Güncelleme Tarihi:
Filmin sorduğu en büyük soruyla başlayalım: Hayatını kaybeden sevgilinin ardından yeni biriyle ilişki yaşamak aldatmak mıdır?
Halil Sezai: Bunu sadece ölümle kısıtlama. “Ayrılık ölümden beter” derler. Ayrılmak, bir organınızın eksilmesi gibi. Eğer bir organınız eksik yaşayacaksanız bunu kendiniz ve hayatınıza girecek insana kabul ettirmelisiniz. Her şeyi yok sayarsanız, o zaman aldatmış olursunuz..
Hiç sevgilinin ardından filmdeki karakter kadar büyük yas tuttunuz mu?
H.S: Benim hayatım yas tutmakla geçti.
Eyvah! Aşktan çok çektiniz anlaşılan?
H.S: Aşktan çekilir mi hiç? Ayrılıktan çekmek diyelim.
Şafak Pekdemir: Ben hiç büyük bir aşk acısı yaşamadım. Umarım da yaşamam!
Rakı, filmde söylediğiniz gibi yaranın ilacı mı?
H.S: İlacı değil ama filmde dediğimiz gibi bir nevi anestezi. Kendi hayatımda da birçok zaman diliminde ayrılığı bastırmak için içki içtiğim zamanlar oldu. Ama bu, kişisel bir tercih. Atlatma durumu herkeste farklı işler. Kimileri spor yapar, kimileri çok yemek yer, kimileri yemez...
Filmde ‘yaraya kadar yani acının dozuna göre rakı’ diyorsunuz. Ben önünüze bir kadeh koysam rakıları nereye kadar doldurursunuz?
H.S: Saate göre değişir. Güneş battıkça seviye artıyor.
Ş.P: Ben bir tekini içerim.
Ekranda içki kadehi buzlanarak saklanıyor. Film çekilirken bundan korktunuz mu?
Halil Sezai: Eskiden içki, sigara içilen, dans eden ya da iç çamaşırlı insanları Türk filmlerinde görüp sapık, alkolik ya da sigara bağımlısı olmadık. Sansürün iyisi ya da kötüsü olamaz. Adından belli özgürlüğü kısıtlayan bir terim.
HALİL SEZAİ: SENİN KARŞINDA SAÇMALIYORUM
Oyunculuk, şarkıcılık, yapımcılık... Hangisidir sizi daha iyi tanımlayan?
- Eğer kabzımalsanız limon, karpuz, domates hepsini satabilirsiniz. Sonuçta oyuncuysanız da bunun içinde müzik, yapımcılık hatta bir sahneyi silip süpürmek de var...
Aşk şarkıları söyleyen bir adamsınız. Ama her röportajımızda hep teksiniz. Yine öyle mi?
- Gönlün kendini kandırdığı denemeler oluyor hayatta. Ama ilişkiyi, aşkı, öyle bir yere koyuyorum ki her şeyin üstüne çıkıyor. Ona yetişemeyen enerjileri ne ben alabiliyorum, ne de karşımdakiler hayatına alabiliyor. Dolayısıyla herhalde büyük aşkı bekliyorum ve onun geleceğini düşünüyorum.
ŞAFAK PEKDEMİR :HİÇ ÇITI PITI BİR KADIN OLAMADIM
Ölen sevgilinin ardından yas tutan bir adamın hayatına girmeye çalışan kadın olmak sizi tedirgin etti mi?
- Evet. İlk filmi izlemiş ve ben de ağlamıştım. İkinci film için rol geldiğinde ilk başta tereddüt ettim. Ama sonra senaryoyu okudum. “Bu bambaşka bir hikâye” diye düşündüm ve üzerime endişe çökmedi.
Canlandırdığınız Gizem karakteri gibi maskülen tarafınız var mı?
- O kadar değil ama var. Hiç çıtı pıtı bir kadın olamadım.
Kalın ve erkeksi bir ses tonunuz var...
-Evet, bazen telefonda “Tamam beyefendi” falan diyenler oluyor. Ama alıştım hatta sevmeye başladım.
Bu ilk başrolünüz. Sizi biraz tanıyalım...
- Çerkesim. Samsun’da doğdum, bir yaşımda İstanbul’a geldim. Uzun yıllar voleybol oynadım, sakatlandım, şan dersi aldım, müzikal derken oyunculukta karar kıldım. Beykent Üniversitesi’nde oyunculuk eğitimi aldım.