Güncelleme Tarihi:
Hayat hoş sürprizlerle güzelleşiyor. Başımıza giderek az gelen sürprizlerle... İşte en tazesi: Paris’te yaşayan genç yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in ilk uzun metrajlı filmi ‘Mustang’, Fransa’nın Oscar adayı seçildi. Hem de Türkiye’den bir hikâyeyi, tamamen Türkçe anlatmasına rağmen... Tarihin o anına gelmiş olmalıyız. Daha ilk filmleriyle, Fatih Akın’ın Almanya’dan, Ferzan Özpetek’in İtalya’dan hayatlarımıza girdiği gibi, Ergüven de Fransa’da yıldızlaşıyor.
Katıldığı festivallerden ödüllerle döndü. Cannes’da ‘Europa Cinemas Label’ ödülünü, Odesa’da ‘Büyük Ödül’ü ve En İyi Yönetmen’i, Saraybosna’da ‘En İyi Film’i ve filmin beş genç oyuncusuna birden verilen ‘En İyi Kadın’ı, Batum’da yine aynı beş oyuncunun paylaştığı ‘En İyi Kadın’ı kazandı. Şimdi Oscar yolunda.
Fransızların bayıldığı Mustang de Karadeniz’de bir kıyı kasabasında geçiyor zaten. Büyüme çağlarındaki beş kız kardeşin kademe kademe aile ve toplumun baskısıyla yüzleşmesini anlatıyor film. Ergüven, seyirciye Türkiye’de kız çocuğu olmanın neye benzediğini gösteriyor. Erkek çocuklarıyla oyunlarının yarattığı ‘aile skandallarını’, beş kardeşin boy sırasına göre dayak yemesini, zorla evlendirilmeye çalışılan küçük kızları anlatıyor... Ama bir yandan direnen, isyan eden, akıllı kızları da... “Filmin bu kadar kabul görmesinin ardında, sinemada çok rastlamadığımız bir figürün merkezde durması yatıyor. Akıllı kadın figürünün...” diyor. “Anlatılan hep erkeklerin hikâyesi çünkü.
Sinemada iki kadın bir arada olduğu zaman bile bir erkekten konuşuyor; istatistiklerle sabit. New York’a ayak bastığımda sanki çocukluğum orada geçmiş gibi gelmişti. Sokaklarını, evlerini plan plan biliyordum. Oralarda geçen yüz, iki yüz film izlemişimdir. Erkeklik de New York gibi işte. Hep aynı hikâyeler. Kadının hikâyeleriyse tepenin ardında, yolu olmayan, hizmet gitmeyen köyler gibi.” Yeni anne olmuş Ergüven. Kadınlığa dair hiç anlatılmamış ayrıntıları kendisinin bile yeni yeni keşfettiğini söylüyor. “Sanat da siyaset de erkeklerin gözünden anlatılıyor. Emzirme sahnesi hemen hemen yok mesela sinemada. Ingmar Bergman’ın Yedinci Mühür’ünde gördüm sadece.”
ÖZGÜR ATLAR ZAMANI
Kadınları anlatmak Ergüven için bir hayat pratiği. Filmin anlatıcısı Lale gibi, kendisi de büyük bir kadın topluluğunun oluşturduğu, geniş bir ailenin en küçüğüymüş... Tutucu bireyleri de varmış ailesinin, son derece kafası açık, özgür bireyleri de. İki uç bir arada. Türkiye gibi biraz. “Gezi sırasında İstanbul’daydım. Çok heyecanlandım. Batı’dan daha ileri, daha modern, daha ekolojik, daha feminist, özgürlük ve hakları savunan bir gençlik vardı orada; öte yandan tam aksine, bizi geriye çeken, yıllarca geriye götürebilecek bir düşünce tarzı da var.”
‘Fransa Mustang’le stratejik davrandı’
Türkçe bir film nasıl Fransa’dan aday olabiliyor? Sebebi yapım süreci. Mustang, Türkiye-Fransa-Almanya-Katar ortak yapımı. Türkiye’den aday olmak için de başvurmuş Mustang. Ama zaten çok umutlu olmadıklarını anlatıyor Ergüven. “Aday gösterilmeyeceğimize dair sinyaller almıştık; Türkiye’den ‘hayır’ gelmesini takip eden 24 saat içinde Fransa’da seçildik zaten.” “Türkiye’de kıymetimi bilmediler” diye düşünüp düşünmediğini soruyorum. “‘Hiçbir zaman illa biz olmalıyız’ demedim, yapılan seçime büyük saygı duyuyorum” diyerek yanıt veriyor. “Belki biraz daha stratejik davranılabilirdi. Bu uzun bir yarışmanın ilk ayağı. Liste daha da kısalacak. Oscar’lara kalabilmek için filmin ABD’de bir çıkış yapması lazım. Bunun için de bu işi orada sürdürecek bir ekip gerekiyor. Cannes’dan sonra Mustang’e ABD’den çok yoğun bir ilgi oldu; bizimle çok ilgilendiler. Dağıtım hakları alındı, orada da gösterilecek. Sonuçta Fransa stratejik davrandı. Bu, romantik bir seçim değil.”