Efes Pilsen One Love Festival kaliteli müzik yapan yerli ve yabancı gruplarını bir araya getiren genç bir festival. Genç derken laf olsun diye söylemiyorum, gerçekten programından mekanlarına, katılımcılarına kadar bunu hissetiriyor.
Ülkü Tamer “Yazın bittiği her yerde söylenir” der ya bir dizesinde, işte yazın başladığını genç bünyeler için her yerde söyleyen de One Love’dır.
Bu yıl 19-20 Haziran tarihlerinde Santralistanbul’da gerçekleştirilecek olan Efes Pilsen One Love Festival’in programı geçtiğimiz hafta yapılan bir toplantıyla açıklandı.
Eğlenceye doyuracak dolu dolu bir program sunuluyor bu yıl da. Hatta konserlerin sonunda Arena, Tamirane ve Club 14.1’de düzenlenecek One Love partilerinde festivalciler gece boyunca eğlenmeye devam edecek deniyor. Önce festivalde kimler var kısaca onları alayım ben de buraya:
19 Haziran Cumartesi: Groove Armada, Fischerspooner, The Whitest Boy Alive, Sattas, Multitap.
20 Haziran Pazar: The Ting Tings, Sophie Ellis-Bextor, Wild Beasts, İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions featuring Erik Truffaz, The Revolters ve Gizli Özne.
SÜRPRİZ TERS TEPTİ
Festival organizatörleri bu yıl bir de sürpriz hazırlamışlar katılanlar için. Hem bir hoşluk hem de eğlence olsun istemişler.
Festival Maratonu diye bir yarışma düzenlemişler. Bu yarışmayı kazanan 30 kişi ödül bileti kazanacak ve iki gün boyunca bu bilet sayesinde bir Hayati’ye sahip olacak.
Hava sıcak, müzik şahane, yerinde duramıyorsun, sürekli dans ediyorsun ve susayınca canın buz gibi bir bira çekiyor... Bira tezgahına baktın ki acayip bir kuyruk... Ama o da ne, sırada üzerinde Hayati yazan adamlar var. Onlar zaten kuyrukta, gidip veriyorsun biletini en öndeki Hayati’ye hemen getiriyor biranı.
Eh biranın yanında insanın canı şöyle güzel bir sosisli falan da çekmez mi?
Dönüyorsun sosçinin tezgahına, orada da durum aynı. Olsun, senin elinde bir Hayati bileti var, gidip yine en öndeki Hayati’ye veriyorsun, alıyor senin için sosliyi.
Gece devam ediyor, daha uzun süre de devam edecek, konser bitse DJ performansı var. Haliyle tuvalet ihtiyacı da duyar insan. O kadar biranın bünyede uzun süre kalması düşünelemez değil mi ama?
Konser alanlarındaki tuvalet sıkıntısını biliyorsun ama dert etmene gerek yok, sen biliyorsun ki Hayati orada da senin için kuyrukta yer tutmuş. Artık sıkışıklık durumuna göre birinci Hayati’yi mi çıkartırsın, yoksa ikinciyi mi bu tamamen senin insiyatifine kalmış. Utanmazlık yapıp “elin temiz mi” demezsin herhalde artık!
Boyum kısa sahneyi göremiyorum diyenler için sizi omuzuna bile alacak diye bir ibare var ki, o tam da pes dedirtecek cinsten.
FESTİVAL RUHUNA AYKIRINeyse işin geyiği bir tarafa, bu uygulama acayip bir tepki gördü gençlerden. Önce twitter’da yükseldi itirazlar, sonra müzik yazarlarının bloglarında falan tartışmaya açıldı. Haliyle festival ruhuna böyle bir şeyin aykırı olduğu, bunun büyük bir ayrımcılık olduğu söylendi.
Woodstock’ın kemiklerini sızlatacak bu uygulama gelen tepkiler üzerine sanırım rafa kaldırılmış. Twitlere verilen cevaplarda böyle bir ayrımcılığın asla olmayacağı söylenmiyormuş.
Başta da dedim ya, gençlik işte böyle. Yaş ilerledikçe sarıyor demek ki bünyeyi konformistlik.
Ben istemez miyim Aya İrini’de bir Hayati? Ama neredeee...
İKSV duy sesimizi!
Tam pansiyon belgeselci kabul eden ev sahibi aranıyorDocumentarist - İstanbul Belgesel Günleri yapılacak 22-27 Haziran tarihlerinde İstanbul’da.
Üç yıldır dünyanın en saygın belgesellerini İstanbul’a getiren ve kısa sürede büyüyen etkinlik, bu sene 120’yi aşkın filmi seyirciyle buluşturmaya hazırlanıyor. Bu yılki programın odağında Balkanlar var... Bosna Hersek, Hırvatistan, Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Kosova’dan filmlerin buluşacağı program için bölgeden pek çok konuk da geliyor.
İlk yılında BBC’nin belgesel patronu Nick Fraser’ı, geçen yıl da Finlandiya’lı ünlü yapımcı Iikka Vehkalahti’yi sinema dersi vermek üzere İstanbul’a getirten Documentarist’in bu seneki onur konuğu, İsrail devlet politikasını yerden yere vuran filmleriyle tanınan ünlü belgeselci Eyal Sivan... Sivan, Yafa kentinden ve portakallarından koparılan Filistinli Arapların hikayesini anlattığı “Yafa, Portakalın Otomatiği”nin gösterimine katılmak ve bir sinema dersi vermek üzere Haziran sonunda İstanbul’da olacak.
Documentarist’in
film göterimleri ve yan etkinlikleri bu sene Pera Müzesi Sineması, Fransız Kültür Merkezi, Akbank Sanat, Sismanoglio Megaro (Yunan Konsolosluğu), Dutch Chapel ve Tütün Depo’su olmak üzere altı mekana yayılacak.
Buraya kadar anlattıklarım festivalin genel bilgileriydi.
Böylesine önemli bir festivale, içinde hiç müzik kullanılmayan “İki Dil Bir Bavul” filmine ‘En İyi Müzik Ödülü’ verince foyası ortaya çıkan, hayali bir festivalden desteğini esirgemeyen T.C. Kültür Bakanlığı iki kez başvuru yapılmasına rağmen sahip çıkmamış. Keza çakma müzik festivallerine para akıtan İstanbul 2010 ajansı da yeteriz görmüş projeyi.
Çok zor şartlar altında gerçekleştirilmeye çalışılan festivalin açılışını Hollanda Konsolosluğu üstlenmiş mesela. Balkanlardan Hindistan’a yurt dışından gelecek konuklarsa festival gönüllülerinin evlerinde ağırlanacakmış.