Güncelleme Tarihi:
Müşerref Akay, 80’li yıllarda “Türkiyem” şarkısıyla hafızalara kazındı. Akay’ın kaderi ise 15 yaşında Hürriyet gazetesinin açtığı ses yarışmasına katılmasıyla değişiyor:
“İstanbul’da yaşıyorduk. Hürriyet’in Taşlık Gazinosu’nda düzenlediği ses yarışmasına katıldım. Selami Şahin’le yarışmayı kaybettik. Zeki Çetin ve Gönül Akdikmen kazandı. Yarışmadan sonra Zeki Müren’le fotoroman çekmem için teklif geldi fakat babam kabul etmedi. Böylelikle ilk şansımı kaybetmiş oldum.
Daha sonra Cavit Deringöl’den ses dersleri almaya başladım. Selami Bey de ondan ders alıyordu. Cavit Bey, plak yapma vaadi ile bizi oyalıyordu. Bir türlü olmuyordu. Bir gün tesadüfen Mahmut Tezcan ile karşılaştık, çocuklarımın babası. Onun şirketine bir plak yaptım. Fakat plağım bir yıl yayınlanmadı.”
Akay, plağının çıkmasını beklerken tezgahtarlık yaptığını söylüyor:
“Sahneye çıkmıyordum ama Laleli’de Koska Pasajı’ndaki Amerikan Pazarı’nda tezgahtarlık yapıyordum. Karşı mağazada Halis diye biri vardı. Biliyorlardı plak yaptığımı. Bana ‘Beyazıt’ta herkes kuyruk olmuş senin plağını satın alıyor’ dedi. Ben de dükkanı kapattım koşa koşa gittim ama hiç kimse yok. Plakçıya girip ‘Müşerref Akay diye birinin plağı çıkmış, herkes alıyormuş’ dedim. Adam da döndü ‘Ne Müşerref Akay’ı kızım, sen rüya mı görüyorsun’ diye kızdı. Ağlaya ağlaya pasaja döndüm. Halise, ‘Bir gün gelip benden resim isteyeceksin’ dedim. Bu benim için unutulmaz bir anıdır. Ondan sonra daha çok hırslandım. O arada Mahmut Tezcan plağımla ilgilenmiyordu. Pes ettim ve bu işten ayrılmaya karar verdim. Babamla birlikte Tezcan’ın ofisine gittik. Mahmut Bey eşinden yeni ayrılmıştı ve o gün ne düşündü bilemiyorum ama 2 gün sonra beni istemeye geldi. Fakat ben o sırada babamla sinemadaydım. Sonra ikinci kez istemeye gelince evlendik...”
Orhan Baba ve 30 lahmacun
Müşerref Akay’ın menajerliğini uzun süre 1969 yılında evlendiği Mahmut Tezcan üstleniyor.
Akay, evliliğe nasıl karar verdiğini şöyle anlatıyor:
“Beni ilk istemeye geldiklerinde hiç haberim yoktu. Orhan Gencebay’la 30 lahmacun ve çiçekle gelmişler. Telefonla teşekkür ettim fakat babam evliliğe karşı çıktı. Çünkü Mahmut Bey, 20 yaş büyüktü benden. Aramızda diyalog gelişti. Benimle evlenmek istediğini yine söyledi. 3 ay içinde babamı ikna edip Çengelköy Vapuru’nda evlendik. Dünürcü başım da Orhan Gencebay’dı. O zamanın ne kadar ünlüsü varsa oradaydı. Fakat 15 yıl süren çok mutsuz bir evlilik yaşadım.”
Sanatçı, “Aldatıldınız mı?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Gayet tabii aldatıldım. Hangi kadın aldatılmamış ki... Bugünün çok ünlülerinden birisiyleydi. İsmini asla vermem. Onunla yaşadı. Mümkün olduğunca çocuklarım için düzenimi bozmak istemedim. 15 yıl dayandım.”
Akay, eşinin kariyerine etkisini şöyle anlatıyor: “Çok zeki bir insandı. Orhan Gencebay ve Yıldız Tezcan’ı meşhur etti. İbrahim Tatlıses ile çalışmıştı.”
Silahların gölgesinde “Türkiyem”i okudum
Müşerref Akay, kariyerinin dönüm noktası olarak “Türkiyem” şarkısını gösteriyor:
“Koyu Atatürkçü bir kadınım. Bu şarkı kariyerime kariyer kattı. Bir ayrıcalık oluşturdu. ‘Türkiyem’ ile bayrak bir elbise oluşturdum. Bayraklı kıyafetimin çizimini de ben yaptım. 40 yıl değil aradan 140 yıl geçse ‘Türkiyem’ yine söylenir.” Sanatçı, “Şarkının bir dönem yanlış anlaşıldığını düşünüyor musunuz?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
“Kartal’daki bir festivale çıkacaktım. 10 kişilik genç bir grup gelip ‘Sahneye çıkarsa biz onu vuracağız’ demiş. ‘İstersen vazgeçebilirsin’ dediler. 88 yılıydı... Hürriyet, ‘Silahların gölgesinde Türkiyem şarkısını okudu’ diye başlık attı. Böyle bir şeyi kabul etmeyerek sahneye çıkacağımı söyledim. Sonra İstiklal Caddesi’nde gençlerle görüştüm. Onlara dedim ki ‘Hürriyetinizde TC yazmıyorsa size hak vereceğim. Ama TC yazıyorsa hiçbir şekilde hak vermeyeceğim.’ Hiçbiri ses çıkaramadı tabii ki... Ardından ekledim, ‘Bu toprağın ekmeğini, suyunu, her şeyinden faydalanıyorsunuz. Nedir bu?’ ‘Sizin şarkınızla bize işkence yapıldı’ dediler. Ben işkence için yapılmış bir şarkı yapmadım ki... Bunu kim yaptıysa tüm yüreğimle kınadım. Ben ‘Türkiyem’ için bu şarkıyı yaptım. O konserde de 175 polis beni korudu. Bir işi yapınca arkasında durmak lazımdı. ‘Türkiyem’ şarkısını okuduğum için vurulacaksam vurulurdum. Türkiye çok büyük bir ülke ve güç her zaman.”
1971 yapımı çekilen “Baba” filminin setinde Müşerref Akay, Yılmaz Güney ve Gani Turanlı.
Yılmaz Güney’in attığı tokadı asla unutamam
Müşerref Akay, plak çıkarsa da sahneden önce film çalışmalarına başlıyor. Sanatçı, 1971 yılında Yılmaz Güney’in “Baba” filminde rol alıyor:
“Film ile Altın Koza’dan ödül aldık. Sonra diğer ödüllü filmler geldi. 25 film çektim. O dönemin ünlü jönleriyle başrol oynadım. Kadir İnanır, Serdar Gökhan, Cüneyt Arkın... En son filmim ‘Türkiyem’ oldu.”
Müşerref Akay, 1972 yapımı “Hayatımın En Güzel Yılları” fillminde Cüneyt Arkın’la rol almıştı
Akay, Yılmaz Güney ile çalışmayı ise bir anısıyla şöyle anlatıyor:
“Yılmaz Güney’le çalışmak çok keyifliydi. Fakat bana tokat atmasını asla unutmam. Sabah saat 3’te sete gittik. Hava buz gibiydi. Film Filiz Akın’ın yalısında çekiliyordu. Ağlamam gereken bir sahne vardı. Çok uykum olduğundan ağlayamamıştım. Yaşım da 18. Rahmetli Gani Turanlı da kameramandı. İkisi birbirine baktıktan sonra Yılmaz Güney, ‘Tut demirleri ve bana bak’ dedi. Bana bir tokat attı. Hemen ağladım.
‘Sakın kesme’ diye bağırdı. ‘Stop’ deyince de harika olduğunu söyleyip özür diledi. Bana çikolata aldı ve ‘Bunu yapmak zorundaydım’ dedi.”
Sanatçı, oyunculuğu neden bıraktığını şöyle anlatıyor:
“Yılmaz Güney bana dedi ki, ‘Ne olur sinemaya önem ver. Sen çok iyi bir oyuncusun ve çok iyi bir yüzün var.’ Fakat gözüm sahnedeydi. Sinema çok zor bir işti. Ses sanatçısı olarak dünyaya gelmiştim. Ama bıraktığım için pişmanım. Yılmaz Güney, ‘Allah bu yüzü kamera için yaratmış’ derdi. Bunu gençlikte anlamıyorsunuz.”
90’lı yıllar... Eğitimci Erol Altaca’nın oğlunun düğününe Kemal Sunal ile Müşerref Akay katılmıştı.
Fahrettin Aslan dansözleri assolist yaptı
Müşerref Akay, 2000’lerde sessiz bir dönem geçiriyor: “Bunun sebebi sahnelerde dansözlerin assolist olmasıdır. Bunu da Fahrettin Aslan başlattı. Dansözler solist olarak sahne alınca ben dahil birçok solist çekildi. Sonra ben ekstra dönemini başlattım. Muazzez Abacı, ‘Bizim ayağımıza gelir dinleyiciler, biz hiç kimsenin ayağına gitmeyiz’ dedi. Ben ise farklı düşünüyordum, ‘İki çocuğum var. Gazinolarda çürümek istemiyorum. Seyircimin ayağına giderim’ dedim. Türkiye’nin dört bir yanına gidip konserler verdim ve tüm solistler ardımdan tıpış tıpış geldi.”
Televizyona yönelmek istiyorum
Müşerref Akay, şimdilerde İstanbul-Bodrum arası bir hayat yaşıyor. 70 yaşındaki sanatçı, pandemiden dolayı sahneye çıkmadığını söylüyor: “Ama projelerim var. Tekrar onları hayata geçireceğim. Sanatçının emeklisi olmuyor, ölene kadar devam ediyor. Çok güzel şeyler yaptım. İki evlat yetiştirip onlara ve aileme baktım. Para için hiçbir zaman kendimi sefil duruma düşürmedim. 9 yıldır Bodrum’da yaşıyorum. Kışları İstanbul’a geliyorum. Pandemide dinlendim ve demlendim. Daha çok televizyona yönelmek istedim. Müziğe hiç küsmedim. Türkiye’yi 18 ülkede temsil ettim. Kendi içimde başarılarımı da mutsuzluklarımı da yaşadım. Ben hayatım boyunca yırtmaçlı bir elbise giyip sahneye çıkmadım. Mümkün oldukça özel yaşamıma da dikkat ettim. Sadece işimle ortada olmak istedim.”