Güncelleme Tarihi:
Geçen pazartesi sabahı Yalova’nın Altınova ilçesindeki mezarlıkta bulunan bir ceset Türkiye’ye şaşırtıcı bir hikâye sundu. Bilekleri ve boğazı maket bıçağıyla kesili şekilde bulunan kişi 51 yaşındaki Kishi Ryoichi’ydi. Kendisi Körfez Geçiş Köprüsü’nün inşaatında çalışan, yetkili mühendislerden birisiydi ve ölümünün sebebi, kısa bir araştırma sonucunda ortaya çıktı. Kaldığı şirket misafirhanesinde, geçen cumartesi günü köprüde yaşanan halat kopması kazasına atfen, “İnsanlar büyük emek harcadı. Kopmanın sorumluluğu bana ait” notunu bırakmıştı.
Kishi Ryoichi’nin ait olduğu Japon kültüründeki inanışa göre ölenler koruyucu ruhlara dönüşürler. İntiharların kökeninde bu inanış bulunuyor.
Facebook profilinde de farklı bir durum yok. Çoğu Japon gibi klasik müzik seviyor. ‘Bach’ın 200 yıllık sırrına inanamayacaksınız’ başlıklı bir haber paylaşmış. Köpeğinin fotoğrafını sayfasına koymuş, bir de şantiyedeki fotoğrafı var. Yorumlar, tebrik içeriyor.
Bir insanın işteki problemi bu kadar dert edip hayatına son vermesi ise bu topraklarda pek anlaşılabilecek şey değil. Japonya üzerine çalışmaları olan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Erdal Küçükyalçın’a bu olaydan yola çıkıp Türk-Japon kültür farkını sorduk.
Japon kültürüne göre kişi, hayatta başkalarına karşı değil, atalarına ve kendinden doğacak nesillere karşı da sorumludur.
.
TEK ÇÖZÜM İNTİHAR DEĞİL
Ryoichi'nin köpeği
Peki ülkemizde yaşanan ve insanların ölümleriyle sonuçlanan kazalarda, intihar etmek bir yana, görevlerini herhangi bir vicdan azabı duymadan sürdürenlere Japonlar ne der? İntihar tek çözüm değil onlara göre: “Japonlar yapılan hataların sorumluluğunu almanın tek yolunun intihar etmek olduğunu düşünmezler. İntihar ne beklenen bir şeydir ne de istenen. İntihar kişinin kendi seçimidir. Ama öte yandan Japonların dünya görüşüne göre hayat ve ölüm birbirini tamamlayan kavramlardır. İkisi bir bütündür. Dolayısıyla ölüm çemberin tamamlanması ve yeniden dönmesinden öte bir şey değildir.”
Yine de intihar yolunu seçenlerin sayısı çok fazla. Ancak Semavi dinlerin karşı çıktığı, Allah’a karşı gelmek olarak gördüğü intiharın, Japonlar arasında bu kadar yaygın olmasının altında ne yatıyor olabilir? Şintoist olmalarının etkisi var mıdır acaba? Küçükyalçın yanıtlıyor: “Şintoizm, Türklerin eski dini şamanizme benzer. Göğün, yerin, derelerin, dağların, ağaçların ve hatta cansız diye düşündüğümüz tüm varlıkların ruhu vardır. Bunlara ‘Kami’ denir. Yabancı dillerde karşılığı olmadığı için tanrı olarak çevrilir ama farklıdır. Batılı, tektanrılı dinlerden farklı olarak bu tanrılar rahatsız edilmedikleri sürece insanların hayatlarına müdahale etmezler. İnsanların nasıl yaşaması gerektiğine dair emirleri olmadığı için o emirlere karşı gelmek de söz konusu değildir. Kamiler, ceza vermez, ihsan etmez, intikam almaz sadece var olurlar. Doğa olayları da onların varoluş şekillerindendir. Örneğin fırtınalar tanrılar öfkelendiği için değil tabiatları gereği meydana gelirler. Ölenler de yine ‘Kami’ yani koruyucu ruhlara dönüşürler. Bu, atalara saygı geleneğini doğurmuştur. Aslına bakarsanız tüm intiharların ardında yatan kök neden tam da budur: Yani bir kişi yaptıklarından yalnızca bu hayatta başkalarına karşı değil, atalarına ve kendinden doğacak nesillere karşı da sorumludur. Onlara onurlu ve tertemiz bir isim bırakmak zorundadır.”