Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 2010 00:00
Babası lunapark sahibi bir çocuğa kim imrenmez ki? Ama Özcan Dal’ı boşuna kıskanmayın. Lunaparklarda büyüdü büyümesine ama bunun tadını zerrece çıkaramadı. Bulaşık yıkadı, demir büktü ve kablo döşerken elektriğe çarpıldı. Ancak babasının neredeyse yarım asır önce Erzincan’da bir panayırda başlattığı lunaparkçılık mesleğini resmen uçurdu! Şimdi 100’den fazla ülkeye lunapark aleti, kendi deyimiyle ‘oyuncak’ satıyor
Özcan Dal’ın babası Abdülbaki Dal, Erzincanlı. Büyük Erzincan depreminde ailesi darmadağın olunca, Kızılay tarafından Ankara’ya getiriliyor. Henüz ilkokulu bile bitirmemiş bu oğlan çocuğu, meslek öğrenmesi için maske fabrikasına veriliyor. Fakat çok girişken ve becerikli çıkıyor ufaklık! Ustaları bile şaşkına dönüyor yeteneği karşısında.
Askerliğini yaptığı Erzurum’da yolda yürürken de hayatının aşkıyla karşılaşıyor Abdülbaki Bey. Ta Erzincan’dan, çocukluğunu bildiği bir kız bu. Evleniyorlar, dördü erkek tam yedi çocukları oluyor. İşleri de ilerletiyor, Ankara’daki Gençlik Parkı için lunapark aletleri yapıyor. Yıl 1958. Bazen olmayan bir aleti sıfırdan icat ediyor.
Bu arada siyasete de bulaşıyor Abdülbaki Dal. Fakat 27 Mayıs hükümetinin gadrine uğruyor ve Erzincan’a dönmek zorunda kalıyor.
ERZİNCAN’DA LUNAPARK Deprem mağduru küçük bir çocuk olarak ayrıldığı bu şehre çok yetenekli ve çalışkan bir zanaatkâr olarak dönüyor Abdülbaki Dal. Orada da hemen bir lunapark işletmeye başlıyor. Oğlu Özcan Dal o günleri şöyle anlatıyor: “O zamanlar atlıkarınca ve elle çevrilen salıncak gibi lunapark aletleri yapıyorduk. ‘Oyuncak’ deriz biz bu aletlere. Küçük yaştan beri hep ağabeylerimle lunaparkta çalıştık. Kaynak da yaptık, elektrik de döşedik, bulaşık da yıkadık...
Oyuncaklar yapıldığında ilk biz binip denerdik. Hâlâ yeni bir oyuncak yapıldığında ilk ben test ederim.” Altı yıllık bir aradan sonra yeniden Ankara’ya dönüp Gençlik Parkı için ‘oyuncak’ üretmeye başlıyor Dal Ailesi. Oğullardan ikisi teknisyen, ikisi de makine mühendisi oluyor.
Babanın gayretli çalışkanlığına oğulları da omuz verince, lunapark aletleri üreten atölyenin namı bütün Türkiye’ye yayılıyor. İzmir Fuarı’ndan bile sipariş alıp oyuncak satıyorlar. 1980’de imalathaneyi Gebze’ye taşıyorlar. “Hazır atölye varken bir lunapark kuralım” diyorlar ve soyadlarını taşıyan bir lunapark kuruyorlar Gebze’de. İşleri de oğullarının en cevvali Özcan Dal devralıyor.
Özcan Bey de en az babası kadar çalışkan ve becerikli ama ondan çok daha hırslı. Lunapark oyuncaklarının havalandığı notadan çok daha yükseklere dikiyor gözünü. Türkiye’deki hemen hemen bütün lunaparklara eğlence aleti tasarlamak kesmiyor onu. Yurtdışına açılmak istiyor. Peki ama nasıl başaracak bunu?
İlk ihracatı 1987 yılında, bir bakıma kendiliğinden gerçekleşiyor. Kendi deyimiyle ‘Pavarotti’ye benzeyen çılgın bir İtalyan’ Gençlik Parkı’na yaptıkları gondol aletini çok beğeniyor ve sipariş ediyor. Özcan Dal sevinçten havalara uçuyor ve geceler boyunca uyumadan pirinç ve demir perçinlerle bu oyuncağı yapıyor. Tuhaf bir tesadüf eseri de bu oyuncağın ‘İtalyan malı’ diye Fransızlara satıldığını öğreniyor! Zira oyuncağın ikinci sahibi Fransız Pascal Pouzet, aletteki DAL damgasına uyanıyor ve parçaların sarıldığı kâğıt, yani Hürriyet Gazetesi sayesinde Özcan Dal’ın izini sürüyor!
Özcan Bey’in Pouzet ile tanışması hayırlara vesile oluyor. Mösyö Pouzet’den zaman zaman tatlı küçük kazıklar yese de, onun sayesinde yurtdışındaki lunapark piyasasını keşfediyor. “Bana ticarette küslüğün olmayacağını gösteren insandır kendisi” diye anlatıyor ilişkilerini.
TÜRK USULÜ PROMOSYON Bu arada yine Pouzet sayesinde Almanya’daki lunapark fuarına düşüyor yolu: “Gariban bir stand kiraladım. Dikkat çekmek için de, aletleri onda bir fiyatına imal edeceğimi ilan eden kartonlar astım. Başta bana üçkâğıtçı gözüyle baksalar da sonra başıma üşüştüler. Resmen damping yaptım, Türk usulü promosyon da diyebilirsiniz aslında. Tam 26 tane sipariş aldım. Çok şükür hepsini tam zamanında yetiştirdim.”
Tam 100’ün üstünde ülkeye 21 yıldır ihracat yapıyor Özcan Dal. Venezüella’daki Yağmur Ormanları’ndaki bir panayırda da onu aletleri var, Eurodisney’de de. Bugüne kadar tam 44 ülkenin lunaparkını ziyaret etmiş. En çok New York’taki eğlence parkından etkilenmiş. Ama sizin eğlence, heyecan ve adrenalin gördüğünüz bu yerleri o sadece emek, zanaatkârlık, mühendislik ve fırsat olarak görüyor.
AVRUPA’NIN EN BÜYÜK ROLLER COASTER’I Geçen yıldan beri Kurtköy’deki Viaport Alışveriş Merkezi’nde faaliyet gösteren lunaparkın da sahibi Özcan Dal. ‘Crazypark’ adındaki bu parkta ‘Super Loop on Top’ 40 metrede kendi ekseninde taklalar atıyor. ‘Star Flyer’ 47 metrede 60 km hızla sallandırıyor. ‘Bouster’ ise 50 metre yükseklikte 140 kilometre hızla dönüyor. Bu arada parkın etrafını boydan boya dolaşacak bir roller coaster geliyor. Yapımı iki yıl sürecek: “1257 metre ile Avrupa’nın en uzunu olacak” diyor Özcan Dal.
EN PAHALISI 1 MİLYON LİRA Yılda en fazla 20 oyuncak üretebiliyorlar. Şimdiye kadar ürettikleri ve geliştirdikleri oyuncak çeşidi 23. Oyuncakların en hafifi beş, en ağırı 47 ton ağırlığında. En ucuzu 50 bin lira, en pahalısının fiyatı 1 milyon liraya kadar çıkabiliyor. Bu arada oyuncakları kolay ihraç etmek için ‘trailer’ denilen bir sistem geliştirmişler: “Çünkü demiri bükmek ve kaynatmak o kadar da zor değil. Önemli olan bu aletleri taşımak.” Bu raylı sistem sayesinde oyuncaklar kendi üzerlerine paketlenebiliyor ve TIR’la çekilerek istenilen yere götürülüyor.
UÇAN MAKİNELERİN UÇAKTAN FARKI YOK Özcan Dal, lunapark aletlerinin ‘uçan makine’ sınıfına girdiğini ve bunları yapmanın uçak yapmaktan bir farkı olmadığını söylüyor. Bu nedenle İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Zait Mecitoğlu’ndan danışmanlık alıyor. Türkiye’de devletin bu oyuncaklarla ilgili herhangi bir standardı olmadığı için kontrollerini Almanya’da yaptırıyor. Çok sayıda mühendisin çalıştığı fabrikayı dört kardeşi ve 18 yeğeniyle birlikte idare ediyor. 10 bin metrekarelik alana yayılan ve yaklaşık 10 milyon dolarlık bir yatırımla kurulan bu fabrikada toplam 50 kişi çalışıyor.