Güncelleme Tarihi:
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Türk sinemasına unutulmaz eserler kazandıran, usta yönetmen Şerif Gören’in vefatını derin bir üzüntüyle öğrendik.
Sanat dünyamızda bıraktığı eşsiz iz ve emekleri daima hatırlanacaktır.
Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve sinema camiamıza başsağlığı diliyoruz."
Türk sinemasına unutulmaz eserler kazandıran, usta yönetmen Şerif Gören’in vefatını derin bir üzüntüyle öğrendik.
— T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (@TCKulturTurizm) December 8, 2024
Sanat dünyamızda bıraktığı eşsiz iz ve emekleri daima hatırlanacaktır.
Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve sinema camiamıza başsağlığı diliyoruz. pic.twitter.com/f9GyZ2Pp9K
HÜLYA KOÇYİĞİT
Çok büyük bir değeri daha kaybetmenin, Türk sinemasının usta yönetmenlerinden Şerif Gören’i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Sinemamıza olan büyük katkısının yanında onunla yaptığım her film benim de sinema kariyerimde çok önemli yere sahip oldu benim için. Kurbağalar, Derman, Firar, Herhangi Bir Kadın… Onunla bu önemli filmleri yapmanın yanı sıra, Şerif’le zamanı paylaşmak, tüm o üstün yeteneğinin yanındaki mütevazı kişiliğine şahit olamak benim için çok çok kıymetli… Canım Şerif Gören, kalbimdesin, kalbimizdesin.
Sevgili Şerif’e Allahtan rahmet, tüm sevenlerine sabır diliyorum. Türk sinemasının başı sağ olsun.
ŞERİF GÖREN KİMDİR?
14 Ekim 1944 tarihinde Yunanistan'ın İskeçe şehrinde doğan Şerif Gören 1956 yılında dönemin cumhurbaşkanı Celâl Bayar adına verilen bir bursu kazanarak Türkiye'ye geldi ve İstanbul Erkek Lisesi'nde okula başladı.
Liseden sonra kurgucu olarak çalışmaya başlayan Gören’in sinemayla tanışması 18 yaşında gerçekleşti.
1966'dan itibaren Yılmaz Güney ile çalışmaya başlayan Şerif Gören uzun süre seneryo denemeleri yazdı ve Yılmaz Güney’in asistanlığını yaptı.
YILMAZ GÜNEY'LE ÇALIŞTI
1971 yılında İbret, Kaçaklar, Vurguncular gibi Yılmaz Güney yapımı olan filmlerin yönetmenliğini üstlenen usta isim 1975 yılında 12. Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi En İyi Yönetmen seçilerek ilk önemli ödülünü kazanmış oldu.
Şerif Gören Köprü (1975), Deprem (1976) ve Nehir (1977) gibi filmlerin ardından 1981 yılında Yılmaz Güney'in senaryosunu hapishanede yazdığı ve Güney ile birlikte, onun direktifleri doğrultusunda yönettiği Yol filmini çekti.
YOL FİLMİYLE GELEN ALTIN PALMİYE
Yılmaz Güney ve Şerif Gören’in imzasını taşıyan Yol filmi 1982'deki Cannes Film Festivali'nde "En İyi Film" seçilip Altın Palmiye kazandı ve bu ödülü kazanan ilk Türk filmi oldu.
Tarık Akan, Şerif Sezer, Halil Ergün, Necmettin Çobanoğlu, Meral Orhonsay gibi önemli oyuncularla çalıştığı politik dram türündeki bu film, üzerinden 42 sene geçmiş olmasına rağmen Türk sinemasının en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilmeye devam ediyor.
80’li yıllar boyunca da birçok başarılı yapıma imza eden Gören 1993 yapımı Amerikalı filminden sonra bir daha film çekmeyeceğini açıkladı. Gerekçe olarak da filmin beklenen ilgiyi görmemesini ve sinema dilinin toplumla uyuşmamasını gösterdi.
SİNEMAYA KÜSTÜ, TELEVİZYON İÇİN DİZLER ÇEKTİ
2000’lerin başından itibaren sinemadan uzak kalan Şerif Gören televizyona yöneldi ve Serseri Aşıklar, Kırık Ayna ve Ahh İstanbul gibi dizlerin yönetmenliğini üstlendi.
Şerif Gören 2011’de sinemaya dönüp Necati Cumalı’nın kitabından uyarlanan Ay Büyürken Uyuyamam filmini yönetti. Ancak bu filmin de gerek eleştirmenler tarafından beğenilmemesi gerekse de gişede bekleneni vermemesiyle bir daha kameranın arkasına geçmedi. Bu usta yönetmenin son imzası oldu.
TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİK AKIMININ EN ÖNDE GELEN İSİMLERİNDENDİ
Şerif Gören'in yönetmen olarak kariyeri ve Türkiye’nin sinema ve kültür sanat dünyasına katkıları birçok kitaba, tez ve makaleye konu oldu.
Şerif Gören, 1980 öncesi Türk sinemasını önemli ölçüde etkileyen, Metin Erksan ve Ömer Lütfü Akad'ın başlattığı, Yılmaz Güney'in ise altın çağını yaşattığı toplumsal gerçekçilik akımının ikinci kuşağını oluşturan başlıca yönetmenlerden oldu.
Şerif Gören sinemasının temel temaları zamanın güncel sorunları, bireylerin sistemle çatışması toplumsal sorunlar, kentleşme ve göçle doğan kimlik bunalımları, kişisel ve toplumsal normların çatışmaları olarak özetlenebilir.