Hayata yenilmeyen bir kadının anıları

Güncelleme Tarihi:

Hayata yenilmeyen bir kadının anıları
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2004 00:00

Merhaba Güzin Abla, ben size herhangi bir derdim olduğu için değil, yaşamı tüm zorluğuna rağmen yendiğim ve size olan saygımı ve hayranlığımı bildirmek için yazmak istedim. İnsanları anlamak ve onlara öğütler vermek engin bir psikoloji bilgisi ve öngörü gerektiren yeteneklerdir. Tecrübe, bilgi ve sevgi size yardımcı olan öğeler olsa gerek. Tebrik ederim.Size yaşamımdan biraz söz etmek istiyorum, çünkü orada size yazan herkesten bir parça var. Belki işlerine yarar diye mücadelemi size yazmak istedim.İzmirli bir çiftçinin ilk kızı olarak dünyaya geldim. Küçük bir köy ortamında olmanın getirdiği sosyal baskıyla erkeklerin yanına bile yanaşmamı yasakladılar. Annem arkadaşım olmayı seçmedi ve hep babamın yasaklarını destekledi. Başarı hikáyelerimi alkışlayıp, duygusal konularda hep beni aşağıladılar. Birini platonik olarak seviyor olmak bile onların ‘‘şereflerini’’ ayaklar altına almak anlamına geldiği için, sürekli bir sürtüşme içindeydik. Yaşım 17 olduğunda evden kaçtım ve benden 16 yaş büyük biriyle evlendim. Kısa zamanda hamile kaldım ve yaşam bana en acımasız yüzünü göstermeye başladı. Evlendiğim insan düzenli bir işte çalışmıyor, çalıştığı zamanlarda da kumar oynuyordu. Bebeğime bakmak için ben çalıştığımda ise parayı alıp kumara gidiyordu. İşin içine ters ilişki baskısı da girince bu evliliği bitirdim.Annem ben çalıştığım için oğluma bakıyordu ve boşandıktan sonra da bakabileceğini söyledi. Babam bu duruma sıcak bakmasa da, eğitimini kendim sağlamayı göze alarak oğlumu yanına aldı. Üniversite sınavlarına girip önce Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü, sonra da Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdim. Üniversiteyi bitirdiğimde İzmir'de bir işletmenin halkla ilişkiler müdiresi idim. Bu zaman süresince annem oğluma baktı. Ben maddi olanaklarını sağladım, ama hep anneliğimi gerektiği gibi yapamadığım için eziklik duydum. Bu arada birkaç ilişkim oldu. ‘‘Boşanmış’’ olmanın ‘‘kolay kadın’’ olmakla bir tutulduğu bir ülkede, eğer bu gerçeği söylemek için doğru zamanı beklemek ‘‘yalancılık’’sa, ben uzunca bir süre yalancıydım diyebilirim.En son birini çok sevdim ki, bu kısa süren ama yüreğimde asırlara bedel bir beraberlikti. Yine ben ‘‘kolay’’ olmamak adına sevdiğim adama ‘‘ben boşandım’’ diyemedim, oğlumu da söyleyemedim. Ama onun kendi öz ablasının da benim durumumda olması beni yüreklendirdi. Bir gün ona açıldığımda hayallerinin farklı olduğunu, ‘‘boşanmış ve çocuklu’’ biriyle yapamayacağını söyledi, ayrıldık. Belki toplum değerlerinin etkisi, belki olgun düşünememesi, beraberliğimizin bitmesine sebep oldu.Ondan ayrıldıktan sonra yabancı dil öğrenmek üzere yurtdışına çıkmaya karar verdim. Edindiğim tüm eğitim ve iş tecrübelerim bana iyi bir iş vaat etse de hedeflerime ulaşmama yetmiyordu. Gerekli birikimlerimi bir araya getirdim ve ABD'ye geldim. Şu anda kayınpederim olan dünya tatlısı insanın yardımıyla bir sene boyunca kurslara katıldım, aynı anda da oğluma yeterli maddi desteği sağlayabilmek için çalıştım. Yüreğimdeki son sevgilinin izleri beni yeni ilişkilerden korkuttu, oysa dünyanın en tatlı insanı hep yanıbaşımdaymış. Şimdi evliliğimizin ikinci yılını kutlamaya hazırlanıyoruz. Üstelik şu anda Hukuk Fakültesi birinci sınıftayım. Oğlumu bu sene buraya aldırmak ve güzel yüzünü her gün görebilmek nasip oldu. Şimdi tam bir aileyiz. Eşim oğluma benim kadar düşkün ve biz her zorluğu sabrımız ve sevgimizle yenmeyi öğrendik. Her şeyi ve herkesi affettim Güzin Ablacığım. Ailemi, beni reddedenleri, acımasız sıfatlar yakıştıranları, kıskananları, zarar verenleri affettim. Ve öğrendim ki, affetmek ancak kaderi yenebilenler için mümkün. Yoksa, acı asla hafiflemiyor.Güzin Ablacığım, Türk halkına verdiğin destek çoğu kez annelerin, babaların, ablaların, dostların, kardeşlerin yapması gerekenler. Her ne kadar sana bu konuda minnettar olsam da ben halkımın bunca sevgisiz, desteksiz olmalarına üzülüyorum. Ne mutlu sana ki, belki birilerine örnek oluyorsundur, bazı anneleri ağlatıyorsundur çocuklarına destek olamadıklarını fark ettirerek, bazı babalar, belki pişmanlık duyuyordur, saf sevgilere attıkları tokatlar için. Bu vesileyle anne babalara ve herkese görevlerini bir kez daha hatırlatır mısın ablacığım? Eline, diline, emeğine ve sabrına sağlık Güzin Ablacığım.Bu mektubun beni uzun zamandır hiç kimsenin etkileyemediği kadar etkiledi sevgili okurum. Yaşadıkların ve hiç bitmek bilmeyen azmin, tükenmez mücadele hırsın ve hayatın acımasızlığına karşı yılmayışın gerçekten inanılmaz bir öyküyü dile getiriyor. Ve çelik gibi iraden, kendine bunca güvenişin sayesinde dağları devirmiş, nehirleri aşmış, bu genç yaşta bugünkü konumuna gelmişsin. Öykün, en ufak bir sarsıntı ya da en ufak bir engel karşısında, hemen pes eden, en basit bir hayal kırıklığı sonunda ölümü düşünen gençlere gerçekten bir ibret ışığı sunuyor. Seni yürekten kutluyorum sevgili kızım. Özellikle de annelere babalara ve yakınlara gönderdiğin mesajı onaylayarak yayınlıyorum. Ancak sana bir şeyi hatırlatmak isterim. Annen ve baban belki kendi doğrularını gerçekleştirirken, seni yıpratmışlarsa, kendilerince en iyi olanı yapmaya çalışmışlarsa, onları da çok fazla suçlamamak gerekir. Özellikle de sen eğitimini sürdürürken, çocuğunla ilgilenmeleri ve yine de sana sahip çıkmaları çok önemli. Affettim diyorsun, ama kızım, yüreğinde yine de bir öfke var. Bu öfkenden arın. Arın ki yüreğin rahatlasın. Kin ve nefret enerjini tüketmesin, unutma ki sonuçta onlar senin annen ve baban. Ve hepimiz gibi bu dünyada onlar da misafir. Sonra pişmanlık duyabilirsin.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!