Güncelleme Tarihi:
1962’de, 23 yaşındayken bir giriyorsunuz Dışişleri’ne, bir daha 38 yıl sonra 2000’de emekli oluyorsunuz. Nasıl bir şeydir Türk diplomatı olmak?
Çok zordur. Ömür, Türkiye’yi savunmakla geçer. Komşulara bakın! İlaveten Kıbrıs meselemiz var, Ermeni meselemiz var... İnsan en çok da gayri ciddi talimatları yerine getirmekte zorlanır. Ben Hindistan’da büyükelçiyken bir talimat geldi: “En yüksek şekilde teşebbüs yap. Türkiye’de Kürt yoktur, kart kurttan gelir” diye. Şimdi ‘Kürt yoktur’ dersin de ‘kart kurt’u nasıl izah edersin?
SOKAKTA GAZETE SATARDIM
Liseyi Amerika’da okumuş, Siyasal’ı birincilikle bitirmiş, iki yabancı dil bilen ve ömrünü Hariciye’ye adamış bir insan olarak ‘monşer’ yakıştırmasını nasıl buluyorsunuz? Üzüyor mu sizi?
Sayın Cumhurbaşkanı o sözü benim için söylediğini açıkladı. Vallahi üzülmedim. Birincisi, yabancılar arasında monşer hakaret değildir. Üstelik ciddi kültür birikimi ister. İkincisi, Dışişleri memurlarını, nasıl desem, pamuklarda büyümüş çocuklar zannediyorlar. Halbuki çoğu orta halli ailelerden gelir. Benim annem profesör, babam zirai iktisat doktoru. 19 yaşında New York’ta okuyabilmek için sokakta gazete sattım.
ÖZAL, SOYKIRIMI TANIMAYI DÜŞÜNDÜ
Siz sıkı bir Özal hayranısınız...
Turgut Bey, gördüğüm en iyi başbakandı. Bana attığı kazığa rağmen.
Ne kazık attı size?
Offfffff... Ömür boyu çıkaramadım. Mesut (Yılmaz) Bey, beni Hindistan’dan Atina’ya büyükelçi yapmak istedi. Atina benim hayalimdi.
Bir diplomatın hayali neden Atina olsun ki?
Yunanistan, Avrupa’ya giden yolun üzerinde. Bize kapı da olabilir, duvar da... Atina’da çok başarılı olabileceğime inanıyordum. Ama Turgut Bey veto etmiş. Bundan 3-4 yıl önce Semra Hanım’la bir karşılaşmamızda “Yahu sen televizyonda hep Turgut Bey’i övüyorsun. Attığı kazıktan bahsetmiyorsun” dedi. Cevabım şu oldu: “Hanımefendi ekranlar şahsi meseleler için değildir.”
“Özal’ın sihirli siyasi formülü hoşgörüydü” deniyor.
Benim ‘iyi danışman’ tarifim şöyledir: En iyi danışman en çok ‘hayır’ diyebilen danışmandır. Turgut Bey hepsinden hoşgörülüydü. Kavga falan ederdik. Yani kavga başbakanla edilmez ama bayağı münakaşalar yapılırdı. “Olmaz efendim, Allah aşkınıza yapmayın” falan dediğimi hatırlıyorum.
Mesela hangi konuda?
Ermeni konusunda.
Muhafazakâr mı bulurdunuz Özal’ı?
Bilakis! Bir gün dedi ki: “Ya ben bu soykırımı tanısam...” Dedim ki; “Hakkınız yok”. Niye? “Mahkeme kararı yok. Bunun doğru yolu Türkiye’yle Ermenistan’ın Adalet Divanı’na gitmesi.” Çok tartışmalarımız oldu ama tahammül gösterirdi.
Diğerleri? Mesela Süleyman (Demirel) Bey?
Süleyman Bey’in de hoşgörüsü vardı ama Turgut Bey başkaydı. Mesut Bey ikna edilebilir ama uğraşacaksınız. Tansu (Çiller) Hanım’ı da ikna ettiğimiz çok şey oldu.
İkna etmesi en zoru kimdi?
Bülent Ecevit. Allah rahmet eylesin. En naziğiydi, en Batılı davrananıydı ama hepsinden daha inatçıydı.
4.5 YILDA 22 DANS ÖĞRENDİM
Sizi bir dans kursunda bulmak varmış kısmette...
Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin başkanıyım. Bir festivalde Yunanlılara dedim ki; “Söz veriyorum, gelecek sene sirtaki yapacağım”. İnanmadılar tabii. Hırs bastı. Fasafisa diye bir dans okulu var. Haftada 4 gün oraya gidiyorum. 15 kilo verdim. 4.5 yılda 22 dans öğrendim. Sirtaki, zeybek, harmandalı, çökertme... Yunanlılar söylüyor, bu işi onlardan iyi yapıyoruz. Her sene Atatürk’ün Selanik’teki evine gidiyoruz. Atatürk için harmandalı oynanıyor. Bu gelenektir.
KİRA ÖDER GİBİ BARA PARA ÖDERDİM
Oğlumuzun tahsili için eşim İstanbul’daydı, ben Ankara’da 5 yıl yalnız yaşadım. Bir başıboşluk, bir serserilik geliyor insanın üzerine. Valla, feneri nerede söndürdüğümü ben bilmiyorum. Ankara’da bara aylık öderdim. Kira öder gibi. Bardan çıktığımda şoföre ev adresimi vermezdim. Onlar bilirdi.
AŞKIN ÖLÇÜSÜ BÖBREK
76 yaşındasınız. Sizce nasıl bir hayat sürdünüz?
Devlet hayatında sıfır hataya yakın çalıştım. Ama özel hayatım hatadan geçilmez.
Hocam sizde en ciddi meseleleri konuşurken bile hep flörtöz bir hava sezerim. Yanılıyor muyum? Aşk, diplomasinin neresinde?
Her yerinde. Âşık olmayan adam, adam değildir. Veya kadın.
Sadakat mümkün bir şey midir?
Aşkın derecesine bağlı...
Siz sadık kalacak kadar âşık oldunuz mu?
Bu soruyu nasıl cevaplayacağımı bilemiyorum. Şimdi bak, aşkla tutku arasında farklar vardır. Diyelim ki o kadına böbrek gerekiyor. Siz “Aa benim şu hastanede tanıdığım var” diyorsanız âşık değilsiniz. “Hemen doku testi yaptıralım, ben vermeye hazırım” diyorsanız, işte o aşk.
Ölçü böbrek mi yani?
Evet, çünkü aşkta beklenti yoktur. Hiçbir şeyin hesabını yapmazsınız. Ama tutkuda hesap edersiniz.
Para çare olamaz mı, saadet getirmez mi?
Belirli bir ölçüde... O da kısıtlıdır ha! Saadet veya saadete benzer bir şey getirebilir. Ama saadet o kadar kolay yakalanan bir şey değil.
Nasıl buluruz saadeti?
Bilmem, ben saadetin hep kırıntılarıyla yetinmeye çalıştım.
Çocuk insanın hayatında ne değiştirir?
Korkaklaşıyorsunuz. Çünkü onu korumak istiyorsunuz.
Torun olunca ne oluyor?
Ohooo o... Torunda böyle iyice şerbetlenmiş oluyorsunuz.
45 DERSEM ABARTI OLUR
Banyoda mırıldandığınız bir şarkınız var mı?
‘İkinci Bahar’. Belki de benim bakımımdan bir şeyler ifade ediyor.
Ooo Sezen Aksu seviyoruz galiba...
O, benim ‘küçük serçem’.
“Şarkı bir şeyler ifade ediyor” dediniz. Kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz?
Çok samimi söylüyorum, 50.
Neden mesela 45 değil de 50?
O abartı olur. Dış politikada yüzde 10, abartı kabul edilir, 30-35’e çıkarsa abartı tehlikeli olur. Hem komşular hem ülke bakımından...
11 EYLÜL: ABD’nin süper güç olmasının sonudur. O tarihten beri Amerika artık süper değildir.
12 EYLÜL: Adnan Menderes’in asıldığı gün nöbetçi subaydım. Darbeler çözüm değildir. Asker ne zaman darbe yapar biliyor musunuz? Halkın desteği olursa darbe yapar. Siyasiler akıllarını başlarına toplasınlar, darbelere yol açmasınlar.
YALIM ERALP SÖZLÜĞÜ
DEMOKRASİ... Okumuş sınıfın okumamış sınıf lehine karar alıp onları da kendi seviyesine çıkarması...
ARİSTOKRASİ... Aristokrasi başka bir şey, ben bilmiyorum. Çünkü ben aristokrat değilim, monşerim.
SOYKIRIM... Her devletin tarihi -Türkiye de dahil- karanlık sayfalarla doludur. İnsanın olduğu yerde iyilik de vardır, kötülük de...
ARAPLAR... Dışişleri’ne girdiğimde amirlerim önemli bir şey öğretti: Araplar arası işe bulaşma, arapsaçına döner. Çok doğrudur. Bugün de öyle.