Güncelleme Tarihi:
◊Tebrikler! Hadi anlatın, şampiyonluğu bekliyor muydunuz?
Deniz Selin Ünlüdağ: Final maçına çıkana kadar pek bir umudumuz yoktu açıkçası.
Melis Sarıçam: Yoktu çünkü eskrimin devleri olarak bilinen ülkelerin karşısındaydık: Rusya, Belarus ve Fransa.
Fatma Zehra Köse: Rusya’ylayla oynarken ‘eskrim devi’ oldukları için çok heyecanlandık. Ama maç başladı ve çekişmeli geçiyordu. Oysa ki genelde hep yenik düşerdik. İşte o zaman “Demek ki artık başarabiliyoruz” dedik ve maça daha da odaklandık. Sonraki maç Belarus’laydı, o da çekişmeli gitti ve hatta fark attık. Bir baktık ki Fransa’yla final maçı yapıyoruz. Yendik! Şaşkınız, inanamıyoruz! Hem de ülke tarihinde bir ilk! Bu takımdaki dört kişi olarak yaklaşık iki senedir birlikte çalışıyoruz ama ilk defa birbirimize bu kadar kenetlenmiş, ilk defa tam bir takım gibi hissetmiştik. Bence bu yüzden kazandık.
M. Sarıçam: Yıllardır çalışıyoruz olmuyor, çalışıyoruz olmuyor, çalışıyoruz olmuyor! Sonunda başardık.
Eskrim santrancın pistte oynanan hali
◊ Neden olmuyordu peki?
M. Sarıçam: Bu sene daha çok kamp yapmamız ve eskrime daha fazla yatırım yapılması bizi olumlu yönde etkiledi. Geçen sene İrem Karamete’nin Olimpiyatlar’a gitmesi, bu aybaşında İbrahim Ahmed Acar’ın Dünya Şampiyonu olması bize ışık oldu. Birbirimize daha çok kenetlendik ve önceki başarısızlıklarımızın biraz da inançsızlıktan olduğunu keşfettik.
◊ Nasıl bir spordur eskrim?
F. Zehra K.: Zihni sürekli ayık tutan, rakibin ne yapacağını önceden anlamanız ve ona göre hareket etmeniz gereken, adeta satrancın pistte oynanan hali. Bende eskiden dikkat eksikliği vardı, bu spor sayesinde toparladım. Eskrimcilere baktığınızda sayısal derslerinin çok iyi olduğunu görürsünüz çünkü beynin hem sol hem sağ lobunu kullanabilirler. Bir taraftan bacaklarımız ilerlerken diğer taraftan kolumuz da çalışır, bu koordinasyon da derslerimize olumlu katkı yapar. Ve bence, eskrim erkeklerden ziyade kadınlara daha çok yakışıyor. Çünkü bize “Yapamazsın” dedikleri şeyi yapıyoruz. Karşındakinin hareketini tahmin etmeye çalışmak, vücudumuzun kuvvetli oluşu kendimize olan güvenimizi de artırıyor. Hepimiz daha girişken olduk mesela.
M. Sarıçam: Bir de bayan kılıç, diğer branşlar tarafından ötelenmiş; hatta “Neden bayan kılıca yatırım yapıyorsunuz” deniyordu. Bu başarımız onlara güzel bir yanıt oldu. Şimdiye dek yurtdışında pek çok turnuvaya katıldık. Zamanla kendimizi frenlemeyi ve hakeme göre oynamayı öğrendik.
Türk olduğumuza inanmayan oldu
◊ O ne demek?
F. Zehra K.: Türkiye’ye haksızlık yapıyorlardı. Hakem yüzünden maç verdiğimiz çok oldu. Bir tür ırkçılık…
D. S. Ünlüdağ: Ama tam tersi, bu olaylar bizi hep hırslandırdı. Hak ettiğimizin verilmemesi bizde daha fazla çalışma isteği uyandırdı. Üstelik bize neredeyse kimse inanmıyordu.
◊ Şampiyonluktan sonra neler oldu?
D. S. Ünlüdağ: Tebrik edenler kadar “Kesin rakiplerin kolları yoktur” diye mesaj atanlar da oldu. “Hepsi devşirmediler, bunlar Türk değildir” dediler. Biz haftada en az altı gün en az üç saat idman yapıyoruz ve biraz saygı bekliyoruz. Mesela “Sen madalya alacaksın da ben göreceğim” diyenler oluyor. Maskemize ‘arı kovanı’ diyenler, “Eskrim ne? Birbirinize bıçak mı sokuyorsunuz” diye soranlar. Oysa ben kendimi Zeyna gibi hissediyorum.
F. Zehra K.: “Kesin dopingli çıkarlar” diye yazan da oldu. Halbuki eskrimin dopingle alakası yok, bize beyin dopingi gerekiyor. Evet, kondisyon önemli ama kafanız oyunda olmadıktan sonra hiçbir şey yapamazsınız. Yeri gelmişken Milli Takım baş antrenörlerimiz Valery Shturbabin ve Aleksandr Torchuk’a, ailelerimize ve okuldaki tüm hocalarımıza teşekkür edelim çünkü hepimize devamsızlığımız ve derslerden geri kalmamamız için çok yardımcı oldular. Kamplara gidemeseydik bu şampiyonluğu alamazdık.
◊ Pahalı bir spor mu?
D. S. Ünlüdağ: Türkiye standartlarına göre, evet. Yurtdışındaki maçları federasyon karşılıyor ama yurtiçindeki her maçın masrafı bize ait. Tampurlarımızı (çantalar) federasyon verdi, giysilerimizi kendimiz aldık. Mesela bir maske 120 euro, bir kılıç 70 euro...
F. Zehra K: Amerika’da spor yaptığınızda veya bir hobiniz olduğunda burs kazanıyorsunuz. Bizde “Spor YGS’ye 50 puan katacak” deseler, herkes yapar.
M. Sarıçam: Eskrimci olduğunda bir mühendis kadar saygınlığın olmuyor. Türkiye’de sporcuysan bir B planın her zaman olmalı çünkü bir anda her şey bitebilir. Diz ve bel sorunlarımız çok oluyor. O yüzden eğitimimize devam ediyoruz, edeceğiz.
KİM BU ŞAMPİYON KIZLAR
Fatma Zehra Köse: Tek sıkıntımız pantolon giyememek
20 yaşındayım, Gedik Üniversitesi’nde Beden Eğitimi Öğretmenliği okuyorum. Annem ve babam, hobi veya profesyonel olarak hayatımda bir spor veya bir sanat dalı olmasını istiyordu. Teyzem, konservatuvarda okurken esneklik ve ritm dersleri için eskrim öğreniyordu. Sekiz yaşındayken onu görüp ben de başladım. Ailem beni hep destekledi. Eskrimi bırakmak istediğim çok zaman oldu. Çünkü antrenör kopukluğu gibi nedenlerden dolayı biraz üzülmüştüm. Ama bırakılmıyor... Değişik bir tutku... Başarı geldikçe motive oldum ve şimdi eskrimin beni insanlardan ayıran ve bana saygınlık kazandıran bir uğraş olduğu düşünüyorum. Tek sıkıntımız, pantolon giyememek. Çünkü bizde bacaklar çok kalın oluyor, hatta sağ bacak sol bacaktan daha da kalın oluyor. (Gülüyor)
Melis Sarıçam: Dördümüz bir ruh yakaladık
17 yaşındayım, Bursalıyım. Eski il temsilcimiz Emre Ersop, annemin arkadaşıydı. Onun yönlendirmesiyle 10 yaşında başladım. Ailem, her zaman ne yapmak istediysem bana saygı duydu. Şimdi, takımdaki üç arkadaşımla birlikte bir ruh yakaladık. Eskrim de bence Türkiye’de adını duyurmaya başladı.
Deniz Ünlüdağ: Eskrim beni mutlu ediyor
16 yaşındayım, eskrime 10 yaşında başladım. Epe branşından kılıç branşına geçince ikinci maçımdan itibaren derece almaya başladım, o zamanlar çok motiveydim. Ama 2014’ün yaz aylarına gelirken istediğim dereceyi alamamaya başladım ve eskrimden soğudum. Ara verdim ama çok özledim. Artık çok kısıtlı bir sosyal hayatım var ama bu beni üzmüyor. Çünkü eskrim beni mutlu ediyor.