Umuda yolculuk otobanında son ölüm

Güncelleme Tarihi:

Umuda yolculuk otobanında son ölüm
Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2015 14:24

Gelin, size Aylan’ın öldüğü Ege Denizi’ndeki son durumu anlatayım: Öyle yoğun bir trafik var ki Aylan’ın öldüğü bottaki gibi faciaların yaşanması değil, yaşanmaması sürpriz olur

Haberin Devamı

Savaşlarda önce gerçekler ölüyor, sonra çocuklar. En son Aylan öldü!

3 yaşındaydı. Biliyorum... “3 yaşında, cesedi kıyıya vuran bir çocuğun fotoğrafı sosyal medyada paylaşılır mı? ‘Like’lanır mı? Fotoğrafı gazeteye tam sayfa basılır mı?” gibi ‘önemli’ tartışmalarla geçti koca bir hafta...

İsterseniz bu tartışmaları evlerinde oturanlara bırakalım. Gelin, ben size Aylan’ın öldüğü Ege Denizi’ndeki son durumu anlatayım.

Geçen hafta “geliyorum” diyen felaketin ortasında birkaç gün geçirdim. Ege’de bir umuda yolculuk otobanı kurulmuş durumda. Şöyle tarif edeyim, yıllardır var olan umut tacirliği artık ‘esnaf’lıktan çıkıp ‘holding’e dönüşmüş. Gece karanlığı çökünce Bodrum’un özellikle Yunanistan’a komşu koylarında uluslararası bir hareketlenme başlıyor. Her yaştan, her milletten binlerce kişi çoluk-çocuk, kadın-erkek (abartmıyorum) her yarım saatte bir özel yapım bir mülteci plastik botunu denize indirip, içine doluşup, Allah’a emanet karşıya geçmeye çabalıyor. Öyle yoğun bir trafik var ki Aylan’ın öldüğü bottaki gibi faciaların yaşanması değil, yaşanmaması sürpriz olur.

Haberin Devamı

İNSAN KAÇAKÇILIĞI ARTIK ÇOK KOLAY

Umuda yolculuk otobanında son ölüm

Hayatlarında çoğu belki ilk kez denizi gören bu insanların çaresizliği, sıkışmışlığı öylesine büyük ki Ege Denizi’nin karanlık sularında pusuya yatmış ‘ölüm’ bile artık korkutamıyor onları...

Bu yolculukta sayılar arttıkça denetimler azalmış. Artık her şey öylesine ortada, öylesine açık yapılmaya başlanmış ki illegal bir faaliyet ‘herkesin bildiği sırlara’ dönüşmüş. Ege’de sıradan bir balıkçıya gittiğinizde bile sizlere kaçakçılık tarifesini verebiliyor. Mesela bir göçmenin Ege Denizi’ni geçiş bedeli 1200 ile 1500 Euro arasında değişiyor.

Mesela botlar İzmir’den özel yapım getiriliyor.

Mesela kaçakçı botlarının kıçına takılan motorların çoğu göllerde kullanılan derme çatma motorlar oluyor.

Mesela simsarların çoğunu Arapça bilen bölge dışından gelenler oluşturuyor.

Mesela...

Haberin Devamı

O kadar çok ki hangi birini anlatayım! İşin en tuhafıysa kaçakçıları gece görüntülerken birkaçıyla da söyleşi yapmamızdı. Bu akşam CNNTürk ekranlarında göreceksiniz, mülteciler can derdinde tekneye biniyor kaçakçılar bize söyleşi veriyor!

KOS, PATLAMAYA HAZIR BOMBA

Umuda yolculuk otobanında son ölüm

Felaketin büyüklüğünü Kos’a geçince anlıyorsunuz. Mültecilerle tatilciler arasında bölüşülmüş durumda. Adanın girişinde, sol taraftaki alanı mülteciler ve çadırları kaplamış. Sağ taraftaysa İngiliz ve Alman turistler kafelerde soğuk frapelerini içiyorlar. Bu tezat o kadar tuhaf bir durum oluşturmuş ki 10 metre arayla bir yüzyıldan, geçmiş bir yüzyıla geçiyorsunuz. Normal şartlarda savaş bölgelerinde sınır kasabalarında görmeye alıştığımız göçmen çadırları bu sefer AB üyesi bir ülkenin orta yerinde kurulmuş durumda. Gerçi şu aralar pek çok Avrupa ülkesinin tren istasyonlarında durum farklı değil ama olaylar Ege’nin turistik bir adasında gelişince, görüntüler trajediye evrilmiş. Günlerdir yıkanmamış, tuvalete gitmemiş ve sokaklarda yatan bu insanlar için günlük hayat karakolun önünde Atina’ya gidiş biletleri olacak evrakları beklemekle geçiyor. Yanlarındaki son parayla idare ediyorlar. O para bitince bu ada ne olur? İzleyip göreceğiz!

Haberin Devamı

CAN YELEĞİNDEN YATAK YAPMAK

Pek çok mülteci, artık Bodrum’da marketlerde bile bolca satılan can yeleklerini alıp, bu umut yolculuğuna çıkıyor. Bir Yunan kıyısına çıktıklarında yaptıkları ilk şey, geri gönderilmemek için botlarını patlatmak. Can yeleklerinden çocuğuna beşik yapanı da gördüm, çadırın altına serip mat yerine kullananı da... Ellerinde sadece bu yelekler ve bir çanta var. Bir de kalplerini dolduran umutları...

Avrupa’dan baktığınız zaman pek çok savaş, sanki başka bir zaman aralığında yaşanıyor gibi gelir insana... O gün yaşadığı şehirde yağmur yağıp yağmayacağını, Akdeniz’de isimsiz bir gemide yitip giden 700 mülteciden daha çok merak eder sıradan bir Avrupalı. Oysa Kos’tan ya da Budapeşte’den baktığınız zaman artık mülteci meselesi bir iç sorun. Sınırları kapatma, mültecileri zorla kamplara tıkma dönemi de bitmiş durumda. Binlerce insan can havliyle AB ülkelerine koşuyor. Pek çoğu nereye gideceğini de bilmiyor. Haritadan bir hedef belleyip yola koyulmuş gibi. ‘Dünyadan Kaçış’ filminin son karesine benziyor Avrupa.

Haberin Devamı

Mültecilerle konuştukça başka gerçeklerle de karşılaşıyorsunuz. Kimi aileler birkaç yıl Türkiye’de kalmış. Gitmelerinin nedeni kaçak işçi olarak çalıştıkları için alamadıkları ücretler. Rakamla yazınca “iki milyon mülteci Türkiye’de yaşıyor” kolay bir cümle gibi. Oysa bakın arka sokaklarda neler, hangi sorunlar yaşanıyor!

SESSİZ GEMİ

Umuda yolculuk otobanında son ölüm

Hümeyra’nın yıllar önce dilimize pelesenk olan o şarkısından yola çıkıp, bir metaforla anlatmaya çalışırsam mültecilerin durumunu; artık demir almak günü gelmiş zamandan ve meçhule giden gemiler kalkıyor bu limanlardan.

İnsanın yerini yurdunu, vatanını, geçmişe ait her şeyini kaybetmesi mi zor, yoksa meçhule giden bir geminin içinde belirsiz bir yolculuğa çıkması mı?

Haberin Devamı

Biliyorum dünya bir çelişkiler âlemi.

Biliyorum alışmak zorundayız.

Biliyorum herkes kendi gerçekliğini doğduğu coğrafya gibi bir kader olarak asıyor boynuna.

Yine de belki birçok giden yerinden memnun olduğu için değil, aradan seneler geçse de çaresizlikten dönemiyor çıktıkları o mülteci seferinden.

Ya da 3 yaşındaki Aylan gibi, bu sefer sırasında öldüklerinden!

Sahi 3 yaşında bir çocuğun ölmesi ‘kader’ sayılabilir mi?

Sayılabilirse; ‘Yıkıl Roma!'

PARAYI TOPLADILAR

YUNANİSTAN'A GİTTİLER

Mültecileri karşı kıyıya geçiren bir aracı anlatıyor

Kenan TAŞ

Nerelisiniz?
Pakistanlıyım. Bende bot var. Üç ay çalışıp adama para veriyorum. Yunanistan’a bot gitti. Sonra elveda Bodrum. 10 gündür buradayım. Bende para yok, ekmek yok. Para veriyorum, Yunanistan’a da gitti.

Siz mi geçiriyorsunuz buradan?
Bilmiyorum. Türkçeyi az biliyorum.

Siz mi organize ediyorsunuz bu ekibi? Komple siz mi geçiriyorsunuz?
O başka bir arkadaştı. Arkadaşa para verdim, o gitti. Ben gitmedim.

Siz para kazanmıyor musunuz?
Bana para yok. Ben 3 aydır çalışıyorum 10 tane adamla. Hepsi bir tane bot için para topladılar ama bana para yok.

Bu giden ekipten hiç para kazanmadınız mı?
Bende para yok.

Parayı kim alıyor? Parayla geçiriyorsunuz çünkü.
Hepsi adamlardan parayı topladı. Bir tane bot vardı, 10 tane adam onunla gitti Yunanistan’a.

Siz kaç aydır Türkiye’desiniz?
10 gündür.

Nasıl geldiniz buraya?
Pakistan’da ekmek olmadığı için buraya geldik. Botla karşıya geçmeye çalışırken jandarma bizi buldu. Bunların hepsini yaz abicim.

BİZ BUNLARI YAŞAMAMALIYDIK

Nour Ammar, Suriye’den kaçıp iki bin kilometrelik bir yola çıktığında neler yaşayacağını bilmiyordu. Aç kaldı, sokaklarda yattı. Nihayet İsveç’e vardığında şaşkındı.

İpek İZCİ

Şam doğumlu Ammar (20), Suriye’deki savaştan kaçıp annesiyle birlikte Türkiye’ye iki yıl önce geldi. Burada Türkçe öğrendi, spikerlik eğitimi aldı, hatta TRT Arapça’da program sunmaya bile başladı. Bir abisi İsveç’te yaşıyor, o da kendini güvenli bir yere atmak istiyordu.

Annesini İstanbul’da bırakıp 15 Ağustos’ta yola çıktı. Tek başına yola çıkmaya korkup korkmadığını sorduğumda “Hayır” diyor. “Çünkü hiçbir şeyin farkında değildim. Perşembe karar verdim, cumartesi yoldaydım. Bunu yaptığıma hâlâ inanamıyorum.”

Önce İzmir’e gitti, ardından sırasıyla Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Avusturya, Almanya ve Danimarka’yı geçti. Kendini en kötü hissettiği anı Macaristan’da yaşadığını anlatıyor. Aç karnına 16 saat yürümüş. İki hafta boyunca da sadece kruvasan ve pizzayla beslenmiş. Çoğu zaman sokaklarda yatmış.

Ammar, annesini bıraktığı İstanbul’a geri dönmek istiyor günün birinde. Ama savaş bitse dahi ülkesine dönmeyecek. “Çünkü” diyor, “orada her şey bitti. Biraz toparlanması bile 15-20 yılı alır. Kimse yurdunu öyle görmek istemez. Ben de istemiyorum.” Hayatta kalmayı başardı ama buna sevinemiyor bile. Sadece Suriye’de babasını kaybettiği için değil. Kimsenin yurdundan ayrılmak zorunda kalmadığı bir dünya istiyor. Aylan’ı sorduğumda derin bir nefes alıp yavaş yavaş bırakıyor. “O fotoğraftan sonra annem beş dakikada bir arayıp ağlıyor. Biz bunları yaşamamalıydık.”


BAKMADAN GEÇME!