İpek İZCİ/ Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Mart 25, 2015 01:18
İşleri nedeniyle çocukları büyürken yeterince yanlarında olamadığını anlatıyor içli bir şekilde... Gözleri doluyor ama kendini tutuyor. “Ben hepimizin çocukları için çalışmak zorunluluğunu, sorumluluğunu duyuyorum” derken yüzünde okuduğum en net ifade kararlılık. Gazeteci Çiğdem Anad’la 7 Haziran seçimleri vesilesiyle bir araya geldik. Ama bu defa o, seçimleri izleyen bir gazeteci değil, milletvekili aday adayı. 29 Mart’ta şansını İstanbul’da önseçimde deneyecek. Yasa gereği ve sadece seçimler için de H. Çiğdem Anad İbrahimhakkıoğlu ismini kullanıyor. Henüz alışamamış ama. “Bu kadar uzun ismi bir çırpıda ben bile sayamıyorum” diyor.
50 yaş size ne hissettiriyor?
- Hataların azaldığı, daha kapsamlı değerlendirmeler yapabildiğim bir yaş. Bu noktada dikkat ettiğim şey, “Her şeyi ben biliyorum” dememek. Gençlere öğüt vermek yerine, onları dinlememiz gerekiyor. Onların okuduğu kitapları okuyor, izlediği filmleri izliyorum.
Siyasete atılıyorsunuz; 50 yılda ilk defa mı siyasete bulaştınız?
- 14’ümde sol gençlik örgütlerinde siyasi mücadeleye başladım.
Çok küçükmüşsünüz...
- O zaman politik olmayanı, okumayanı adamdan saymıyorlardı. Ben kapitalizm nedir, emperyalizm nedir, o yaşta öğrendim. Kanlı 1 Mayıs’ta Taksim’i mücadelenin merkezi olarak tanıdım. Babam 12 Mart darbesinde sosyalist olduğu için ders verdiği Fen Fakültesi’nden atıldı. Ondan sonra annemin yapmadığı iş kalmadı. Ben de yazı yazmaya ta o zaman başladım. Gazeteci ve edebiyatçı olmak istiyordum.
Ama ziraat mühendisliği okudunuz.- Babamın telkiniyle okudum ama gazetecilik sevdam öne geçti. 1987’de TRT’de muhabirliğe başladım ve sonra hayatım habercilik oldu.
GAZETECİLİK MUHALEFET DEMEKTİR
28 yıl geçmiş. Nasıl bir süreçti?
- Kimsenin adamı olmadım, sansüre boyun eğmedim. Bugüne kadar habercilikte hiç yalan söylemediğim, yaptığım her şeyin arkasında durabildiğim için kendimi seviyorum. 28 yıl boyunca bütün iktidarlar benden şikâyetçi oldu. Ben iktidarların gazetecisi değil, toplumda ezilenlerin, mazlumların gazetecisiyim. Gazetecilik, muhalefet demektir.
Siyasete atılma kararını nasıl aldınız?
- Habercilik benim yarımdı.
Diğer yarınız?- Çocuklarım... Bir anne çocuğunu kaybedince nasıl acı çekerse ben de Türkiye’de gazetecilik yapma zeminini paramparça ettiklerinde o kadar acı çektim. Bugün basında hâlâ mücadele edebilen arkadaşlarımın bu sansür altında çektikleri eziyeti çok yakından paylaşıyorum. Tekrar bağımsız gazetecilik yapılabilecek günler gelecek. Bu günleri getirmek için siyasi mücadeleye girmeye karar verdim.
Peki adaylığınız, bu işe neredeyse 30 yılını vermiş bir gazetecinin kendinden vazgeçme hali midir?
- Milletvekili aday adayı olmam, basınla gemileri yakmam anlamına geliyor, biliyorum. Ancak AKP hükümetinin sansürü altında gazetecilik ilkelerini çiğneyerek habercilik yapmayı reddediyorum. Önce gerçek gazetecilik yapacağımız koşulları yaratmak için mücadele edeceğim. Ya hep birlikte kurtulacağız ya hep birlikte ezileceğiz.
Neden CHP?
- AKP iktidarına son verecek güç, CHP’nin örgütlü gücü... CHP’den daha sol kanatta yer alan arkadaşlarıma da söylüyorum: Gerçekçi olalım. CHP’de yanlış gördüğünüz politikaları değiştirmek istiyorsanız, parti içinde yer alarak çalışın.
“CHP’ye vurduğunuz kadar, biraz kendinize vurun” diye bir yazı yazmışsınız. CHP’nin hak ettiğinden fazla dayak yediğini mi düşünüyorsunuz?
- CHP’yi eleştirmenin bedeli yok ama AKP’yi eleştirmek büyük bedeller ödemeyi gerektiriyor. Bu, CHP’ye büyük bir haksızlık. Gazeteci, her partiyi eleştirme hakkına sahiptir. Bu iktidara kadar eleştiri yaptığı için hiçbir gazeteci bedel ödemedi.
2009’dan beri T24’te yazdığınız yazıları okuduğumda sürekli Erdoğan’a sorular yönelttiğinizi fark ettim. Tek bir soruda toparlamanızı istesem, ne söylerdiniz?
Bugün korkutmaya çalıştığınız, baskı altına aldığınız Türkiye’nin yarısının birlik olup üzerinize yürümesinden korkmuyor musunuz? İşte bunu sorardım.
Hepimizin çocukları için çalışıyorum
Kızım 23 yaşında ve onu gazetecilik nedeniyle çok yalnız bırakmak zorunda kaldım. Okulda tek bir veli toplantısına bile gidemedim, hiç ders çalıştıramadım. Kendi kendine başarılı bir çocuk oldu. Oğlumsa 10 yaşında. Şimdi siyasi mücadeleye girdiğimden o da beni az görüyor. Üzüntüm, iç sızım, sadece çocuklarımın yanında yeterince olamamak. Ama ben hepimizin çocukları için çalışmak zorunluluğunu, sorumluluğunu duyuyorum.
Gezi’den sonra bir roman daha yazdım
Üç roman yazdım. Çalıştığım televizyon kanalı Gezi olaylarına az yer verdiği için isyan edip basınla yollarımı ayırmak zorunda kaldım. O günden bu yana bir roman daha yazdım. Önümüzdeki ay Everest Yayınları’ndan çıkacak.