Zidane yeni Guardiola olur mu?

1- ZAMANI GELMİŞ MİYDİ?

İlk akla gelen soru buydu: Zamanı geldi mi? Sonra ikinci soru geldi. Ondan yeni Guardiola olur mu? “Sakın ha” diye uyardı bizleri Zidane: “Beni Guardiola ile karşılaştırmayın. Ben kendimi kimseyle kıyaslamıyorum. Oyunculuk dönemimde de bunu asla yapmadım.” Oyunculuğunda kıyaslamak gerçekten ayıp olurdu ama şimdi ortada benzer bir durum var. O da Barcelona’nın B takımını çalıştırmasının ardından ana takıma geçen Pep Guardiola gibi, Madrid’in B takımı sayılabilecek, İspanya üçüncü ligindeki Castilla’yı yönetip geldi. Fark şurada: Guardiola, o B takımını alıp bir üste çıkarmıştı; Zidane önce bocalayıp sonra seriye bağlasa da yerinde saydı. Kaçış yok: Katalan teknik adamın 4 yılda aldığı 14 kupa, Zidane’ın kulübesinin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanacak.  

2- İSTİSNALAR KAİDEYİ BOZSUN

Zidane’la beraber oynayıp “En büyük o” demeyen futbolcu neredeyse yok. Hatta onu Fransa milli takımından arkadaşı Thierry Henry gibi ‘Tanrı’ diye tanımlayan bile mevcut. Yani döneminin efsanesi o. Ama efsane futbolcudan efsane hoca olmuyor! Genel bir kaide olmasa da bu görüşü savunan çok. Bu kadar büyük oyuncuların, oynattıkları futbolcu grubunu anlamadıkları söyleniyor. Kendilerinin çocuk oyuncağı gördükleri çalımları, şutları bir başkasının becerememesini kolay idrak edemiyorlarmış. Akla ilk gelen kişi Maradona. Bir ulusu sırtında taşıyan 10 numara, teknik adamlığında Messi’li Arjantin’i bir hedef etrafında kenetleyememişti. İstisnalar da var elbette. Örneğin iki cihanda da efsane Johan Cruyff... Zidane da bu istisnaya güveniyor olmalı.

3- DİKTATÖR HOCA MI, EŞİTLİKÇİ HOCA MI?

Nottingham Forest taraftarının adına heykel diktiği hocası Brian Clough’ın sözüdür: “Bu işi yapıyorsanız ya diktatör olursunuz ya da bir şansınız olmaz.” Clough, sözünün eriydi; doğru veya yanlış, söylediği gibi yaşadı. Mızıldanan oyuncularını otobüsten atan, sakal tıraşı olmayanlara ceza kesen, takımına sinirlendiğinde onları ısırganotları üzerinde yalınayak koşturan bir teknik adamdı. Peki ya Zidane? Soyunma odasında terör estirecek bir teknik adam olabilir mi? Bunun cevabı net: Olamaz. Olmaz da. Doğal karizması bir yana, son derece içine kapalı bir adam Real Madrid’in yeni hocası. Sahadaki sinirli hallerinin dışında (kariyerini 14 kırmızı kartla tamamladı) son derece kibar bir adam. İçinde fırtınalar kopsa da suskun kalacak, ekibine sesini yükseltmeyecektir.

4- ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN

Çinli stratejist ve düşünür Sun Tzu’nun ‘Savaş Sanatı’nda anlattığı ilkeleri hemen her şeye uygulamak mümkün. “Savaşarak zapt etmek en üstün başarı değildir; mesele düşmanın direncini savaşmadan kırmaktır” diyor Sun Tzu. Liverpool’un efsane hocası William Shankly’ye bağlanalım. Hoca, kendi evindeki maçlarda, rakip soyunma odasına giderken koridorda dikilip oyuncuları göz hapsine alırmış. Buz gibi, kımıldamadan durur, hepsini tek tek süzermiş Shankly. Direnç kıran, sessiz bir gözdağı... Saf, katıksız Sun Tzu...  “Asla yalnız yürümeyeceksin” sözüyle özdeş Shankly’nin, rakibi de kendi halinde yürütmediğine dair bir örnek...  Zidane’ın bunu koridorda yaptığını bir düşünün... Gencecik futbolcuların dizleri titremez mi? 

5- NEDİR PEP’İN SIRLARI?

Pep Guardiola’nın teknik adamlık sırlarının anlatıldığı kitap ‘Pep Confidential’da (yazarı Martí Perarnau) okuduk: Pep, her maçtan önce oyuncularla üç defa konuşuyor. Her bir konuşma 15 dakika sürüyor. Bu konuşmaları en fazla 7 dakika süren video görüntüleri desteğiyle yapıyor. Maçtan bir gün önce, maç sabahı, otel odasında üç ayrı konuşma... Her opsiyon, her olasılık ayrı değerlendiriliyor. Zidane’ın özelliği grup konuşmalarına girmeyip, bunu neredeyse çocukluktan beri arkadaş olduğu David Bettoni’ye bırakması. Onun spesiyalitesi futbolcularla birebir konuşmalar... Ama efsane oyuncu, eğitimi sırasında Guardiola’yı gidip Bayern idmanında bizzat izleyecek kadar da akıllı (Bu arada Zidane’a referans olanlardan biri de Guardiola).

6- EFSANE KARİZMA HAREKETE GEÇERSE...

Zidane’ı Zidane yapan, bu kadar büyük kılan nedir? Allah vergisi o yetenek değil sadece... Doğal karizması da bunda pay sahibi. Marsilya’nın bıçkın göçmen mahallelerinde hem hayatta hem futbolda ayakta kalarak büyümesi getirdi belki bu karizmayı... Belki o sessiz sakin ama her şeyin farkında, her şeyi bilen duruşu... Öyle utangaç bir hali var ki bugüne dek maç sonu konuşması yapmış değil... Basın toplantılarına adım attığında ortamdaki tüm sesleri vakum gibi emip, bütün dikkati kendine yönelten Jose Mourinho saha dışında da var olmanın uzmanıydı. Beklenti, Zidane’ın benzersiz karizmasının da aynı etkiyi uyandırması. Ama biraz daha sorumluluk üstlenmek zorunda. En azından bir basın toplantısı yapsa da içinden geçenleri duysak...