Güncelleme Tarihi:
Umutsuzdum! Başlamadan yorulmuştum. 220 sayfalık kitapta anılarının küçük bir kısmını anlatabilen Halit Kıvanç'a gidiyordum. Nitekim bir gece önce sıkıntılı biçimde uyudum; rüyamda Halit Kıvanç elindeki bir tomar beyaz dosya kağıdını göstererek ‘‘bunlar yeter mi’’ diyordu. Konu gevezeliğe geldiğinde dedi ki, ‘‘konuşmazsan ne kasıntı adam derler, konuştuğun zaman da adın gevezeye çıkar. Ben çok konuşuyorum ki, sana bol bol malzeme olsun, işin kolaylaşsın.’’ Kesinlikle hak veriyorum. Özellikle biz çok iyi bir çift olduk; iki saate yakın o anlattı, ben dinledim. Şimdi sıra bende!
Halit Kıvanç, 1951 yılında çömez bir muhabirken, çalıştığı gazeteyi temsilen Beyrut'a gider. Diğer gazetecilerle birlikte lobide otururken yanlarına siyahlar giymiş bir adam gelir ve bozuk Türkçesiyle el fallarına bakmaya başlar. Sıra Kıvanç'a geldiğinde falcı şöyle der: ‘‘Meşhur olacaksın. Yüksek bir yere çıkıp topluluk önünde konuşacaksın, herkes seni dinleyecek. Fakat daha önce uzun bir seyahate gideceksin, çok büyük bir adamın elini öpeceksin. Ondan sonra hayatın değişecek.’’
Ertesi sene, cebine koyduğu 630 Türk Lirası'yla İtalya'da bulur kendini. Görevi, İtalya takımlarında oynayan dört Türk futbolcu (Bülent Eken, Bülent Esen, Şükrü Gülesin, Lefter) ile İstanbul Ekspres Gazetesi adına söyleşi yapmaktır. Bu arada Bülent'in oynadığı takım Papa'yı ziyarete gider ve Kıvanç da kafileye katılır. Papa'nın elini öpüp onunla röportaj yapan ilk Türk gazeteci olarak tarihe geçer. Sunuculuğa başlamasını 1960'ların başı olarak alırsak, 10 sene sonra da yüksek yerlere çıkıp kendisini dinletmeye başlar. Sonuçta, Beyrutlu falcının söyledikleri tastamam doğru çıkar. Halit Kıvanç, o günden sonra bir daha hiç fala baktırmaz. Onun hayatı, benzerlerine gazete köşelerinde rastlanan, böylesi ‘‘garip ama gerçek’’ hikayelerle dolu. Galiba biraz da onun ağzından çıktığı için renkleniyor, allanıp pullanıyor; size de ağzınız açık, kuş gibi dinlemek kalıyor.
MUCİT ANNE
1926'da Fatih'te beş kardeşin sonuncusu olarak doğar. Babası İsmail Bey ticaretle uğraşmaktadır. İzmir'e yapılan bir mal sevkiyatı sırasında mallar gemide batınca aile mali açıdan sarsılır. İsmail Bey yalnızca eski yazıyı bilmektedir. Annesi Leman Hanım onu da bilmez, ama o kadar ileri görüşlüdür ki, sağdan soldan duyduklarıyla yazları oğluna Mecidiyeköy'de Fransızca dersleri aldırır. Zaten Leman Hanım'ın ailedeki adı Madam Curie'dir. İnanılmaz yaratıcı, mucit ruhlu biridir.
Halit'in lise bitirme sınavlarına 15 gün kala baba ölür. Çalışıp aileye katkıda bulunmak ister, ama çok çalışkan bir öğrenci olduğu için, büyük ağabey Kemal kardeşine kıyamaz ve liseden sonra hukuk fakültesine gitmesini sağlar. Kıvanç, maliye memuru ağabeyinin maaşıyla okuduğu için, maliyeyi düşman olarak görmediğini söylüyor: ‘‘Sanki o günlerin hatırına vergilerimi hep zamanında, fazla fazla yatırmayı borç bildim.’’
Üniversiteyi bitirdikten sonra, Siirt'in Kozluk ilçesinde üç ay hakim olarak çalışır. Falında, ‘‘önemli kararlara imza atacaksın’’ gibi bir madde olmadığına göre, bu işi kısa yoldan bırakması gayet isabetli bir karar aslında. Gazetecilik, spikerlik, radyoculuk, televizyonculuk, sunuculuk... Kıvanç yazılı, görsel, işitsel basında ne kadar mecra varsa hepsini dolaşmış. Onu nasıl tanımlayacağım konusunda kararsız kalınca, esasen ‘‘sunucu’’ olduğunu söylüyor.
1955 yılından beri Bülbin Hanım ile evli. Bülbin Hanım aslında eczacı. Ama çok merhametli biri olduğu için, evliliğin ilk yıllarında açtığı eczanede fakir fukaraya bedava ilaç vermeye başladığından meslek hayatı çok uzun sürmemiş. Bu evliliğin tek çocuğu, Radikal Gazetesi'nde köşe yazarı, gazeteci ve yayıncı Ümit Kıvanç. Halit Kıvanç, eşi ve oğlu için ‘‘en acımasız iki eleştirmenim’’ diyor.
72 yaşındaki Kıvanç'ın hayatta yapmak istediği üç şey var: Uçak kullanmak, karikatür çizmek ve piyano çalmak. Hayata duyduğu heves, cümlelerinden, duruşundan, heyecanından okunuyor. Yaşlı tanımı ona hiç uygun değil. Bugün meslek erbabının yaka silktiği televolelere bile sıcak bakıyor: ‘‘Genç olsaydım belki ben de sunardım ve savunurdum o programları. Dönem neyi gerektiriyorsa insanlar onu yapıyorlar. Tabii onaylamadığım şeyler var, ama kimseyi suçlamıyorum’’. Yine de yaşanan değişimden etkileniyor: ‘‘Herşey o kadar değişti ki, sanki ikinci hayatımı yaşıyormuşum gibi geliyor’’.
Bugünlerde NTV'de Dünya Kupası’na Doğru adlı program yayınlanıyor. 15 dünya kupasının 9'unda bizzat bulunan Kıvanç, Okay Karacan ve Murat Kosova ile hazırlıyor programı.
KANARYA SUYUNUN ASLI
Başta demiştim ya, hayatı ‘‘garip ama gerçek’’ hikayelerle dolu diye. Halit Kıvanç çok erken konuşmuş, yedi aylıkken filan. Çok düzgün konuşurmuş; yalnızca aşağı çıkıyorum, yukarı iniyorum derken hata yaparmış. Sonra birden susuverince annesi telaşa kapılmış ve komşunun kanarya kafesini kaptığı gibi eve getirmiş, suyundan oğlunun diline değdirmiş. O günden sonra ne hikmetse Halit tekrar konuşmaya başlamış. Ancak meşhur olup bu hikaye de dilden dile dolaşmaya başlayınca, anneler konuşamayan çocuklarının ellerinden tutup getirmiş, kapısında kuyruk olmuşlar: ‘‘Küçük çocukları getirseler neyse. Özürlü çocukları getiriyorlardı. O kadar üzülüyordum ki, bu hikayenin unutulmasını istedim. Ama ne mümkün, işte yine çıktı karşıma.’’
Eskiden sarı-beyaz olan saçlarının, şimdi mavi-beyaza dönmesi dışında Halit Kıvanç'ta bir değişiklik yok. Buraya sığmasına imkan ve ihtimal olmayan renkli hayatı ise yazdığı kitapta. Yine buraya sığmayan birbirinden ilginç fotoğraflarla...
Cep telefonuyla çekilen fotoğraflardan hiç hoşlanmıyor. Hayatının en kötü pozunu işte böyle veriyor.
1926'da Fatih'te doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni bitirdi, Hukuk okudu. Üç aylık hakimliği hayatında hoş bir anı olarak kaldı. Zaten falında da sunuculuk çıkmıştı.
Kıvanç ve bugün hayatta olmayan Esin Engin tangoları modernize ederek genç kuşaklara sevdirmek için birlikte mikrofon başına geçmişler. Engin'in şarkılarının arasında Kıvanç'ın romantik sunuşları var. 1974.
Ayhan Işık ve Halit Kıvanç aynı mahallenin çocuklarıymış. Arkadaşlıklarıysa Işık sinemaya geçmeden, Babıali'de resim, grafik yaparken başlamış. 1981.
Halit Kıvanç, Cenk Koray ve Uğur Dündar, 7 Gün dergisi için biraraya gelmişler. Tarih, 19 Ocak 1976.
Halit Kıvanç 1968 yılında Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği Türkiye güzellik yarışmasını sunuyor. Birincilik tacı, bugün Eşkıya'nın yapımcısı olarak tanıdığımız Mine Vargı'nın başında. İkinci Meral Ekmekçigil ve üçüncü Aynur Akan.
Halit Kıvanç, 23 Nisan Çocuk şenliklerinin simgesi gibiydi. Bu konudaki en son espri şu:
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti kurmuş ve 23 Nisan'ı Halit Kıvanç'a armağan etmiş!
150'yi aşkın ödülü arasında Almanya'da aldığı ‘‘Sılanın Sesi Ödülü’’ de var.
Kıvanç, Bülbin Hanım’la 43 yıldır evli. Eşini en acımasız eleştirmeni olarak görüyor.