gerçi Ata, kimseyle görüştürülmediÄŸi yarışma günlerinden sonra döndüğünde, eski mütevazılığı sürdürür, yarışmadan azat olur olmaz aradığı ilk onlardır ancak, birlikte yiyip içen, birbirlerine ‘kardeÅŸim’ deyip her türlü kötülüğe karşı koruyan sıkı dostlar, eskisi kadar görüşemezler. Ata iki gün mahalledeyse, bir hafta ‘şov dünyasında’dır çünkü. Bir-iki yerel festivalde sunuculuk yapmış, Adana’ya da Cansever ‘Sen ÅŸereflendir ki, programıma ilgi artsın’ dediÄŸi için gitmiÅŸtir. Hatta Birol, onu kaybettiklerini düşünür, bu nedenle tartışır ve küserler bile. Ancak yine dayanamaz, barışırlar. Daha az görüşseler de dostturlar.Görünen o dur ki, ne kendi başına ya da arkadaÅŸlarıyla, ne de yarışma sayesinde, henüz ‘parayı bulamamıştır’ Ata. Böyle bir yarışmaya katılabilmeyi baÅŸardığında ondan bekleneni yapamamış, ününü bir fırsata dönüştürememiÅŸtir! Belki zaman bulamadan hayata gözlerini yumduÄŸu için, belki de sadece ne yapacağını bilemediÄŸinden. Oysa onu yakından tanıyanlar oyunculukta baÅŸarılı olabileceÄŸine inanırlar; gayet güzel taklitler yapan, özellikle Jim Carrey taklitleriyle gülmekten kırıp geçiren biridir. Ancak bu alanda bir gayreti olmaz. Son zamanlarında, kimine göre menajerlik ÅŸirketi kurmak istemiÅŸ, kimine göreyse ‘oyunculuk teklifleri’ beklemiÅŸ, olmazsa muhasebecilik yapmaya karar vermiÅŸ, o da olmazsa askerde tezkere bırakırım, diye düşünmüştür. Semra Hanım ise bir yakın dostuna, ‘KeÅŸke onu sabah sekizde baÅŸlayıp akÅŸam beÅŸte çıkacağı bir iÅŸe yerleÅŸtirsem’ demiÅŸtir. Bu yakın dost, kendisi ÅŸov dünyasında olan Semra Hanım’ın oÄŸlunun orada kalmasını istemediÄŸini söyler.Åžimdi, yaÅŸasaydı bunların hangisinin gerçekleÅŸeceÄŸini tahmin etmek çok zor. Yüzde 90 ihtimalle annesinin söylediÄŸinin olacağını söylemek mümkün olsa da... Onu yakından tanıyıp çok sevenler, halen Adana’da, o otel odasında, neden aşırı uyuÅŸturucudan öldüğünü anlamaya çalışıyor. Çok zayıf olduÄŸu için kilo almaya çalışan, hatta beÅŸ kilo alırsa bir takım elbise kazanacağı için sigarayı bile bırakmaya kalkan, zaman zaman yapılan muhabbetlerde uyuÅŸturucu kullananları çok eleÅŸtiren Ata, neden uyuÅŸturucudan öldü? Belki daha baÅŸtan baÅŸlamak gerek; Ata Adana’ya neden gitti... O yarışmaya neden katıldı... O yarışmalar neden vardı..Â
button