Güncelleme Tarihi:
2008-2012: GÜZEL YILLAR
Türkiye’nin 2008-2012 arasındaki politikasının sonucu olarak 2.5 milyon kişi sigarayı bıraktı. Tütün kullanma sıklığı 2008’de yüzde 31.2 iken 2012’de 27.1’e düştü. Erkeklerde oran yüzde 47.9’dan yüzde 41.5’e, kadınlarda yüzde 15.2’den yüzde 13.1’e geriledi. 15 yaşından önce sigara içmeye başlayanların oranı, 2008’deki yüzde 19.6 değerinden 2012’de yüzde 16.1 değerine indi. Türkiye ilk kez ‘en çok sigara içilen 10 ülke’ listesinden çıktı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ödüllendirildi. Ancak 2012 sonrası rakamlar tekrar olumsuza dönmeye başladı.
SİGARA PAKETİ SERGİSİ AÇACAK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sigara konusunda hassasiyetiyle tanınıyor. Sigara içenlerin paketlerini topladığı, bu paketlerden sergi yapmak niyetinde olduğu biliniyor. Hatta Esenler’deki bir açılış töreninde kafede sigara içen gençlere sert müdahale etmişti.
SİGARA SONRASI HAYAT:
BİR TAT, BİR KOKU!
Bir buçuk yıldır sigara kullanmayan gazeteci Bülent Mumay anlatıyor:
POLİKLİNİK BAŞARISI: YÜZDE 30
Sağlık Bakanlığı’nın 2010’da açtığı ‘ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı’na bugüne kadar 17 milyon çağrı yapıldı. Bu hattı arayanlar bir yıl boyunca aranıp sigarayı bırakıp bırakmadıkları konusunda bilgi alınıyor. Bu takip sonucu sigarayı bırakanların oranı yüzde 7. Sigarayı bırakma polikliniklerine başvuranların yüzde 30’u sigarayı bıraktı.
SİZ DE BIRAKIN
Sigarayı bırakma yöntemleri muhtelif ama başarının sırrı insanın kendisini motive etmesinden geçiyor. Şu sıralar en rağbet gören ve sonuç veren üç yöntem şöyle:
ARTIK İTİBAR NESNESİ DEĞİL AMA...
Psikolog Alper Hasanoğlu
Kendi ailemden anımsıyorum. Babam ve arkadaşları, hele kışsa, pencereyi dirhem açmadan saatlerce sigara içerlerdi evin salonunda ve dumandan göz gözü görmezdi. Sigaranın yalnızca içene değil, orada bulunan herkese zararlı olduğu hakkında en ufak bir toplumsal bilinç yoktu. Keyif veren bütün maddeler gibi sağlığa verdiği zarar o an hissedilmiyor ve ilerideki olası zararlar da göz ardı ediliyordu. İzlediğimiz bütün filmlerde bir elde içki kadehi, öteki eldei sigara, hatta puro belli bir popülerlikte, belli bir toplumsal statüde olmanın neredeyse bir göstergesi olarak itibar işaretiydi.
Hepimiz bir sigara firmasının o ‘cool’ kovboylu reklamını anımsarız. Güçlü, yakışıklı, doğaya hâkim ve kimseye muhtaç değil... Ateşini yakar, kahvesini yapar ve kahvenin olmazsa olmaz kardeşi sigarasını dudaklarının arasına yerleştirir. Hangi erkek onun gibi olmak istemez ve hangi kadın böyle bir erkekle birlikte olmak istemez ki! Reklamın sigaraya vurgusu o kadar yerindeydi ki sanki bütün imaj ancak dudağa yerleştirilen o sigara sayesinde var oluyordu.
Sigaranın zararlarının topluma daha iyi ve daha sık anlatılmasıyla birlikte düşünüldüğünde, kapalı mekânlarda sigara içme yasağının sigara içme oranının azalmasına oldukça önemli bir katkısı oldu. Yasaklarla bir şey engellenemez, evet, yasaklara da karşıyız ama sigara yasağına değil. Çünkü sigara içen yalnızca kendisine değil orada bulunan herkese zarar veriyor. Bu yasak sayesinde eve gelen ve sigara içen biri ya sigara yakmıyor ya da nerede sigara içebileceğini soruyor. Yani sigaranın her istenilen yerde ve anda içilemeyeceğiyle ilgili bir bilinç gelişmesine katkısı oldu bu yasağın. Ben çocukluğumda babama sigara yakmamasını söylemeyi aklımdan geçirmezdim çünkü sigara içiyor olması tamamen normaldi. Oysa çocuklarım sigara içmeye kalkan bir densiz olursa yanlarında doğrudan uyarıyorlar onu.
Ayrıca artık neredeyse herkes sigarayı bırakmak istediğiyle ilgili birkaç cümle kuruyor sigara içerken. Yani sigara gerçekten itibarsızlaştı zamanla ve bunda sigara yasağının da etkisi var.
Ama bir gözlemim de var: Her şeyde olduğu gibi bu konuda da denetim ve ceza konusunda bir gevşeme söz konusu. Çok sayıda mekânda belli bir saatten sonra sigara içiliyor. Mekân sahipleri ya rüşvet veriyorlar ya da var olan cezayı ödemeyi göze alıyorlar. Bu durumda denetimlerin arttırılması ve cezaların caydırıcı olacak şekilde yükseltilmesi gerekiyor.
SİGARA İÇEN BİR TÜRK
YILLIK GELİRİNİN EN AZ YÜZDE 6.9'UNU
HARCIYOR
* TÜRK GİBİ SİGARA İÇMEK
16. yüzyıldan itibaren birbiri ardına birçok Avrupa dilinde kullanılmaya başlayan deyim.
İTALYANCA: Fumare come un Turco
FRANSIZCA: Fumer comme un Turc
ALMANCA: Er qualmt wie ein Türke
RUMENCE: A fuma ca un turc
SIRPÇA: Puli kao Turkin
Veriler Sağlık Bakanlığı, TAPDK, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Tütün Atlası’ndan alınmıştır.