Güncelleme Tarihi:
Yeşilçam’ın usta oyuncusu Mehmed İhsan Yüce’nin hayat hikâyesi, Elâzığ Dernekler Federasyonu’nun yayınladığı, “Cumhuriyetimizin 100. Yılında İz Bırakan 100 Elazığlı” isimli belgesel kitapta ortaya çıktı. Prof. Dr. Ahmet Karataş’ın kaleme aldığı biyografide, 1929’da doğan Yüce’nin dram dolu hayatı şöyle anlatıldı: “İhsan Yüce’nin ailesi Rusya’ya bağlı Dağıstan yöresindendir. Aile, 1917’de Lenin’in başlattığı Bolşevik İhtilali sonucu oluşan kaostan etkilenerek Dağıstan’dan Türkiye’ye göç eder. Devletin yönlendirmesiyle Elazığ’a yerleştirilirler. İhsan Bey’in babası Cebrail Bey, Dağıstan’ın varlıklı kişilerindendi. Göç sebebiyle serveti erir, Elazığ’da sadece ailesini geçindirir. Mehmed İhsan ise evdeki 9 çocuktan biridir.”
OKUL ÇIKIŞI BOYACILIK VE HAMALLIK
Kitapta İhsan Yüce’nin Elazığ’da okurken sahneye çıktığı söyleniyor: “İhsan Yüce, okul dönemi boyunca boyacılık, hamallık yapar. Amatör tiyatro oyunlarına afişler hazırlarken bir topluluğa dahil olur. 1968 yılında Ankara Drama Tiyatrosu’nda ses getiren işler yapar ve İstanbul’a göç eder. Direklerarası Kabare Tiyatrosu’nda şöhret olur. 1971’de kızı Aslı doğar. O dönem tiyatroda para yoktur. Kızının yarını için Yeşilçam’a geçer. Ama hep günübirlik yaşadığından bütün şöhretine rağmen para biriktiremez ve rahat bir hayat süremez.”
İhsan Yüce, 150’den fazla filmin senaryosunu yazdı. Bunların arasında “Kibar Feyzo”, “Erkek Güzeli Sefil Bilo”, “Banker Bilo”, “Fatmagül’ün Suçu Ne” gibi işler var. Vefatına kadar kendisiyle yaşayan kızı Aslı Yüce “Bakkala, manava borcumuzu vermek için film beklediğimiz olurdu. Ismarlama senaryolardan kazandıklarımızla bir şekilde geçiniyorduk. Mutluyduk” dedi. Bir tek Üsküdar Çiçekçi’de mütevazı bir ev alabilen sanatçı, kendisinden geriye para edecek başka bir şey kalmadı.
‘DERGAH’IN MÜDAVİMLERİ: MÜNİR ÖZKUL, TARIK AKAN
İhsan Yüce’nin sohbetiyle de herkesi etrafına topladığı kitapta bahsediliyor ve o halleri şöyle anlatılıyor: “Münir Özkul, Tarık Akan, Salih Kalyon, Tuncer Necmioğlu, Aytaç Arman, Vedat Günyol, Menderes Samancılar, Mazlum Çimen akşam masalarında yer alırdı. Evinde de arkadaşları eksik olmaz. Bu sebeple orayı ‘dergâh’ diye tanımlarlar.”