Güncelleme Tarihi:
◊ Onur Baştürk: İlginç bir uçak hikâyem yok. Ama Burcu ve Nazım’ın tanışma hikâyesi tam da romantik komedi filmlerine konu olacak türden. Burcu’nun olanca şeffaflığıyla “Horlamayayım diye başka koltuğa kaçtım” demesi de çok tatlı bir ayrıntı. Herkes söylemez bunu dürüstçe. Demek ki aralarında bunun esprisi dönmüş sonradan.
◊ Orkun Ün: Tanışmanın sürprizli olanı ilişkiyi diri tutuyor yahu. Arada bunun geyikleri yapılıyor, arkadaşlara keyifle anlatılıyor. Planlanmadan olan şeyler iyidir iyi.
◊ Ömür Gedik: Uçakta başlayan ilişki sürpriz gibi dursa da aslında pek de değil. Uçakta başlayan çok ilişki duydum ben. Küçücük dar alanda, hele de yalnız seyahat ediyorsanız, yanınızdaki kişiyle tanışma moduna geçmeniz, hatta yakınlaşmanız işten bile değil.
◊ Savaş Özbey: Benimkileri boş verin, Ece Seçkin de eşi Çağrı Terlemez’e uçakta âşık olmuş, tarihi de not alıp “Ben bu adamla evleneceğim” yazmış defterine. Yüksek irtifa âşıkları bunlar.
‘Asla yıkılmayacağım’ mesajı
İbrahim Tatlıses’in Bodrum’da geçirdiği trafik kazası yürekleri ağızlara getirdi. Yıllar önce de silahlı saldırıdan sağ kurtulan Tatlıses, bu kez ayakları kırılmasına rağmen olaydan 12 saat sonra sahneye çıkıp konser verdi. Görüşlerinizi alalım...
◊ Orkun Ün: Büyük geçmiş olsun. Acilen de kurşun döktürsün. Bir insanın başına böyle büyük olaylar bu kadar sıklıkla gelmez. Ama işine saygısını da ayrıca konuşmamız gerek. Büyük bir kaza geçirmesine rağmen ambulansla Günay sahnesine gitti ve seyircilerinin önüne çıktı. Herkes yapmaz.
◊ Onur Baştürk: Kazadan hemen sonra sahneye çıkma azmi enteresandı. Bir bakıma “Asla yıkılmayacağım” mesajı vermek istediğini düşünüyorum. Bir de daha da güçlendiğini göstermek ister gibiydi.
◊ Savaş Özbey: Bu kazada beni en çok etkileyen ayrıntı mahkemelik olmalarına rağmen babasının yayına ilk koşanın büyük oğlu Ahmet Tatlı olmasıydı. Fakat İbrahim Tatlıses kazanın akşamında verdiği konserde bütün çocuklarını saydı, yine onun adını anmadı. Keşke ansaydı...
◊ Ömür Gedik: Bu aralar çok kaza haberi alıyoruz. “Yollara çok dikkat etmek lazım” dersini bir kez daha çıkardığımız bir olaydı. İbrahim Tatlıses, “show must go on” dedi ve o halde sahnesini yaptı.
Terzi kendi söküğünü dikemez!
Metin Hara ve Hilal Altınbilek ilişkilerini noktaladı. İddiaya göre ayrılığın sebebi kıskançlık. Hara’nın durumu için “Terzi kendi söküğünü dikemez” yorumu yapılabilir mi sizce?
◊ Savaş Özbey: Kıskançlık biraz baharata benziyor; kıvamında olursa yemeğe lezzet katıyor, ölçüsü şaşarsa tadını kaçırıyor. Demek Metin Hara boca etmiş bütün kavanozu. Acaba Adriana Lima’ya da böyle yapmış mıydı, yoksa Hilal Altınbilek’e özel bir kıskançlık mı?
◊ Ömür Gedik: Herkes herkesle anlaşmak zorunda değil ki. Metin’in gayet uzun süren ilişkileri de oldu.
◊ Onur Baştürk: Her ilişki bir gün biter zaten. Bunu en iyi Metin Hara gibi biri biliyordur.
◊ Orkun Ün: Bence kesinlikle “terzi kendi söküğünü dikemez” durumu bu. Akıl fikir vermek kolay. İş kendi özel hayatına gelince yapamıyorsun bunları. İşte buyurun size Metin Hara örneği...
Saygısızlık
Civan Canova’nın cenaze töreninde, oyuncunun eski eşi Açelya Akkoyun’un yanına gelen bir kadın selfie çekmek istedi. O anın görüntüleri sosyal medyada çok tepki çekti. Siz ne diyorsunuz bu duruma?
◊ Ömür Gedik: Ünlülerin katıldığı cenazelerde yaşanan saçmalıklar bitmiyor. Cenazelerde ünlülerle fotoğraf çekmeye çalışanlara biraz olsun saygı ve empati diliyorum. Anlamayanları uyarıp duracağız.
◊ Savaş Özbey: Yakınını kaybeden birine telefon açmaya bile çekinirim. Tahminim, akli dengesi yerinde olmayan biriydi. Yaptığı hem ölüye hem de yakınlarının acısına saygısızlık.
◊ Onur Baştürk: Hiç şaşırmadım. Çünkü şaşırma yetimizi kaybettik bence. Toptan bir şuursuzluk var ama o teyzeyi de linç etmek istemem doğrusu. Elimize bir şey geçmez çünkü. Bunun nedenleri üzerine sosyologlar, psikologlar filan konuşmalı. Çözüm ya da derman nerede, çıkış yolu ne, öyle belirlenmeli.
◊ Orkun Ün: Çok çirkin bir olaydı. Kadın nasıl pişkin, nasıl profesyonel trol. Bir de göğsüne takmış Civan Canova’nın fotoğrafını, acısı varmış, çok üzgünmüş gibi ortalıkta telefonuyla geziyor. Yazık böyle insanlara.
Yara hâlâ kapanmamış
Zeynep Koçak, bir takipçisinin “Hiç aldatıldın mı?” sorusuna “Google’la” yanıtını verdi. Haliyle akıllara, eski sevgilisi Oğuzhan Koç geldi. Koçak daha sonra yanlış anlaşıldığını söyleyerek özür diledi. İnandınız mı açıklamasına?
◊ Orkun Ün: Düşünsenize düğününüze sayılı günler var, eski sevgiliniz bir anda ortaya çıkıp “Aldatıldım” imasında bulunuyor. Bana kimse bunun plansız, sıradan bir olay olduğunu söylemesin. Ayıptır bu. O yüzden ben planlı programlı bir iş olduğunu düşünüyorum. Maddem canını sıkan bir durum var, çıkıp yıllar önce konuşsaydın.
◊ Onur Baştürk: Gitmiş bitmiş bir ilişki neden şimdi ima edilerek paylaşılır ki? Demek ki hâlâ yara kapanmamış.
◊ Savaş Özbey: İnanmadım, fakat güzel çark etti Zeynep Koçak. İyi de yaptı. Yoksa evlilik arifesindeki insanların üzerine geçmişten gelen bir gölge gibi çökecekti.
◊ Ömür Gedik: O gün bir sürü soru cevaplamış Zeynep. “Aldatıldın mı?” sorusu karşısında aklına aralarında belki Oğuzhan’ın da olduğu bir sürü şey gelmiş olabilir ama o cevabı maksatlı, planlı ve kötü niyetle yazdığını hiç düşünmüyorum. Çok tatlı bir özür yazısı yazmış ayrıca.
Sahtekâr insan sendromu
Orkun Ün köşesinde “ördek sendromu”nu yazdı. Sosyal medyada kendilerini mutluymuş gibi gösterip aslında mutlu olmayanları simgeliyormuş bu tanım. Oktay Kaynarca da “Zengin, başarılı ve mükemmel görünenler aslında ördek sendromunda” dedi. Ülkece ördek sendromunda mıyız?
◊ Savaş Özbey: Ördek değil, kaz sendromu bizim yaşadığımız. Paylaşım yapmakla hayat olduğundan daha güzel kılınabilseydi, bütün kazlar kuğu olurdu.
◊ Orkun Ün: “Ülkece ördek sendromundayız” demek çok iddialı olur ama çoğumuz bu sendromdayız bence. Benim çevremde gördüğüm çok insan var. Üzgün, derbeder, huzursuz, etrafa terör saçıyor ama bir bakıyorsunuz sosyal medyasına ‘dünyanın en mutlu, en pozitif, en zengin, en zeki’ insanı!
◊ Onur Baştürk: Hiç duymadım bu sendromu. Influencer’lardan bahsediyorsak eğer, zaten onlar iş gereği pozitifi bol paylaşımlar yapıyor. Onlara öykünenler esas sorun. Eğer mesele buysa.
◊ Ömür Gedik: Ördekleri bu işe niye karıştırdık ki? Ördek değil sahtekâr insan sendromu bu. İçi başka, dışı başka. Bazen çoğumuz yapıyoruz. Kimi yalandan kendini acındırıyor, kimi ise yalandan fazla mutlu ve mükemmel görünmeye çalışıyor. Ördek değil tam da insan sendromu.
Kadın-erkek fark etmez mühim olan marş
Cumhuriyet’in 100’üncü yıl marşı için dört erkek sanatçının adı geçiyor. Bir kesim de “Bu işe kadınlar el atsın” diyor. Siz ne diyorsunuz?
◊ Savaş Özbey: Bu fikri Emre Aydın ortaya attı, ben de yürekten destekledim. Hatta Formula 1’de İstiklal Marşı’nı inanılmaz güzel yorumlayan Göksel’i önerdim. Göksel de aynı kafada, “Ben ya da başka biri, bir kadın olsa ne güzel olur” diye açıklama yaptı. Madem ki Cumhuriyet 100 yıldır kadınların ve erkeklerin omuzlarında yükseliyor, bu kez bir kadın hatta belki birçok kadın bir araya gelerek yapsın yeni marşımızı.
◊ Orkun Ün: Kesinlikle kadın olmalı bu projede. Baksanıza ortalıkta dolaşan isimler hep erkek. Yahu neden? Öyle başarılı kadın müzisyenlerimiz var ki bizim. Büyük işler çıkarırlar ortaya. Lütfen ya sadece kadınlara bırakın ya da mutlaka ortak bir çalışma yaptırın.
◊ Ömür Gedik: Kadın erkek diye ayırmayalım, herkes yazsın, oylamayla seçelim diyorum ben. Ismarlama bir kişiye verilince bin tane eleştiri gelecek, tat kaçacak.
◊ Onur Baştürk: Doğrusunu isterseniz boş bir tartışma. “Pozitif ayrımcılık yapalım, kadınlar yapsın” diyenler de sanki kadınlar nezdinde her şey çok şahaneymiş de, onlara bir güzellik yapalım tadında konuşmuyorlar mı; epey kıl bir durum. Kadın ya da erkek değil mesele; yapılan marşın halk nezdinde bir karşılığı olacak mı, ona bakmalı.
Orkun Ün - Onur Baştürk - Ömür Gedik - Savaş Özbey